AK Parti’nin kurucu aklı, kuruluş felsefesi, ürettiği politikalar ve siyaset dili, onu Türkiye’nin tam merkezine oturttu. Kimseye nasip olmayacak başarı, oy oranları, teveccüh, sahiplenme ve dünya çapında bir etkileşim, bu sayede oluştu. Buna AK Parti’nin fabrika ayarları deniyor.
Uzun süredir AK Parti’nin fabrika ayarlarına geri dönmesi için yazarlar, aydınlar, siyasetçiler çağrı yapıyor.
Yani 2002 yılındaki kuruluş felsefesini ve fabrika ayarlarını daha da ileri götürecek bir sisteme ihtiyacı vardı AK Parti’nin.
Benim AK Parti Versiyon 2:0 teklifim lüks kaldı. Fabrika ayarlarına dönmesine bile razı geldim artık.
Biz AK Parti’nin fabrika ayarlarına dönmesini beklerken, CHP bu ayarları kullanmaya başladı. Son seçimde bunu çok net bir şekilde gördüm. Dikkatinizi çekerim, CHP, Ankara ve İstanbul’u muhafazakar/milliyetçi adaylarla kazandı. Bu adayların seçim kampanyaları, kullandıkları dil, yöntemleri ve siyaset üslubu tam olarak AK Parti’nin 2002 yılındaki fabrika ayarlarıyla aynı.
Özellikle Ekrem İmamoğlu’nun seçim boyunca herkesi kucaklayan, güler yüzle herkese barış mesajları yollayan, tüm kesimlerin başkanı olacağı söylemleri, Erdoğan’ın 1994 belediye başkanlığı ve 2002 Başbakanlık söylemleriyle birebir örtüşüyor.
Seçimleri önde kapattıktan sonra çıkan krizi yönetmesini de dikkatlice inceleyin. Sanki Erdoğan’ın ilk yıllarındaki kriz yönetmedeki sakinlik, sükunet, kuşatıcı söylemlerini almış gibi.
CHP tabanı ve İmamoğlu’na diğer oy verenlerin bütün öfke, kızgınlık, sertlik yanlısı içgüdüsel tepkilerine rağmen, İmamoğlu tam tersi bir politika izliyor. Krizi yönetmesinde gösterdiği performansı, İmamoğlu’nu daha da popüler hale getirdi.
CHP Genel Merkezi, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçiminde yapılan yanlışları ve şimdiye kadarki seçim politikalarını adeta terk etti. Hiç büyük miting yapmadılar, şiddetli tartışmalara girmediler, seçmeni korkutacak her şeyden kaçındılar.
İstanbul tartışmalarında, Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a yürümesi beklenirdi ama yapmadı. Krizi yönetmeyi Ekrem İmamoğlu’na bıraktı ve sessizce beklemeye geçti. Hiç konuşmuyor dikkatinizi çekmiyor mu?
Mansur Yavaş’ın seçimi kazandığı kesinleşince yaptığı konuşmayı da tekrar okuyun. Erdoğan’ın her seçimden sonra yaptığı meşhur balkon konuşmasının aynısı olduğunu göreceksiniz. Herkese selam veren, her kesimi kucaklayan, intikam almayacağını, kendisine oy vermeyenlerin de başkanı olacağını söyleyen açıklamaları, ortamın sakinleşmesine ve krizin sükunetle geçmesine etki etti.
Tüm bunları eleştirmek için, CHP ve yöneticilerini de kötülemek için yazmıyorum. Aklın yolu birdir. CHP, AK Parti’nin nasıl kazandığını ve ne yaptığını incelemiş ve taklit etmeye başlamış. Olan budur. Bu da bir başarıdır.
AK Parti’nin İstanbul krizini yönetme biçimini geleneksel fabrika ayarlarına çok uyduğunu düşünmüyorum şahsen. Evet, sadece hukuki yollara başvurması, bir oyunun bile kaybolmasına müsaade etmeyecek titizlikte olması, her defasında YSK’nın vereceği karara uyacağını vurgulaması doğru şeyler.
Ancak seçim gecesinden bir gün sonra bazı medyada organlarında yer alan “şaibe” haberlerinin tamamı valilik, emniyet, kaymakamlık tarafından yalanlandı. Bu da krizi yönetenlerin gücünü zayıflattı.
Peki neden AK Parti onu başarıdan başarıya koşturan fabrika ayarlarına geri dönmüyor ya da Versiyon 2:0’a geçmiyor?
Bilmiyorum. Uzun zamandır bu sorunun cevabını arıyorum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.