FETÖ neden tam olarak çözülmüyor?

04:0012/07/2017, Çarşamba
G: 17/09/2019, Salı
Kemal Öztürk

Örgütün yaptığı eylemler, darbe girişimi ve cinayetler ürkütücü boyutta ama ben bu örgütün yapılanması ve insanı robotlaştıran sisteminin daha korkunç olduğunu düşünüyorum (örgütün bu yönüyle ne kadar ürkütücü boyutta olduğunu anlattığım 27.07.2016 yazımı mutlaka okuyunuz).Düşünsenize, gözlerini kırpmadan insanlarımızı öldürdüler, Meclisimizi bombaladılar, halkı tankla ezdiler ve bunları yapanlar yakalanmasına rağmen şu anda pişman değil. Hatta, nerede hata yaptıklarını analiz edip, ellerine fırsat

Örgütün yaptığı eylemler, darbe girişimi ve cinayetler ürkütücü boyutta ama ben bu örgütün yapılanması ve insanı robotlaştıran sisteminin daha korkunç olduğunu düşünüyorum (örgütün bu yönüyle ne kadar ürkütücü boyutta olduğunu anlattığım 27.07.2016 yazımı mutlaka okuyunuz).


Düşünsenize, gözlerini kırpmadan insanlarımızı öldürdüler, Meclisimizi bombaladılar, halkı tankla ezdiler ve bunları yapanlar yakalanmasına rağmen şu anda pişman değil. Hatta, nerede hata yaptıklarını analiz edip, ellerine fırsat geçtiğinde daha kötüsünü yapmayı planlıyorlar eminim. Bu eylemin kendisinden daha korkunç bir şey. Nedense buraya çok odaklanmadık.

ÖRGÜTÜN ALGORİTMASI ÇÖZÜLEMEDİ

Şu ana kadar yargı mensupları haricinde örgütten ne kadar ciddi itirafçı çıktı, örgüt üyeleri ne kadar devletle ciddi iş birliği yaptı ortada. Örgütün yurt içindeki, hapislerdeki üyelerini çözecek, çökertecek ve sistemlerini dağıtacak ciddi itirafların gelmediği söyleniyor. İtirafçıları bile takiyye yaptı.

Bu örgütü inşa eden, ayakta tutan ve çözülmesini önleyen algoritmayı keşfettiğimiz kanaatinde değilim. Bu nedenle kor çekirdeğe, asıl enerji kaynağına ve üyelerini örgüte köle yapan asıl bağlara darbe vuramadık. Örgüt bu yüzden de istenilen düzeyde çözülmüyor, dağılmıyor.

Aradan bir yıl geçti ama darbenin sonuçlarını tartışmayı daha çok tercih ettik. Bu tartışmaları daha çok duygusal yapmayı seçtik. Oysa nedenleri ve nasılları daha bilimsel, araştırma ve incelemeye dayalı olarak tartışmalıydık.

Yine de Allah’a ne kadar şükretsek, milletimize ne kadar teşekkür etsek, siyasi otoriteyi ne kadar takdir etsek azdır. Böyle korkunç bir örgütün kanlı darbesini herkesin ortak çabasıyla atlattık. Şu ana kadar siyaset, güvenlik, yargı ve bürokrasinin çabası takdire şayandır. Ciddi çaba sarf ettiler, riskler aldılar. Ancak bundan sonra daha derin, daha bilimsel, daha aklıselimle bu mücadeleyi sürdürmemiz gerektiği anlaşılıyor.

ÖRGÜTÜN HAYATİ BAĞLARI

Bir kişi hangi bağlarla örgütüne bağlanır? FETÖ, nasıl olur da bu kadar güçlü bir şekilde beyinleri yıkar ve birer robota dönüştürür? Düşünsenize, bir general, bir profesör, müsteşar aldığı tüm eğitimlere rağmen, 40 yıl boyunca, hiç şüphe etmeden bu örgütte kaldı ve insan öldürmeyi göze aldı. Bu korkunç bir şey.

İnsan bir kere dahi tereddüt etmeden, şüphe etmeden, sorgulamadan nasıl bu denli uzun süre kalır örgüt içinde? Bunu ancak bir şey sağlayabilir: İnanç.

