‘Dijital dönüşüm’ için ‘müsteşarlık’ kuralım

04:0023/09/2015, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Kerem Alkin

Türkiye'nin birbirinden öncelikle konu başlıkları nedeniyle, geçen hafta cumartesi günkü yazımda, 1 Kasım'daki genel seçimlere doğru, Türk Ekonomi Yönetimi'nde hakim olmasını, sürdürülebilir olmasını, devamlılığının sağlanmasını canı gönülden talep ettiğimiz temel prensiplerin üzerinde durduk. Vatandaşlarımızın ve siz değerli okurlarımızın Kurban Bayramı'nı kutlar ve hayırlar dilerken, arife günü yayınlanan bu yazımda,1 Kasım'daki genel seçimlerden hangi siyasi tablo çıkacak olursa olsun, yine Türkiye'deki

Türkiye'nin birbirinden öncelikle konu başlıkları nedeniyle, geçen hafta cumartesi günkü yazımda, 1 Kasım'daki genel seçimlere doğru, Türk Ekonomi Yönetimi'nde hakim olmasını, sürdürülebilir olmasını, devamlılığının sağlanmasını canı gönülden talep ettiğimiz temel prensiplerin üzerinde durduk. Vatandaşlarımızın ve siz değerli okurlarımızın Kurban Bayramı'nı kutlar ve hayırlar dilerken, arife günü yayınlanan bu yazımda,
1 Kasım'daki genel seçimlerden hangi siyasi tablo çıkacak olursa olsun, yine Türkiye'deki tüm siyasi partilerimizin, tabii hepsinin öyle bir dertleri var ise, birinci önceliği vermeleri gereken bir konu olarak, yaz başında kaleme aldığım 'dijital dönüşüm' konusuna dönmek istiyorum.
Küresel ekonomik sisteminin 'vasat büyüme' sorunuyla boğuştuğu ve Çin ekonomisiyle ilgili endişelerin dahi ağır bastığı bir dönemde, ülkeler 'sürdürülebilir büyüme' için yoğun arayış içerisinde.
Dünya Bankası'nın araştırma ve raporları, bir ülke için mobil teknolojiye erişimdeki her yüzde 10'luk artışın, düşük ve orta gelirli ülkelerin GSYH'sına 1,5 puanlık bir ivme sağladığını gösteriyor.
Yani, Türkiye dijital dönüşümde önemli sıçramalar gösterir ise, cumhuriyet tarihi boyunca ortalama yüzde 4,8-4,9 büyüdüğünü bildiğimiz Türk ekonomisi, minimum yüzde 6,3'lük bir büyüme trendine geçebilir ki, bu başarı zor gibi gözüken 2023 hedeflerimizi yeniden radara almamızı sağlayacaktır.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından iki yılda bir hazırlanan Dijital Ekonomi Görünüm Raporu, dijital ekonominin ülkeler açısından bir öncelik haline geldiğini, hizmetlerin maliyet ve fiyatlarının her geçen gün daha fazla gerilediğini, yakınsamanın giderek önem kazandığını, şirketlerin sundukları hizmetleri internete taşıdığını ve güven unsurunun dijital ekonominin geleceği açısından kritik önemde olduğuna işaret ediyor.
Ben, 1 Kasım genel seçimlerinde, Türk seçmenine bu kritik önemdeki konulara yönelik en önemli mesajları veren partiye oyumu vereceğim. Çünkü, dijital dönüşüm, daha güçlü demokrasi, daha fazla özgürlük, daha fazla istihdam imkanı ve refahın tabana yayılması anlamına gelecek.
Arzu ederdim ki, Meclis'teki siyasi partilerin bu konuyla ilgili eşit ölçüde önceliği olsun ve son 15-20 yılda adeta birbirleriyle yarışacak ölçüde etkili rapor ve stratejiler ortaya koyabilsinler. Oysa, biz hala 70'ler, 80'ler, 90'lar Türkiyesi gibi, iktidardaki siyasi partiye göre, muhalefet partilerinin daha iddialı ekonomik vaatlerde bulunduğu bir siyaset anlayışını konuşuyoruz.
Oysa, Türk insanının küresel ekonomide 'hayretle' takip edilen akıllı cihazlara geçiş penetrasyonu ve geniş bant internet kullanıcı sayısındaki rekor sıçrama, Türk seçmeninin karşısına artık daha fütürist, daha bilişim odaklı mesajlarla çıkılmasını gerektiriyor.

