ABD Kongresi Araştırma Servisi, 31 Ağustos 2018 tarihinde “Türkiye: Geçmiş ve ABD İlişkileri” başlıklı bir rapor yayınladı. Raporu dikkatlice okuyunca ABD ile aramızda bir süredir devam eden gerginliklerin temelinde yatan nedenleri açıkça görmek mümkün. Raporda benim dikkatimi çeken bazı konuları kısaca özetlemeye çalışacağım. Zira ikili ilişkilerde gerginliklere neden olan konuların ekonomimize nasıl etki ettiğini hep beraber görüyoruz.
Elbette burada ekonomimizin son döneminde yaşanan makro dengelerdeki olumsuz hareketlerin tamamını ABD’nin Türkiye politikasına bağlamak gibi bir kolaycılık yapmayacağım. Dünya ekonomisinde gelişmekte olan ekonomileri negatif etkileyen pek çok değişken ve bizim de içeride yapmamız gerekenler var. Ancak başta ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı yaptırımlar olmak üzere bir kısmı açık bir kısmı üzeri kapalı hareketlerinin bizi diğer gelişmekte olan ülkelerden daha fazla etkiliyor olduğunu da göz ardı edemeyiz.
Kongre raporuna göre ABD Türkiye’yi, “ABD’nin Ortadoğu ve Avrupa’daki bir dizi kilit ulusal güvenlik meselesini önemli ölçüde etkileyen ülke” olarak tanımlıyor. Ancak kendileri için stratejik öneme sahip bu ilişkinin son 10 yılda bazı olaylar yüzünden kötüleştiğini ifade ediyorlar. Mesela; Suriye İç savaşında Türkiye’nin politikası, İsrail ile olan gerginlik, Rusya ve İran ile yapılan işbirliğinden rahatsız oldukları çok açık. Dahası Brunson olayını ilişkileri “tarihin en düşük seviyesine çeken konu” olarak görüyorlar.
Görünen o ki en rahatsız oldukları konuların başında Rusya’dan satın aldığımız S-400 hava savunma sistemleri var. Türkiye makamları defalarca anlaşmanın imzalandığını ve S-400’lerin zamanında teslim alınacağını açıklasalar da Kongre S-400 konusuna hala “olası alım” diyerek bu konuda yapacakları hamlelerin olacağının sinyalini veriyor.
Bir diğer kritik konu ise Türkiye’nin de projesine ortak olduğu F-35 savaş uçakları. Türkiye’nin tedarik zincirinin önemli bir ülkesi olduğunu biliyorlar. Burada eğer Türkiye yaptırımlar neticesinde konsorsiyumdan çıkarsa olası etkilerini bile göz önünde bulundurmuşlar. Dahası F-35 teslimatlarını S-400’lerin iptaline bağlayan kongre tekliflerine de atıflar yapılmış.
17/25 Aralık darbe girişimi “yolsuzluk operasyonu” olarak ele alınırken, ortalığın yakıp yıkıldığı ve ekonominin 100 milyar dolardan daha fazla zarar gördüğü Gezi olaylarını “hükümete karşı bir protesto” olarak basitleştirmişler. FETÖ Lideri Fettullah Gülen’i halen “sabık vaiz” ve FETÖ’yü de “Gülen Hareketi” olarak tanımlıyorlar. Dahası PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı da “Türkiye’nin en önemli siyasi figürlerinden birisi” olarak tanılayıp özgeçmişini rapora eklemişler.
Cumhur İttifakı kapsamında AK Parti’ye destek veren ve her fırsatta lideri Devlet Bahçeli’nin “Kürtler bizim kardeşimiz bizim sorunumuz PKK ile” içerikli açıklamalarına rağmen MHP ise “Kürtlere karşı hareket eden parti” olarak tanımlanmış ve adı da “Milliyet Halk Partisi” olarak yanlış yazılmış.
Türkiye’nin her fırsatta vurgu yaptığı “uluslararası hukuk” kavramından mıdır bilinmez kongre raporunda Türkiye’nin son dönemdeki ekonomik gelişmelerinde ABD’nin yaptırımlarının rolünü zaten mevcut olan sorunlara ağırlaştırıcı etki yaptığı şeklinde yorumlamışlar. Kongre raporuna göre Brunson olayı neticesinde ilan edilen ekonomik yaptırımların zaten bir süredir değer kaybeden TL’nin değer kaybını hızlandırdığı ifade edilmiş.
Enerji konusu ayrı bir başlıkla incelenmiş. Türk Akımı, Güney Gaz Koridoru, TANAP ve TAP tek tek ele alınırken, Akkuyu başta olmak üzere diğer nükleer santral projeleri de raporda değerlendirilmiş. Bana göre en kritik yerlerden birisi de “Doğu Akdeniz”. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına erişmeye çalıştığı ancak Güney Kıbrıs, Mısır ve İsrail ile yaşadığı sorunlardan dolayı sürecin zor olacağı belirtilmiş. Rusya, İran ve Çin ile devam eden ekonomik işbirliklerinden de duydukları rahatsızlık raporun satırlarına yansımış durumda.
Raporu detaylandırmak mümkün. Ancak özetle Kongre, Türkiye’nin politikalarının ABD’nin çıkarları ile uyumlu olmadığını söylüyor. ABD’nin partner olarak seçtiği YPG ve PYD’nin şemsiye örgütü SDG’nin Türkiye tarafından tehlike görülmesini eleştiriyor. Türkiye’nin güvenlik kaygıları, enerji ihtiyacı ve Suriye iç savaşından gördüğü zarar göz ardı edilmiş. Tüm bunların ilişkilere verdiği zarar ortada. Elbette uluslararası ilişkilerde “sonuna kadar düşman veya sonsuza dek dostluk” gibi bir kavram yok. İlişkilerde dalgalanmalar olabilir. Ancak ABD “stratejik müttefik” olarak tanımladığı Türkiye ile ilişkilerini tamir etmek istiyorsa atması gereken oldukça fazla adım olduğu ortada. Bu adımlara uluslararası hukuka aykırı aldığı yaptırım kararlarını kaldırmakla başlayabilir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.