İlahiyatçılar “İslam’ın kızı” tartışmasında birbirlerini en ağır şekilde itham ediyorlar. Kavga herkesin gözünün önünde, sosyal medyada, tv ekranlarında yaşanıyor.Tarikat ve cemaat liderleri, bir başka tarikat ve cemaati dinden çıkmakla, dine zarar vermekle suçluyor. Bunu herkesin gözünün önünde, sosyal medyada yapıyorlar.Zaten uzun süreden beri din adamları, hocalar, ilahiyat profesörleri birbirilerine karşı en ağır sözlerle televizyon ekranlarında tartışıyorlardı. Onların takipçileri, taraftarları
İlahiyatçılar “İslam’ın kızı” tartışmasında birbirlerini en ağır şekilde itham ediyorlar. Kavga herkesin gözünün önünde, sosyal medyada, tv ekranlarında yaşanıyor.
Tarikat ve cemaat liderleri, bir başka tarikat ve cemaati dinden çıkmakla, dine zarar vermekle suçluyor. Bunu herkesin gözünün önünde, sosyal medyada yapıyorlar.
Zaten uzun süreden beri din adamları, hocalar, ilahiyat profesörleri birbirilerine karşı en ağır sözlerle televizyon ekranlarında tartışıyorlardı. Onların takipçileri, taraftarları ve sevenleri de kendi aralarında kavga ediyor…
Eski bir belediye başkanı, sabaha kadar tivit atarak, kendisi gibi AK Parti’yi savunan bir hesabın aslında kripto FETÖ’cü olduğunu ispatlamaya çalışıyor. Binlerce insan bu tartışmaya katılıyor. Bu hesabın kime ait olduğuna dair onlarca insanın adı geçiyor, kendisi, ailesi itham ediliyor. Masum insanların üzerinde şüpheler oluşuyor…
15 Temmuz gazilerinin, şehit yakınlarının birbirleri aleyhine suçlamaları, tartışmaları ve ithamları elden ele dolaştırılıyor. İnsanlar canları yanarak okuyorlar yazılanları. Çoğu asılsız, yanlış ve temelsiz çıkıyor…
Özel açılmış internet sitelerinde muhafazakar camianın önde gelen siyasileri, yöneticileri, yazarları ve gazetecileri aleyhine akıl almaz iftiralar, suçlamalar ve ithamlar yazılıyor. Bu yazılar bir ekip tarafından sosyal medyaya taşınıyor ve yayılıyor. Bunu yapanların dilinden din, iman, bayrak, ezan düşmüyor güya…
Aday listeleri açıklandığından bu yana, en çok AK Parti kendi içinde tartışıyor.
Onu bitirenler, bir diğer muhafazakar parti, Saadet Partisi taraftarlarıyla tartışıyor.
Listeye girenlere bir tür suçlama, giremeyenlere başka tür bir suçlama yapılıyor...
Tüm bu tartışmalarda en hafif suçlama ‘vatan haini, kripto FETÖ’cü, din düşmanı…’
Görmek isterseniz buna benzer onlarca tartışma var şu anda.
Muhafazakar camia kendi içinde dramatik ve hazin bir kavgaya tutuştu. Enerjisini, imkanlarını, gücünü kendi içinde sürdürdüğü bu kör ve sağır dövüşünde tüketiyor.
Siyasette, medyada, iş dünyasında, sivil toplumda amansız bir çekişme, mücadele, kavga var. İşin ilginci bu kavganın kamuoyu önünde olmasından, o ağır suçlamaları ve ithamları herkesin içinde yapmaktan da çekinmiyor kimse.
Hatta bir grup Twitter’da #Yiyinbirbirinizi diye etiket açmış, bu tartışmaları keyifle yayıyor, dalga geçiyor. Ama bizim cenahta kavgalar, tartışmalar, çekişmeler devam etti.
Kimsenin kimseye güveni kalmadı. En yakın yol arkadaşından ne zaman darbe yiyeceğim diye düşünecek kadar acıklı bir hale geldik.
Ben bu camianın içinde yetişmiş bir insanım. Kendimi ayrı tutmuyorum. Ama acı bir gerçeği itiraf edeyim, kendi camiamı tanıyamaz hale geldim.
Bir avuçken, henüz gücümüz hiçbir şeye yetmiyorken ve her başımızı kaldırdığımızda sopa yiyorken daha cesurduk, daha güçlüydük, daha birlik beraberlik içindeydik.
Azınlıktık. Yaşadığımız tüm dayanışma ruhu da azınlık psikolojisinden geliyormuş meğer. Şimdi azınlık değiliz. Azınlık psikoloji tutmuyor aramızda.
Demek ki büyümenin, çoğunluk olmanın dertlerini yaşıyoruz. Dünya nimetlerini paylaşmanın kavgası olsa gerek. Her alanda gücü ele geçirmek, her şeyi yönetmek, her şeye sahip olma kavgası sanırım hepimizin yaşadığı. Bir küçük dernekte bile güç mücadelesi var artık.
Asıl dram, bu kavgaları yaşarken Kudüs’ün kurtulması için İslam birliği çağrıları yapacak kadar da çelişki içinde olmamızdır.
Her gün kendi içinde kavga eden Muhafazakar camia, İslam birliği kurmuyorlar diye, başka ülkelerin liderlerine sayıp sövüyor. İçine düştüğümüz çelişkinin farkında bile değiliz. Sanırım daha vahim olanı budur.
Dövizin yükselmesinden dolayı herkesin birbirini suçladığı, ‘dış güçlerin uşağı FETÖ’cü’ olarak mahkum ettiği dakikalarda, Gazze’nin İsrail uçakları tarafından bombalandığını kimse duymadı bile.
Bizler camianın içindeyiz. Sorunlarımızı, eksiklerimizi, hatalarımızı ve yanlışlarımızı belki de tam olarak göremeyebiliriz. Belki duygusalız. Özeleştiri yapamayabiliriz.
Ancak başkalarının değerlendirmelerini de asla kabul etmiyoruz.
Keşke adaletinden emin olduğumuz akil insanlar bulsak da, karşısına geçip sorusak: Neden savrulduk? Ne oldu bize? Neyin kavgasını veriyoruz? Nasıl düzeliriz?
Tartışamıyoruz bile. Yazdığımız her yazıyı, her mesajı iktidar tarafgirliği, yalakalığı yapan insanlardan çok çekmiştik. Şimdi de yazdığımız her yazıyı, her mesajı iktidar karşıtlığı olarak algılayan benzer sorunlu bir kesim var.
Bizim derdimiz daha büyük. Anlayan yok. Koca bir İslam dünyasının umudu olmuş bir milletin, bir ülkenin ana omurgasındaki sorundan bahsediyoruz. Çare bulalım derdindeyiz.
Konuşamıyoruz bile. Bunları tartışabileceğimiz sağlıklı mecralarımız yok artık. Televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde, sosyal medyada tartışılmaz bu konular.
Ne acıdır ki bunları konuşacak bir düşünce kuruluşu kurmayı bile Ankara’dan gelecek talimata bağlayanlarımız var.
Derdimiz büyük bizim. Zamanımız ise çok kısa.