Kasım seçimlerine iki aydan az bir süre kala Trump ve Harris dün akşam ilk kez kameralar karşısında kozlarını paylaştı. Kamuoyu araştırmaları salıncak eyaletlerden özellikle Michigan, Wisconsin ve Pennsylva-nia’nın kilit hale geldiği başa baş bir yarış gösteriyor. Son günlerde her iki aday da yarışın en önemli belirleyici gündem maddesi olan ekonomiyle ilgili farklı planlar açıklayarak seçmenin ilgisini çekmeye çalıştı. Ulusal bazda yapılan anketlerde Harris’in ağustos ayında yakaladığı ivmenin yavaşladığı görülüyor. Harris güçlü bir tartışma performansıyla trendi tekrar kendi lehine çevirmeye çalışacak ancak seçmen nezdinde en önemli konu ekonomi olmaya devam edeceği için bu konuda vereceği mesajların etkisi daha önemli olacak. Münazara sonrası anketler Harris’in ekonomi yönetiminde yetkinlik konusunda Trump’a karşı zemin kazanamadığını gösterirse, Demokrat kamp ekonomiden ziyade Trump’ın karakteri, demokrasinin geleceği ve üreme haklarına odaklanma yolunu tercih edebilir. Aksi durumda Harris’in Trump’ın ekonomi avantajını silmeye yönelik mesajlarının yoğunlaştığını göreceğiz.
Her iki adayın da son günlerde ekonomik mesajlara odaklanması rastlantı değil zira Harris Trump’ın avantajını kırma çabasına girince Trump da cevap verme ihtiyacı duydu. Trump cephesinde alışageldiğimiz özel sektöre vergi indirimlerinin ekonominin önünü açacağı ve ithalata uygulanacak yüksek vergilerin Amerikan üretim sektörünü koruyacağı vaatleri var. Harris cephesinde ise orta sınıfın vergi indirimleri ve girişimci teşvikleriyle güçlendirilmesiyle birlikte ultra zenginlerin vergilendirilmesi vaatleri öne çıkıyor. Trump kendi dönemindeki ekonomiyi geri getirme sözü verirken Harris Biden’ın ekonomik politikalarına az da olsa mesafe koyarak mevcut ekonomik zorlukların siyasi maliyetinden kaçınmaya çalışıyor. Anketler adaylardan hangisinin ekonomiyi daha iyi yöneteceği algısının %46’ya %38’le Trump lehine olduğunu gösteriyor ve Harris’in açıkladığı ekonomik vaatlerin bu açığı kapatma çabasına yönelik olduğu görülüyor.
Trump şirketlere vergi indirimi sağlamak, ithal ürünlere yüksek vergi uygulamak, çocuklu ailelere vergi indirimi ve doların rezerv para birimi statüsünü korumak gibi hem korumacı hem de popülist vaatlerde bulundu. Harris ise kendisini radikal sol göstermek isteyen Cumhuriyetçilere karşı Biden’ın fazlaca ilerici kabul edilen bütçe önerisinde ultra zenginlerin ve iş dünyasının istediği bazı değişiklikleri yaparak daha merkeze yakın politikacı imajı vermeye çalışıyor. Ekonomik vaatlerin giderek birbirine benzeştiği bir kampanya döneminde, seçmen zaten uygulamada birçok taviz verilmesi mecbur olan politikaların içeriğinden çok hangi adayın ekonomiyi daha iyi yöneteceğine odaklanmak zorunda kalacak. Bu da Harris’in Trump’ın anketlerde görünen ekonomi yönetimi avantajını kırma çabalarını yoğunlaştırmasını gerektirecek.
Klasik Cumhuriyetçi ekonomi anlayışında devletin küçülerek özel teşebbüsün önünü açması gerekiyor. Trump’ın özel şirketlere vergi indirimi önerilerine bakıldığında bu genel felsefenin korunduğu görülüyor. Bununla birlikte geleneksel olarak uluslararası ticareti engelleyen sınırlamaların kaldırılmasını savunan Cumhuriyetçilerin artık azınlıkta kaldığını görüyoruz. Trumpçı ekonomi anlayışı iç istihdam ve üretimin korunmasına çok daha fazla anlam yükleyerek dış ticaret açığını adeta ulusal güvenlik sorunu gören bir perspektife evirilmiş durumda. Bu iki temel dinamik, Trump’ın önerdiği ekonomide büyük şirketlerin ve ultra zenginlerin hem vergi indirimi hem de devletin koruyuculuğundan yararlanmasını öngörüyor. Korumacı politikaların fiyatları artırdığı ve rekabeti azalttığını savunan Cumhuriyetçiler ise Trumpçı popülizmin albenisine karşı koymakta güçlük çekiyorlar.
Cumhuriyetçilerin iş dünyasının tercih ettiği politikalarına karşı, Demokratların orta sınıf vurgusu ve sosyal programların artırılmasının da popülist bir tarafı olduğunu söyleyebiliriz. Ultra zenginlerin daha fazla vergi vermesi gerektiği şeklindeki sol ilerici tezlerin gençler ve orta sınıfta karşılığı olduğunu söylemek mümkün ancak bunun pratikte nasıl uygulanacağı tartışma konusu. Milyarderlerin servetlerinin çoğunun şirket hisse senedi olarak bulunması ve Amerikan vergi sisteminin henüz ‘gerçekleşmemiş kazançtan’ vergi almıyor olması bu politikayı zorlaştırıyor. Biden’ın açıkladığı inisiyatife göre hisse senedi değerlenmesinin vergilendirilmesi söz konusu olacak ancak Harris’in buna mesafe koyması büyük yatırımcı sınıfı ürkütmek istememesinden kaynaklanıyor. Diğer bir deyişle Harris Biden’ın sol ilerici kesimi memnun edecek ekonomik önerilerini iş dünyasının istekleri doğrultusunda törpüleyerek radikal sol damgasından kurtulmaya çalışıyor.
Milyarderlerin vergilendirilmesi meselesi sadece başkanın inisiyatifinde olmadığı ve Kongre’nin iki kanadının da onaylayacağı bir yasaya dayanması gerektiği için bu mesele daha çok ‘su götürür.’ Pratikte hemen uygulanması mümkün olmayan milyarderlerin daha fazla vergi vermesi meselesi, uygulamadan çok adayların ekonomiye yaklaşımını ortaya koyması açısından önem taşıyor. Harris iş dünyasına verilecek mesajın ürkütücü olmamasına odaklanarak Trump’ın ekonomi avantajının altını oymaya çalışıyor. Trump ise iş dünyasını Demokratların yüksek vergiler ve sosyal programlar getireceği mesajıyla korkutmaya çalışıyor. Harris’in ekonomide merkeze kayma girişiminin seçmen nezdinde karşılığı olursa, Trump’ın hem ekonomi hem de göçmenlik konularındaki mesajlarının daha da keskinleşeceğini tahmin etmek zor değil. Trump ezber bozacak vaat vermek adına ultra zenginlerin daha fazla vergi vermesi gerektiğini bile söylemekten çekinmeyecektir. Son haftalarda adayların ekonomik prensiplerinde ısrardan ziyade anketlerin işaret ettiği popülist sözleri vermelerine şaşırmamak gerekiyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.