Amerikan Kongresi’ndeki kaos görüntüsü, Biden yönetiminin Ukrayna’ya ‘sonuna kadar destek’ sözünde durmasının zorlaşacağına işaret ediyor. Cumhuriyetçi Parti içerisindeki siyasi iç savaşın en son kurbanı olan Kevin McCarthy’nin Temsilciler Meclisi Sözcülüğü’nü kaybetmesinde bütçe öncelikleri kavgası kritik rol oynadı. Partinin aşırı sağ kanadının baskısıyla Ukrayna’ya yardımı bütçeden çıkarmak zorunda kalan McCarthy, Demokratlarla uzlaşarak 45 günlük geçici bütçe geçirdiği için sağ kanadın liderliğine
Amerikan Kongresi’ndeki kaos görüntüsü, Biden yönetiminin Ukrayna’ya ‘sonuna kadar destek’ sözünde durmasının zorlaşacağına işaret ediyor. Cumhuriyetçi Parti içerisindeki siyasi iç savaşın en son kurbanı olan Kevin McCarthy’nin Temsilciler Meclisi Sözcülüğü’nü kaybetmesinde bütçe öncelikleri kavgası kritik rol oynadı. Partinin aşırı sağ kanadının baskısıyla Ukrayna’ya yardımı bütçeden çıkarmak zorunda kalan McCarthy, Demokratlarla uzlaşarak 45 günlük geçici bütçe geçirdiği için sağ kanadın liderliğine soyunan Matt Gaetz’in hedefi haline gelmişti. Temsilciler Meclisi’nin sözcülüğüne gelecek yeni isim sağ kanadın desteğini almak zorunda olduğu için Ukrayna’ya yardım konusuna da mesafeli durmak zorunda kalacak.
Merkeze yakın geleneksel Cumhuriyetçilerin birçoğunun hem Rusya’yı zayıflatmak hem de Çin’e mesaj vermek adına desteklediği Ukrayna’ya yardım paketlerine halk desteğinin giderek azaldığı biliniyor. Bunda hem Ukrayna’nın askeri ilerleme kaydetme konusunda yavaş kalmasının hem de Başkan Biden’ın Amerikan halkını ikna etme konusunda yeterince çaba göstermemesinin etkisi büyük. Genel olarak istihdam ve büyüme rakamları gibi ekonomik göstergelerin iyi olmasına rağmen önce yüksek enflasyon sonra da yüksek faizlerden şikayetçi olan halkın Ukrayna’ya gönderilen yardımın mahiyeti ve önemi konusunda yeterince ikna olmadığı açık.
Irak ve Afganistan savaşlarının mirasının Amerikan siyasetinde dünya liderliğine soyunmanın popülaritesini ne kadar azalttığını biliyoruz. Kimilerinin izolasyonist kimilerinin de geri çekilmeci olarak tanımladığı yeni Amerikan dış politika anlayışının etkisi devam ediyor. Obama, Trump ve Biden bu yüzden Amerika’nın savaşlarını bitirmek ve yenilerine girmemek üzere politika üretti. Buna karşın Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi, Biden için tekrar dünya liderliğine soyunma konusunda yeni bir fırsat sundu. Biden NATO ülkelerini Ukrayna’ya yardım konusunda mobilize etmekle kalmadı; Rusya’yı uluslararası sistemde parya haline getirmeye çalışan adımlar attı. Bu politikasını Tayvan konusunda mesaj vererek asıl rakip gördüğü Çin’le mücadele bağlamında meşrulaştıran Biden, Ukrayna’ya yardım konusunda her iki partinin desteğini almayı başardı.
Ancak Amerikan Kongresi’nde son birkaç haftada yaşananların Biden’ın Ukrayna politikasının altını oyacağını söyleyebiliriz. Şimdiye kadar toplamda 113 milyar dolar yardımı onaylayan Kongre, Biden yönetiminin 24 milyar dolarlık ek yardım talebini gündeme dahi alamadı. McCarthy’nin müzakereleri sırasında 45 günlük ara çözüm içinde 6 milyar dolarlık yardım paketi vardı ancak sağ kanadın bastırmasıyla bu da paketten çıkarıldı. Bu durumda Pentagon’un Ukrayna’ya yeni bir yardım paketi geçmeden yaklaşık bir aylık bir yardım verebileceği ve Biden yönetiminin farklı formül arayışında olduğu basına yansıdı. Ukrayna’ya yeni yardım paketi için kısa dönem bütçenin biteceği Kasım ortası beklenirse Amerikan yardımının belli bir süre durması dahi söz konusu olabilir.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin Washington’a ziyaretinden hemen iki hafta sonra askeri ve sivil yardımların bu şekilde tehlikeye girmesi Amerika’nın liderlik iddiasına darbe vurabilir. Amerikan yardımının durması veya azalması Avrupa’nın bazı ülkelerde de yardım karşıtı sesleri güçlendirebilir. Rusya’nın başından beri bir şekilde Batı’nın Ukrayna’ya destek iştahının kesileceğini hesaplamakta haksız olmadığını gösteren bir senaryoyla karşı karşıya kalabiliriz. Biden’ın küresel liderlik ve Çin’le mücadele iddialarına set çekecek böyle bir resimden kaçınmak için Amerikan halkına giderek Kongre’ye baskı yapmalarını sağlamaya çalışması gerekecek ancak kamuoyu yoklamaları halihazırda Ukrayna’ya desteğin popüler olmadığını gösteriyor.
Biden’ın anlatmakta geç kaldığı önemli bir gerçek de Ukrayna’ya yardımın yaklaşık %60’ının Amerikan sivil ve askeri bürokrasisine harcanarak ABD’de kalıyor olması. Toplam yardımın Amerikan gayri safi milli hasılasının %0,5’inden daha az olması da maliyetin az olduğunu gösteriyor. Lindsey Graham’ın savunduğu gibi bu kadar küçük yatırımlar ABD askeri sahaya inmeden Rusya’ya büyük maliyet ödetiyor. Ancak Cumhuriyetçi Parti içerisindeki iç savaş bağlamında oluşan tartışmalarda daha popülist söylemler etkili oluyor. Örneğin “Meksika sınırımızı güvenli hale getiremezken neden Ukrayna’nın sınırını korumaya çalışıyoruz” şeklindeki soru son zamanlarda kamuoyunda sıklıkla tekrar ediliyor. Ukrayna’daki yolsuzluk haberleri de Amerikan yardımının amacına uygun kullanılmadığı tezine yardımcı oluyor.
Başkanlık seçimlerine giderken enflasyon, tarihi seviyelere gelen borç, sınır güvenliği ve göçmenlik gibi meseleleri gündemde tutmak isteyen Cumhuriyetçilerin gündemi belirleme konusunda etkili oldukları açık. Biden yönetimi ise bu konularda dişe dokunur tedbirler alıp siyasi prim yapmakta zorlanırken gündemi Cumhuriyetçi Parti’yi ‘esir alan’ aşırı sağ kanat üzerinden mahkûm etmeye çalışıyor. Bu denklemde Ukrayna’ya yardım meselesinin iki partinin uzlaştığı bir konu olmaktan giderek partizan bir mesele hale gelmesi Kiev için önemli bir dezavantaj teşkil ediyor. Biden Ukrayna’ya yardımı iç siyasi kavganın kurbanı olmaktan kurtaramazsa sonuna kadar destek sözünü yerine getiremeyebilir. Daha da önemlisi Amerikan yardımının tehlikeye girmesi savaşın gidişatını değiştirebilir.