Karadeniz’de Sakarya Gaz Sahası’ndaki keşiften çok önce Türkiye’nin enerjide ticaret merkezi olma potansiyeli ile ilgili yazılar yazdım. Kendi gazı olmayan bir ülkenin nasıl ticaret merkezi olacağına ilişkin eleştirel sorulara da teknik cevaplar verdim ve savımı yineledim. Bugün geldiğimiz noktada bu amaca daha fazla yaklaştığımızı gördükçe daha mutlu oluyorum. Ancak birkaç konuyu yeniden hatırlatmakta fayda var.
Söz konusu Türkiye’nin enerjideki küresel ve bölgesel rolü olunca bir kısım Batılı uzmanlar(!) tarafından Türkiye için hemen “köprü, kavşak ve koridor” gibi tanımlamalar yapılıyor ve bu sanki çok iyi bir şeymiş gibi güzellemelere konu oluyor. Oysa Türkiye’ye biçilmek istenen bu basit rol esasen Türkiye’nin enerjide ticaret merkezi olma potansiyelini ört bas etmek için biçilmiş bir kaftan.
Amacı bariz olan, güzelleme adı altında Türkiye’nin rolünü basitleştirmeye ve bu konudaki stratejik işlevini ucuzlaştırmaya çalışan bu söylemlerden son derece dikkatli bir şekilde uzak durmak gerekiyor. Elbette halen kat edilmesi gereken mesafeler var ancak Türkiye’nin enerjide ticaret merkezi olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini her fırsatta vurgulamak gerekiyor.
Sakarya Gaz Sahası’ndaki doğalgaz keşfimize ilişkin ilk haber yayınlandığında rezervin miktarından bağımsız olarak konunun önemine dikkat çekmiştim. Yine Türkiye’nin gururu Türkiye Petrolleri’nin (TPAO) kısa zamanda çok daha ciddi keşiflere imza atacağını ifade eden değerlendirmelerimi bu köşede sizlerle paylaşmıştım. Türkiye Petrolleri sayesinde o günden bugüne söz konusu rezervi sürekli olarak yukarı yönlü revize ediyoruz. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin Karadeniz’deki toplam rezerv miktarı 710 milyar metreküpe kadar yükselmiş durumda.
Elbette bu rezerv miktarı oldukça önemli bir seviyeye karşılık geliyor. Türkiye gibi net enerji ithalatçısı bir ülke için 1 metreküp doğalgaz bile kritik öneme sahipken 710 milyar metreküplük rezervin değerini sadece rakamsal olarak ifade etmek konuyu eksik değerlendirmek anlamına geliyor. Böylesi büyük bir miktardaki rezervin bir yandan ihtiyacımızın hatırı sayılır bir kısmına karşılık geldiğini diğer yandan da başkaca ülkelerle yapacağımız yeni doğal gaz alım anlaşmalarımız için de kaldıraç etkisi oluşturacağını biliyoruz.
Son dönemde ilginç bir tartışma var ve konu bazen sıcak gündemin etkisi ile yanlış ele alınıyor. Rusya Federasyonu Başkanı Putin’in söylemleri üzerinden yapılan okumalar Türkiye’nin enerji ticaretinde sadece Rus gazına aracılık etmesi olarak yorumlanıyor. Oysa Rus gazı Türkiye’nin enerjide ticaret merkezi olma stratejisindeki kaynaklardan sadece bir tanesi. Türkiye sadece Rus gazını alıp Avrupa’ya satmayacak. Türkiye hali hazırda gazın gazla rekabet ettiği yani farklı kaynaklardan gaz kontratlarının ticaretinin yapılacağını bir piyasa hedefliyor. Bu amaca hizmet etmek üzere hali hazırda Azerbaycan, İran, Katar, Nijerya, Cezayir, ABD ile yakın gelecekte Irak ve Türkmenistan hatta İsrail’in de gazı da dahil olmak üzere pek çok farklı kaynağın sisteme girebileceğini unutmamak gerekiyor. Tüm bu bilgiler ışığında Türkiye Petrolleri’nin ardından bir kurumumuzun daha adına anmakta fayda var. Çünkü tüm bu stratejilerimizi İstanbul’daki enerji borsamız EPİAŞ (Enerji Piyasaları İşletme AŞ) marifetiyle hayata geçireceğiz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.