Zamanlama müthiş! ''Silahlar bırakılsın, halk silahlarını teslim etsin. Aksi halde güvenlik güçleri tarafından toplanılacaktır'' açıklamasının hemen ardından Suruç'ta, İstanbul'dan gelerek Kobani'ye geçmek için toplanmış, kendilerini sosyalist gençler olarak tanımlayan 300 kişilik gurubun içinde canlı bomba patlıyor. 30 kişinin hayatını kaybettiği patlamanın hemen akabinde PKK Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırıyor. Bir askerimiz şehit ediliyor. İstanbul'un ortasında karakol basılıyor. Pretesto gösterileri kisvesine bürünmüş vandallıklarla etrafa korku saçılıyor. Kürt liderler ağız birliği etmişcesine halkımız silahlanmalı diyor. Bayık hadiseyi bir adım daha ileriye taşıyarak, evlerin altından güvenlikli bölgelere uzanacak tüneller kazılmasını, teyakuz halinde olunmasını, halkın kendi güvenliğini kendisinin sağlaması gerekliliğini söylüyor.
Bayık ve Demirtaş'ın kafasında herkesin kendi güvenliğini sağlayacağı bir Türkiye var. Yani bugünkü Suriye'deki savaşı Türkiye'ye taşıma gayretkeşliğinin aleni ilanını yapılıyorlar. Maksat halkı birbiriyle karşı karşıya getirip kardeş kavgası çıkarmak. Kürtlükle sınırlı olmayan yeni cephelere de bir nevi davetiye niteliğinde. İngiltere'nin 100 yıl evvel Ortadoğu'da yaptığı böl, parçala, sömür dizaynının Anadolu topraklarına da taşınması çabası. İngiliz senaryosunun aktörleri yine yerli. Bu defa Araplar, Ermeniler değil, Kürtler. Yarın da Aleviler, Sünniler, Şiiler olacağından kimsenin şüphesi olmasın.
İngiliz siyaseti 100 yıl evvel İslam coğrafyasını bölük pörçük ederken, bir 100 yıl evvelinden de bölgeye yerleştirdiği Lawrensleri vasıtasıyla istihbarat toplamış, kışkırtmaların alt yapılarını hazırlamıştı. Dünya o zamanlar bu kadar küçük değildi. Seyahatler dikkat çekiyor, yabancı birinin bölgeye gelip yerleşmesi zor oluyordu. Müslüman kılığındaki misyonerler, halkın ve yöneticilerin güvenini kazanmak zorundaydılar. Yerli işbirlikçilerinin de maharetli olmaları gerekiyordu. Bugün çok daha kolay kamufle olabilme imkanına sahipler. Yüz yıldır İslam coğrafyalarının neredeyse tamamında, yönetenler bazında Haçlı hakimiyeti sağlanmış. Etnik tahriklere elverişli sınırlar çizilmiş. Mezhep farklılıkları kaşınarak yara haline getirilmiş.
Günümüzde kitleleri tahrik etmek için kullandıkları eski metotlarının yanına, daha tesirli ve hızlı netice alınabilen medya da ekledi. Sosyal medya ve haber kanalları vasıtasıyla kitlelerin algılarını yönetebiliyorlar. Yalan haber yayabiliyorlar. Düşmanlık söylemlerini hedefledikleri kitlelerin kulaklarına fısıldıyorlar. Kalpleri değiştirebiliyorlar. Kardeşi kardeşe öldürtebiliyorlar.
Dikkat çekici görsel materyellerle zihinlere yerleştirilen direk mesajlar, kısa spotlarla hafızalarda kalıcı hale getiriliyor. İnfial uyandıracak hadiseler gerçekleşmeden önce, olay sonrasında hangi zihinsel aldatmaları kullanacaklarını çoktan planlamış oluyorlar. Bazen o kadar çabuk davranıyorlar ki neredeyse vakayla, kurgulanan tepkiler Türkiye'nin bir ucundan diğer ucuna eş zamanlı meydana gelebiliyor. Medya günümüzde şer güçlerin fitne aracı haline gelmiş, en tesirli silahlardan daha fazla zarar veren zihin çelme aracı olarak kullanılıyor.
Hadiseleri analiz edenler de güdümlü haberlerin yönlendirilmelerinden zihinlerini koruyamıyorlar. Gerçek sorular yerine senaristin kaleminden çıkmış sorular etrafta uçuşuyor. Soru yanlış olunca, doğru tahlil yapmak imkansız hale geliyor.
80 li yılların başında Türk milliyetçisi Kürt arkadaşlarımız vardı. Araplara karşı klasik ''bizi arkadan vurdular'' edebiyatı yapıp aleni düşmanlık beslerler ve Türk ırkının adil, barışçı, medeni,..vs olduğunu savunurlardı. Din kardeşliğinin birleştiriciliğine dair inançları yoktu. Günümüzde durum daha da acaipleşti. Kürt geçlerimiz PKK lı olabildikleri gibi İŞİD ci de olabiliyorlar. Artık Türk milliyetçiliği Kürtler tarafından terk edildi. Yerine PKK, PYD, İŞİD, el-Kaide, Hizbullah gibi İslam adı altında şekillenmiş hiziplerle, kavmiyetçi veya la-dinî oluşumlar meydana geldi. Birbirimizle alıp veremediğimiz nedir diye kimse sormuyor. Yanlış sorulara cevap aranıyor. Zihinler bulandırıldığı için ayan beyan ortada duran hakikat fululaşıp görünmez oluyor.
İslam medeniyeti Yahudilik gibi ırk esasına bağlı değildir. Hırıstiyanlık gibi diğer dinleri yok saymaz. Her millet ve her din için tanıma esasına bağlıdır. Dört kıtada hüküm sürerken kimseyi değiştirmek amacı gütmemiştir. Yahudilerin de, Hırıstıyanlığın farklı mezheplerinin de, adil yönetilmesi gerekliliği dini bir vecibedir. Bugün Müslümanların bırakın başka din mensuplarını kendileri gibi düşünmeyen Müslümanlara karşı katliamı ve her türlü zulmü meşru görmeleri kafa bulanıklığından başka bir şey değildir. Bizi birbirimize düşman gösteren zihniyet Haçlı zihniyetidir. Bu düşmanlığı besleyebilmek için medya başta olmak üzere binbir hileli yollar kullanmakta ve coğrafyamızı parçalama hususundaki gerçek niyetlerini gizleyerek sahte dost ellerini uzatmaktadırlar.
Bu defa yutmayacağız. Bu oyun bozulacak. Medya artık sadece onların kirli emellerinin aracı değil. Hakikati gözler önüne sermek için hepimiz daha fazla gayret içinde olacağız. Başaramayacaklar. Bu defa hayır. Anadolumuz bir daha İngiliz kalemi ile bölünmeyecek. Ümmet bilinci tüm İslam coğralarında yeniden hayat bulacak. Allah'ın birleştirdiği kalplerimizi Haçlı kafalarının tuzakları ayıramayacak.