Donanım out, yazılım ve hizmetler in

OECD'nin raporu, aralarında kurucu ülke olarak Türkiye'nin de yer aldığı 34 ülke içerisinde, 27 ülkenin 'dijital dönüşüm' ve 'dijital ekonomi' için, önemli sayıda sektörü de kapsayan ulusal strateji oluşturduklarını ve siyasetçiler açısından temel bir öncelik haline geldiğini gösteriyor. Rapor,
2001-2013 döneminde donanım pazarının, yani cihaz, alet alanının yıllık bazda ortalama olarak sadece yüzde 6 büyüdüğüne işaret ederken, 'dijital dönüşüm'e yönelik yazılım ve hizmetler alanında aynı dönemde yüzde 30 oranında büyüme
yaşandığını gösteriyor.
Bu 5 katı sıçrama, ülkelerin ve şirketlerin cihazlara odaklanmaktan çok, sistem mühendisliği, büyük veri yönetimi, mega veri saklama sistemleri, süpersonik fiber optik kablolama sistemleri, bulut sistemleri gibi alanlara daha fazla zihin yorduklarını gösteriyor.
Yani, ülkeler artık 'zarf', yani donanım yerine, 'mazruf', yani yazılım, içerik, sistem mühendisliğine odaklanmış durumdalar ve bunun doğal sonucu olarak, OECD üyesi ülkelerin toplam araştırma-geliştirme harcamalarının yüzde 33'ünü artık 'bilgi ve iletişim teknolojileri' (BİT) alanındaki araştırmalar oluşturmakta.
Küresel anlamda, ülkelerin patent savaşları dikkate alındığında, patent başvurularının yüzde 40'ı BİT alanında yoğunlaşıyor. BİT uzmanları ise, toplam istihdamın yaklaşık yüzde 3'ünü temsil etmeye başlamış.

Haziran 2015 itibarıyla, OECD üyesi ülkelerde, internete bağlanma ve ulusal genişbant kullanımı açısından, fiber bağlantılar toplam bağlantıların yüzde 16,5'ini temsil eder hale gelmiş. Üstelik, teknolojik sıçramanın sağladığı maliyet azaltıcı etkiler ve rekabet sayesinde, bilişim ve teknoloji tüketicileri, 2015 yılı itibarıyla mobil genişbant erişimi için, sadece 2012 seviyesine göre bile yüzde 48 oranında daha düşük bedel ödüyorlar.
OECD üyesi ülkelerde, ülke dışı ve uluslararası düzeyde rekabet eden şirketlerin yüzde 95'I genişbant erişimine, yüzde 76'sı internet sitesine sahip olup, yüzde 22'si bulut hizmetlerinden faydalanmakta. Söz konusu, şirketlerin yüzde 21'I internet üzerinden satış yapıyor ve yüzde 31'I de kurumsal kaynak planlama çözümleri kullanmakta. OECD üyesi ülkelerde yaşayan bireylerin yüzde 81'I internet kullanmakta ve 65 yaş üstü bireylerde dahi, bu oran yüzde 49'a yaklaşıyor. İhtiyaçlarını internet üzerinden siparişle tedarik eden, yani e-ticaret yapan bireylerin oranı 2007 yılında yüzde 31 iken, bu oran 2014 yılında yüzde 50'ye yükselmiş.
İnternet kullanımındaki artışa bağlı olarak, internette güven unsuru giderek daha önem kazanmış. Bireylerin yüzde 64'ü bir önceki yıla göre güvenlik ve mahremiyete daha çok önem atfettiklerini belirtmişler.
Önümüzdeki 10-15 yılının en kritik konusu olan 'Nesnelerin İnterneti' konusunda ise, öyle bir yenilikçi uygulama sıçraması var ki, 2022 itibarıyla internete bağlı olan cihaz sayısının şimdikinin 14 katına ulaşması beklenmekte
. Şimdi soruyorum, hangi siyasi partimiz böyle bir küresel dünyaya duyarsız, tepkisiz kalabilir ki?

Türkiye için 'Dijital Dönüşüm' Müsteşarlığı

1 Kasım genel seçimlerinden hangi parti nasıl bir performansla çıkar bilemem; ama, şunu biliyorum. Çok sayıda doğrusu ve kimi hatalı yönlerine rağmen, nasıl 13 yıllık AK Parti döneminde Türk Ekonomi Yönetimi'nde yerleşen ve artık değişmesini istemediğimiz 'kurumsallık' gibi, güçlü siyasi iradenin önderliğinde ve bilhassa Binali Yıldırım'ın öncülük ve bayraktarlığında uzunca bir süre yürümüş olan 'dijital dönüşüm'e yönelik çabaların da,
artık bir başbakan yardımcılığına bağlı 'Bilişim ve Teknoloji Müsteşarlığı' ile, aynen Savunma Sanayi Müsteşarlığı konseptine benzer şekilde kurgulanması gerekiyor. Aynı anda bir kaç bakanlığa dağılmış ve birden fazla konuya bakan bakanlıklarda istenen ölçüde öncelik bulamayan bilişim ve teknoloji alanları, dijital dönüşüm ve siber güvenlik konuları, artık tümüyle bu alanlara ihtisaslaşmış bir özel statüde müsteşarlığı gerektirmekte
. Üstelik, bu müsteşarlığa bağlı bilişim ve teknoloji ateşelerinin de, Türkiye adına, dünyanın her yerinde, her türlü teknolojiyi takip etmesi gerekmekte.
1 Kasım'daki genel seçimler öncesinde, artık partilerimiz böyle başlıklarla karşımıza çıksın.
#Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
#yazılım
#ekonomi
#dünya bankası