İsrail asker sivil ayrımı gözetmeden düzenlediği gizli saldırıları bu sefer Hizbullah’a yöneltti. Binlerce Hizbullah üyesinin çağrı cihazı ve telsizlerine yerleştirdiği düzenekleri eş zamanlı olarak patlatan İsrail, belki de istihbarat derslerinde okutulacak bir operasyon gerçekleştirdi. İsrail’in Tahran’da İsmail Haniye’ye karşı gerçekleştirdiği suikast, İran’ın güvenlik açığının ne kadar derin olduğunu göstermişti. Binlerce Hizbullah üyesini yaralayan çağrı cihazı ve telsiz operasyonları bu örgütün
İsrail asker sivil ayrımı gözetmeden düzenlediği gizli saldırıları bu sefer Hizbullah’a yöneltti. Binlerce Hizbullah üyesinin çağrı cihazı ve telsizlerine yerleştirdiği düzenekleri eş zamanlı olarak patlatan İsrail, belki de istihbarat derslerinde okutulacak bir operasyon gerçekleştirdi. İsrail’in Tahran’da İsmail Haniye’ye karşı gerçekleştirdiği suikast, İran’ın güvenlik açığının ne kadar derin olduğunu göstermişti. Binlerce Hizbullah üyesini yaralayan çağrı cihazı ve telsiz operasyonları bu örgütün de büyük güvenlik zaafı içinde olduğunu ortaya çıkardı. Hizbullah İsrail’in aylardır bölgede tansiyonu yükseltme çabasının en son aşaması olan bu saldırıya cevap verirse savaş kaçınılmaz olacak. Ancak ABD’nin de telkinleri ve perde arkasındaki baskısıyla İran Hizbullah’ın İsrail’le savaşa girmesini engellerse, Amerikan seçimleri sonrasında varılacak bir anlaşmanın İran için daha öncelikli olduğu anlaşılacak.
7 Ekim saldırıları sonrasında Lübnan sınırına yakın yerleşim bölgelerinde yaşayan on binlerce İsrailli Hizbullah’la savaş beklentisi yüzünden güneye doğru gitmişti. İsrail aylardır Hizbullah’ın kuzeye doğru çekilmesi için baskı yaparak savaş tehdidini canlı tutuyordu. Hizbullah bir yandan bu tehditleri göz ardı ediyor bir yandan da az da olsa roket saldırılarıyla düşük yoğunluklu bir savaş sürdürüyordu. Lübnan, İsrail’in İran’a karşı yürüttüğü adı konulmamış bölgesel savaşın en önemli sahnesi haline gelmişti. Aylardır devam eden karşılıklı saldırılar, on binlerce sivilin yerinden olmasına neden olmuştu. İsrail’in çağrı cihazı saldırılarıyla askeri odağını Gazze’den Lübnan sınırına çevirerek Hizbullah’ı topyekûn bir savaşa kışkırtmaya kararlı olduğunu gösterdi. Hizbullah’ın cevabının İran’ın onayından geçmesi gerekeceği açık ve İsrail’le topyekûn savaşın Amerika’nın askeri yardımını garantileyeceği biliniyor.
Hizbullah kendini İsrail’e hemen güçlü bir cevap vermek konusunda baskı altında hissedecektir. Nasrallah’ın saldırılar sonrasında yapacağı konuşmasında vereceği mesajlar savaşın seyrine ilişkin bir fikir verecektir. Bazı İran uzmanları, Kasım seçimlerinde kim kazanırsa kazansın Amerika’yla bir anlaşmaya varılacağını belirtiyor. İran’ın ekonomik durumu büyük bir iç baskı yaratmış durumda ve İsrail’in operasyonlarına cevap vermekten kaçınması ABD’yle askeri olarak karşı karşıya gelmeyi göze alamadığını gösteriyor. Haniye suikastına cevap ver(e)meyen İran’ın Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan çağrı cihazı saldırılarının bedelini ödetme tehdidi savurdu ancak bunun en azından şimdilik retorikte kalması şaşırtıcı olmayacak. Pezeşkiyan’ın bu saldırıların hemen öncesinde Amerika’yla doğrudan nükleer müzakerelere açık olduklarını söylemesi Amerikan seçimlerini beklediklerinin bir işareti olarak okunabilir.
İsrail’in çağrı cihazı ve telsiz saldırıları uluslararası hukuka aykırı ve asker-sivil ayrımı gözetmeyen bu tür yöntemler savaş suçu teşkil ediyor. Elbette İsrail bu operasyonları üstlenmeyerek hukuki sorumluluktan imtina edecek. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi cuma günü toplanarak saldırıyı tartışacak ancak Amerika’nın veto gücü İsrail aleyhine anlamlı bir kararın çıkmamasını garantiliyor. Saldırıyla ilgili soruşturma ve tansiyonun düşürülmesi taleplerinin ötesinde bir karar çıkması beklenmiyor. Elbette, ABD ve Avrupa başka aktörlere karşı savaş suçu iddialarında çok daha hassas davranıyor ancak İsrail’in saldırısıyla ilgili geleneksel çifte standardın devam edeceğini tahmin etmek zor değil.
İsrail’in saldırıları Almanya örneğinde olduğu gibi bazı Avrupa ülkelerinin İsrail’e silah satışını durdurması sonucunu doğuracaktır ancak Washington silah akışını durdurmadıkça İsrail gerçek bir uluslararası baskı hissetmeyecektir. Her iki Amerikan başkan adayı da İsrail’in kendini savunma hakkı adına silah satışlarının sınırlandırılmasına karşı olduklarını ifade ettiler. Amerikan kanunlarıyla da garanti altına alınan İsrail’e askeri desteğin devamı şüphede değil. Washington’ın hem BM gibi uluslararası platformlarda diplomatik korumasını devam ettirmesi hem de İsrail’in bölgeyi savaşa sürükleme çabalarına rağmen askeri yardımını sürdürmesi diplomatik ve askeri kalkan oluşturuyor.
Washington’ın bir yandan da İran’a İsrail’e karşılık vermemesi için perde arkasında baskı yapması Tel Aviv’in işini kolaylaştırıyor. İsrail İran ve Lübnan’daki hedeflere karşı operasyon yaptıkça Tahran ve Hizbullah’ın cevap verememesi caydırıcılık tesis etmelerini engelliyor. Bununla birlikte, İsrail hükümeti Kasım seçimleri öncesinde tansiyonu artırarak seçim sonrasındaki muhtemel bir Amerika-İran anlaşmasını dinamitlemeye çalışıyor olabilir. İran seçim sonrasında bir anlaşma sağlayarak İsrail’in oyununu boşa çıkarmak istiyorsa, Hizbullah’ın çağrı cihazı saldırıların hemen bir cevap vermesini engellemeye çalışacaktır. Bu kadar fazla güvenlik açığının ortaya çıktığı bir ortamda savaşa girmek de akılcı olmayabilir. Bütün bu hesaplara rağmen adı konulmamış bölgesel savaşın Amerika’yla İran arasında kalıcı bir anlaşma sağlanmadığı sürece İsrail’in istediği şekilde devam edeceğini öngörebiliriz.