Kars’ta bir akşam yemeğindeydik. Bölgenin en önemli kültür geleneği olan iki aşık geldi. Sazlarını omuzlarına astılar. Aşık Bilal Ersan ve Ensar Şahbaz. ‘Kıpçak Türklerinin (Karapapak) müziklerini okuyacağız’ dediler.
Sonra aşık Bilal bana döndü. “Siz Ağrı/Taşlıçaylısınız. Sizin oralarda çok dinlenen bir türkümüz var. Onu söyleyeceğim” dedi.
Türkü, Asya’dan Anadolu’ya göçen Kıpçak Türklerinin kaderini anlatan hüzünlü bir hikayeyi dile getiriyordu.
Sazın tellerine vurdu, benim yüreğim titremeye başladı.
“Başımın sertacı befalı (vefalı) oğul
Gardaşda gardaşı bele mi arar
Her yandan kesildi umut yollarım,
Gardaşda gardaşı bele mi arar
Cebel oynar dağ üstüne dağ düştü
Geçti müddet ara yere çağ düştü
Bel büküldü saçlarıma ağ düştü
Gardaşda gardaşı bele mi arar
… (Soskert köyülü (Kars) Aşık Mehmet Hicrani)
Zorunlu göç yollarına düşmüş, yüzlerce milletin kaderi benzerdir. Kardeş kardeşi kaybeder, oğul babadan, kız anadan kopar. Göç yolu çile yoludur.
Kıpçak Türkü olan dedelerimin hikayesi de böyleydi. Kardeşler birbirini kaybetmiş, yıllarca hasret yaşamışlar. Babam yıllarca bu Türküleri söyleyip, acılarını içinde yaşattı. O da kardeşlerine hasret içinde hayata gözlerini yumdu.
Sanırım bir çoğunuzun dedesine, babasına ait hikayeler de aynıdır.
Anadolu bir ana gibi, Asya’dan göçen bütün milletlere şefkatle kucağını açtı. Ancak tüm varlıklarını, kıymetlerini, hatıralarını bırakıp göçenlerin yakasını fakirlik, yokluk hiç bırakmadı. Belki de en acısı, kültürlerini yaşatamadıkları için duydukları hicrandı.
İnsanın en kıymetli varlığı olan kardeşini kaybetmesi üzerine yazılmış bu Türkü, ‘at üstü makamı’ ile söylenmiş. Makamın ismine bakar mısınız? At üstüne göç edenlerin, yine at üstünde sazlarıyla dile getirdikleri ağıtlar bunlar.
Kültürel olarak ilk defa çocukluğumun sisler içindeki anıları, müzik tınıları, sesleri, bulanık hatıraları canlanırken, bunun ülkem için kültürel bir zenginlik olduğunu ve yaşatılması gerektiğini de anladım.
Lakin Kars’ta bir şey daha gördüm. O da ‘mikro milliyetçilik’ tehlikesi. Karapapaklar (Kıpçak Türkleri), Yerliler (Ahıska Türkleri) ve Kürtler arasında kıyasıya bir rekabet var. Seçim öncesinde iyice gün yüzüne çıkan bu rekabetin, mikro milliyetçilik üzerinden yapılıyor olması hem üzücü, hem tehlikeli.
Kıpçak, Ahıska Türkü ya bir Kürt’ün kendi kültürünü, geleneğini, müziğini yaşatması normaldir. Buna ‘kültürel milliyetçilik’ denir ki, hepimiz için bir zenginliktir. Desteklemeliyiz. Ancak bir kişinin kendi kültürünü diğerinden üstün görmesi, ötekini hor görmesi ve dışlaması ise ırkçılığa kayan bir milliyetçilik. İşte dünyayı kasıp kavuran, savaşlar çıkartan şey de budur.
Bir şehri meydana getiren etnik gruplar arasında kültürel rekabetin olması zenginliktir.
Siyaseten de bu mücadele yapılabilir.
Belediye seçimlerindeki rekabetin zemini, ‘ben daha iyi hizmet ederim’ şeklinde ise, bu kazançtır. Ancak rekabet, ‘öteki kötü’ şeklinde olursa, tehlike çanları çalmaya başlar. Öteki neden daha kötü? sorusuna verilen cevap, ‘çünkü o Karapapak/Kürt/Yerli’ dendiği anda ırkçılık başlar.
‘Bu seçimde bana oy verin, çünkü daha iyi hizmet edeceğim’ yerine, ‘ötekine oy vermeyin çünkü o başka etnik milletten’ diyen başkan adayları, sanırım sadece Kars’ta, Ardahan’da Ağrı’da değil, birçok kozmopolit şehirde de vardır.
Micro milliyetçiliğin varacağı yer, ırkçılıktır. Dünyada yükselen aşırı milliyetçilik ve ırkçılığın rüzgarına kapılmamak için, kültürel milliyetçiliği yaygınlaştırmak ve güçlendirmek gerek.
Aksi takdirde zenginliğimiz kaybolur, huzursuz bir toprağa dönüşür Anadolu.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.