Seçilmiş Başkan Trump’ın, daha göreve gelmeden taraftarları arasında H1-B vizesi tartışması üzerinden patlak veren kavga yüzünden, ikinci döneminde (Amerika’yı Tekrar Büyük Yap: MAGA) siyasetinin icraatlarında zorlanacağını gösterdi. Trump’ın göçmenlik karşıtı tabanıyla teknoloji zenginlerinden oluşan taraftarları arasındaki tartışma, Trumpçı siyasetin iç çelişkilerinden birinin altını çizdi. Temelde yasal olmayan göçmenliğe odaklanılması gerektiğini savunan pragmatik kanatla yasal göçmenliğin de sınırlandırılmasını savunan kanat arasındaki çatlak, Trump’ın H1-B vize programına verdiği destekle en azından şimdilik geçiştirilmiş görünüyor. İkinci kez seçilmesinde kritik rol oynayan göçmenlik ve sınır güvenliği meselesini ustaca lehine kullanan Trump’ın kendi taraftarları arasındaki ‘iç savaşı’ yönetme kabiliyetinin test edileceğini söyleyebiliriz.
Amerikan göçmenlik sistemi iki türlü göç yöntemine dayanıyor. Bunların ilki, Amerikan vatandaşlarının birincil derece yakınlarını sponsor edebildiği sistem üzerinden aile birleşimi prensibi üzerinden göçe izin veriyor. İkincisi ise, Amerikan şirket ve kurumlarının işçi açığı bulunan alanlarda bireyleri sponsor etmesi üzerinden iş vizesi esasına göre hem geçici hem de göçmen vizelerine imkân tanıyor. H1-B vizesi ise belli bir konuda uzmanlaşmış veya özel yeteneklere sahip yabancıların Amerikan şirketleri tarafından genelde 3 yıllığına istihdam edilmesine izin veriyor. Vize sürecinde Amerikan Çalışma Bakanlığı’nın ilgili alanda gerekli özelliklere sahip çalışacak Amerikan vatandaşı olmadığını da onaylaması gerekiyor.
Bu vize türü özellikle 2000’lerden beri Microsoft, Google, Apple, Facebook ve Tesla gibi Amerikan teknoloji devlerinin özellikle Hindistan ve Çin gibi ülkelerden on binlerce beyaz yakalı işçi getirmesini sağladı. Amerika’nın çok uluslu dev firmalarının istihdam sıkıntısı çekmesini engellemek için dünyanın neresinden gelirse gelsin en yetişmiş elemanlarını alabilmesi ilkesine dayanan bu vize türü, bu şirketlerin Amerikan vatandaşlarına yeterince fırsat tanımadığı eleştirilerinin odağına oturmuş durumda. Öte yandan bu şirketler yıllık 65 bin adetle sınırlanan H1-B vizesinin artırılması için yıllardır lobi yapıyorlar. Geçmişte bu teknoloji firmaları bazı operasyonlarını daha liberal vize politikası takip eden Kanada’ya kaydırmak yoluna da başvurmuştu.
Dijitalleşme ve teknolojik dönüşümün lideri olarak Amerika’nın en yetenekli insan gücüne rahatlıkla ulaşabilmesi gerektiğini savunan Elon Musk, H1-B gibi vize programlarının Amerikan vatandaşlarının eğitimine ve fırsat eşitliğine halel getirdiğini savunan Steve Bannon gibi Trumpçıların tepkisiyle karşı karşıya kaldı. H1-B’yi son derece hararetli biçimde savunan Musk’ın X’teki mesajlarına gelen tepkiler Trumpçılar arasında iç savaş olarak nitelendirildi. Trump’ın H1-B vizesini öven ve daha ileri giderek Amerika’daki herhangi bir üniversiteden mezun olan yabancılara yeşil kart verilmesi gerektiğini savunan açıklamaları, Musk’ın iç savaşta şimdilik kazanan taraf olduğunu gösterdi. Ancak Musk’ın göçmenlik politikasını belirlemeye kalktığı ve haddini bilmesi gerektiği şeklindeki sert eleştirilerin Trumpçı taban içinde kendisine karşı bilenen kesimlerin olduğunu ortaya çıkardı.
Bannon gibi ‘ulusalcı’ olarak tanımlanabilecek daha ideolojik isimlerin Amerikan alt sınıflarını savunmak adına Musk gibi Trumpçı zenginlere son derece şüpheci yaklaşması bu iç savaşın kolaylıkla durulmayacağına işaret ediyor. Bannon gibi kurulu sisteme karşı savaş açan bir ismin Trump’ın iktidara gelmesinde kilit rol oynayan Musk’ın karşısına dikilmesi Trump için yönetilmesi zor bir denklem yaratabilir. Bir yandan göçmen karşıtı söyleminin gereğini yapmak baskısı hissedecek olan Trump’ın bir yandan da zengin finansörlerinin tercihleri doğrultusunda göçmen politikası belirlemesi açık bir çelişki olarak öne çıkacak. Trump’ın ‘kimseye eyvallahı olmayan’ pragmatizminin bu çatışmayı taraflara mesafe koyarak veya her iki tarafın da istediklerini yapan bir görüntü vererek aşmaya çalışacağını tahmin etmek zor değil.
Son yirmi yılda Amerika’nın küresel finansal gücünün motoru haline gelen teknoloji devlerinin tercihlerinin Trump için öncelikli olması son derece doğal elbette. Çin’le ileri teknoloji alanındaki mücadeleyi kazanmasının bu firmaların istihdam opsiyonlarını sınırlayarak mümkün olmayacağının farkında. Öte yandan geçmişte üretim altyapısının Amerikan ana karasından başka ülkelere kayması içerde büyük sorunlar yaratmıştı. Büyük şirketlerin istihdam opsiyonlarının çok esnek hale getirilmesinin de içerde Amerikan vatandaşlarının eğitimine yeterince kaynak ayrılmaması sonucunu doğurduğu görülüyor. Amerika’nın çok uluslu dev şirketlerinin başarılı olması için her türlü yasal esnekliği göstermeye alışkın olan Amerikan siyasetinin Trump döneminde de bu alışkanlığına devam etmesi kuvvetle muhtemel. Ancak bunun Trumpçı tabanda yarattığı rahatsızlığın kolayca geçiştirilmesi mümkün olmayacaktır. Bu da önümüzdeki dönemde MAGA siyaseti içinde göçmenlik üzerinden gün yüzüne çıkan zengin elitlerle daha alt sınıfları temsil eden ideologlar arasındaki iç savaşın nüksedebileceğine işaret ediyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.