Son günlerde iftarlar, sahurlar ve ziyaretler nedeniyle farklı insanlarla sohbet etme fırsatı buluyorum. Bu sohbetler esnasında sorulan sorularla, bahsi geçene konular neredeyse aynı. Hangi şehirden olursa olsun, hangi çevreden gelirse gelsin, dertli insanların konuştuğu üç konu var:
Eleştiri hakkı
Savunma hakkı
Kul hakkı
Daha çok siyasetçi, bürokrat ve gazetecilerin olduğu bir iftarın ana konusu, yapıcı da olsa eleştiri yapanların başına gelenler. Ankara’dan biri anlatıyor:
“En küçük eleştiri yapanı aforoz ediyorlar. Halbuki insanlar daha doğruyu, daha iyiyi bulmak için bu yapıcı eleştirileri dile getiriyorlar. ‘Hayır, senin eleştirmeye hakkın yok’ diyen çullanıyorlar üzerimize. FETÖ’cü diyorlar. Onu diyemeyeceklerse, türlü türlü kulp buluyorlar. ‘Hocacı, Gülcü, Kraliçenin adamı’… Anında yalnızlaştırılıyoruz, ötekileştiriliyoruz. Herkes bu yüzden korkuyor ve susuyor artık. Ne oluyor Allah aşkına? Bu linç edenler kimden cesaret alıyor? Neden kimse dur demiyor bunlara?”
Bu sözleri sarf eden kişiye, herkes kafasını sallayarak destek veriyor. Medya dünyasından, bürokrasiden, politikadan gelmiş insanların yüzünde aynı mutsuz ifade. İnsanların birbirine güveni zedelendi. En iyisi susmak, risk almamak, hiç konuşmamak… Birçok kişinin bulduğu çözüm bu. Oysa doğruyu söyleyen dost, en büyük nimettir.
FETÖ davalarındaki tartışmalar dinmiyor. Konunun asıl gelip dayandığı noktanın savunma hakkı olduğunu gözden kaçırmayın. Tutuklu bulunan, ihraç edilen insanlara da savunma hakkı verilse, belki onlar da serbest kalacak, haklarını geri alacaklar.
Bu lanet FETÖ örgütünün yol açtığı en büyük tahribatlardan biri adalet duygusu oldu. Sadece yargı sisteminin felç olması değil mesele, insanların adalete olan güvenini de öldürdüler.
Bir toplumda adalete olan güven kaybolursa, o toplumda büyük yozlaşma, mafyalaşma ve savrulma yaşanır. Son dönemde mafya ile sorunlarını çözmek isteyen çok sayıda insan var. Bunların bir kısmı da ünlü insanlar.
İş dünyasından bir kısım arkadaşlarımla bir araya geldim hafta sonu sahurda. Onların yanında gelen başka iş adamları da oldu. ‘Hazır sizi bulmuşken derdimizi anlatalım’ diye başladılar söze.
Doğrusu medya, siyaset, bürokrasi dünyasında dinlediklerimden daha ağır şeyler dinledim. Ekonominin yönetiminden ihalelere, adil paylaşımdan belediyelerdeki işleyişe, gelecek kaygısından, dünya piyasalarıyla rekabete kadar her konuda konuştuk.
Benim de müteahhitlere, iş adamlarına yönelik eleştirilerimi dinleyince, kendilerini de işin içine katıp, ‘hepimiz bir yozlaşma tehlikesiyle karşı karşıyayız’ dediler.
Doğru, kötü niyetli insanlar var etrafımızda. Yıkmak için eleştiriyorlar. Ancak yapıcı eleştirilerle, yıkıcı olanı ayırmak zor değildir.
Doğru, art niyetli kişiler var. Savunma hakkı, mağduriyet gibi kavramların arkasına sığınan FETÖ’cüler olabilir. Ancak gerçek mağdurla, sahte olanını ayırmak adaletin görevidir.
‘Kul hakkı’ diye yola çıkıp, kişisel hesap yapanlar olabilir, doğru. Lakin terazinin dengesini korumak her bireyin ve devletin görevidir. Devlet sistemini iyi kuramazsa, hakkaniyetli davranmak bireye kalırsa, o zaman yozlaşma ve mafyalaşma başlar.
İnsanların konuşmaya ve dertlerini anlatmaya ihtiyacı var.
Yetkililerin de farklı sesler, farklı görüşleri dinlemesinde fayda var.
Allah (cc), Kuranı Kerim’de şöyle der:
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.