Siz de gözlüyorsunuzdur muhakkak; Türkiye''de gündemi işgal eden konular-sorunlar değil her gün, aynı gün içinde bile süratle eskiyor. Öyle “hızlı” bir ülkede yaşıyoruz ki yetişebilmek imkânsız neredeyse…
Bu çerçevede, Merkel''in Türkiye ziyareti dolayısıyla ortaya düşen “Almanya''da Türk okulu” meselesinin ömrü de çok kısa oldu. Almanya Başbakanı''nın ziyaretinden birkaç gün önce öne çıkan bu konu etrafında başlayan tartışmalardan da , Merkel''in Türkiye''yi terk ettiği günden itibaren en ufak bir iz kalmadı.
Konu-sorun eskitmede bu derece süratli davranmak, aşk olsun doğrusu…
Ama ben bugün de (bir önceki yazımda söz verdiğim gibi) telaffuz edildiğinde belki de artık hiç kimsenin hatırlamayacağı bu konuyu, yani “Almanya''da Türk okulu” konusunu bir kere daha değerlendirmeye çalışacağım.
Bu “süratli ülkede” çok az da olsa bir faydası olur mu bilemem, ama yine de deneyeceğim.
“Almanya''da Türk okulu” meselesi, Başbakan''ın (epeyce abartılmış şekilde) ) “Bizi şamar oğlanı mı sanıyorlar” şeklindeki tepkisiyle çok sıcak günlerini (saatlerini?) yaşıyorken, Almanya Türk Toplumu Başkanı Kemal Kolat, NTV''ye konuya ilişkin çok yararlı açıklamalar yapmıştı. Kolat''ın önemli ilk sözleri şöyle idi: “Alman Anayasası''na göre, özel okul açmak mümkündür. Şartları yerine getiren herkes bunu yapabilir. İstenirse dili Türçe ya da başka dil olsun okul açabilir. Türkiye Cumhuriyeti, Başbakan''ın söylediği ''Türk çocuklarının eğitimleri iyi gitmiyor, önce Türkçe sonra Almanca öğrensinler'' yaklaşımı, bilimsel olarak ortadan kalkmıştır. Çocuklar 3-5 yaş arası 3-4 dili aynı anda öğrenebilmektedirler.”
Kolat''ın şu sözleri de meseleyi anlamak isteyenler için çok aydınlatıcıydı: “Almanya''da Türklerin beklentisi, bir iki tane Türk okulunun açılması değil. Önemli olan, Türkçe''nin Alman eğitim sistemi içerisinde yer almasının sağlanmasıdır. Anadil ya da 1., 2.,3. Yabancı dil olması, olgunluk sınavında yer alması mücadelesi verilmelidir.”
Almanya Türk Toplumu Başkanı''nın bu yaklaşımı benim açımdan da çok yerindedir. Almanya gibi sayıları 600 bine yakın Türkiyeli göçmen çocuğu öğrencinin olduğu bir ülkeye “Türk okulu“ yetiştirebilmek mümkün mü? Bu tartışma hiç şüphesiz, Türkçe''nin diğer “yabancı diller” gibi Alman eğitim sistemi içinde nasıl yer alacağı sorusuna cevap aramak yönünde sürdürülmelidir.
Bu hususu Alman-Yeşiller Eşbaşkanı Cem Özdemir de dile getiriyordu. Türkçeye, Alman eğitim sistemi içinde çok daha fazla yer açılmalı, yüzbinlerce öğrencinin ana dillerini sadece “ev hali” koşulları içinde değil, aynı zamanda bir “kültür dili” olarak da öğrenebilmeleri için Alman eğitim sistemi gayret sarf etmeliydi.
Bugüne kadar bu yönde yapılan çalışmaların ne derece yetersiz kaldığını hatırlatmaya gerek yok herhalde. Yeni kuşaklar açısından Türkçenin yarım yüzyıla yakın bir süredir Almanya''da başına gelenler, Türkiye''nin bu işlerle ilgili (başta Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıkları olmak üzere) kurumlarının –deyim yerinde ise- umurunda bile değildi. Bu meselenin bu ülkeye bir miktar öğretmen gönderilmesi gibi tutmayacağı baştan belli bir yöntemle çözülebileceği sanıldı. Devletin bu kurumları, hiç değilse Türkiye''de faaliyette bulunan önemli birkaç yabancı ülkenin “Kültür Merkezleri”ni model almayı bile akıl etmedi. Her dil gibi Türkçenin de, yanında bir “kültür” olmadan öğrenilmesinin hemen hiçbir şeye yaramadığını görmedi. Bu ilgisizlik en başta tabii ki, Almanya''ya kırsal kesimden göçmüş ailelerin çocuklarını yaraladı. Çünkü Almanya''daki “elit Türkler”in önemli bir kısmı çocuklarının eğitimi açısından bu ülkeye zaten “asimilasyon”a varan bir biçimde “entegre” oldukları için, kırsal kesimden göç eden ailelerin çocuklarının Türkçesi “ev hali”nin “getir-götür”ü ile sınırlı kalırken Almancaları da –o da çoğu zaman tamamlanmayan- “hauptchule” adı verilen ve okul hiyerarşisinde en alta yer alan kurumlara emanet edildi.
Bugün bu büyük sorunla baş edebilmek için Almanya''da sayıları hızla artan devlet dışı bir eğitim-öğretim ağı iş başında. Bu okullar, tahmin ettiğiniz gibi, “Gülen cemaati”nin okullarıdır. Bu okullar genellikle “Türk okulları” olarak anılıyor. Peki nasıl bir şey bu okullar; hangi ihtiyaca cevap vermek için kurulmuş ve nasıl çalışıyor? Türkçenin Almanya''da karşılaştığı büyük soruna ne derece deva olabilir? İsterseniz bu konuyu da, bu okullara ilişkin birkaç yazı-röportajdan hareketle yarınki yazıda ele almaya çalışalım.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.