İNANÇ:
FETÖ örgütünün, üyelerini kendine bağladığı birinci ve en güçlü bağı inançtır. İnanç bilgiden ve akıldan daha güçlü bir bağdır.
Çocuk yaşta bir insanın beynini ancak inançla yıkarsınız ve ondan sonra bu beyin hiçbir bilgiye, söze inanmaz.

FETÖ’nün kendine özgü, İslam dünyasında örneği olmayan bir din anlayışı ve bir inanç sistemi vardır. Sapkın, hurafelerle dolu, rüyalar, hayallerle süslenmiş bu inanç sistemine yönelik, din adamlarımız, bilim adamlarımız, fikir adamlarımız ciddi araştırmalar yapmadı. Örgütün en güçlü bağına yönelik dişe dokunur bir mücadele yapılmadı. Örgütün ne kadar kötü olduğunu anlatmakla örgüt üyeleri ikna olmuyor. O örgütün inanç sistemini sorgulatacak argümanlar üretmek zorundayız.

Geç kalmış sayılmayız. Diyanet İşleri Başkanlığı ve üniversitelerimizin bu konuyu gündemlerine almaları ve hemen çalışmaya başlaması gerekir.

GÜÇ:

Örgütün ikinci en önemli bağı güçtür. Bu örgüt, insanlara ne kadar güçlü olduğunu her fırsatta gösterdi. Bürokrasiden yargıya, askeriyeden iş dünyasına kadar, herkesin bölük bölük Pensilvanya’yı ziyaret etmesinin sebebi buydu.

Şu anda mahkemelerde örgüt üyeleri çözülmüyorsa, itirafta bulunmuyorsa, bilgi vermiyorsa, örgütüne güveniyor demektir.
Örgütün, devletten daha güçlü olduğunu düşünüyorlar hala. Onları kurtaracağına inanıyorlar.

Yurt dışı bağlantıları, dışarıdaki diasporanın faaliyetleri, propagandaları örgütün güçlü olduğu algısını güçlendiriyor. Devlet bu algıyı yıkmak için yeterince çalışma yapmadı. Düşünsenize, halen bu konuyu koordine edecek bir kamu diplomasi kurumumuz bulunmuyor.

DEVLETE GÜVEN

Bir örgüt üyesinin mahkemede ya da cezaevinde devletle iş birliği yapması için, can ve mal güvenliğinin sağlanması gerekir. Hapishanelerde örgüt üyeleri, biraz tereddütte düşen, mahkemede itirafta bulunacakları hemen markaja alır. İkna edemezse öldürmeye kadar giderler.

Adil yargılama süreci de bu güvenin bir parçasıdır. Şu anda örgütün en çok kullandığı argüman, devletin örgütle mücadele ederken yaptığı hatalardır. ‘Böyle bir devlete güven olmaz’ diyerek, kopmayı ve dağılmayı engelliyorlar.

Bu kadar büyük travmada ve mücadelede, devletin hata yapması, mağdur yaratması normaldir. Devlet arkadan bunu giderecek sağlıklı bir sistem kurarsa, insanların devlete olan güveni yine sağlanır. Ne yazık ki bu amaçla kurulan komisyon bile hala sağlıklı çalışmıyor.

O zaman tüm örgüt üyeleri, mağdurlar, onların yakınları devlete hasım oluyorlar. Örgüt de bu duyguyu kullanıyor işte. Ana muhalefet partisi CHP de bu ateşe odun taşıyor maalesef.

FETÖ İLE MÜCADELEDE YENİ PARADİGMA
Netice olarak:
FETÖ ile mücadelede bir paradigma değişikliğine ihtiyacımız var.
Bir yıl geçti aradan. Akut dönemini atlattık. Artık daha derin, daha bilimsel, daha akla dayalı mücadele yöntemleri üretebiliriz.
Özellikle adil yargılama, mağduriyetlerin giderilmesi, yanlışların düzeltilmesi, yeni medya dili, güçlü iletişim stratejileri için acil formüller bulmalıyız. Bunlar örgütün en güçlü argümanını elinden alacaktır.
O zaman örgütün çözülmesi, dağılması hızlanacaktır.
#FETÖ
#Devlet
#Güç