Modern Türkiye’nin Doğuşu kitabıyla tanınan Bernard Lewis, bir söyleşisinde Afgan lider Ahmet Şah Mesut’tan övgüyle bahseder.
Lewis, Ahmet Şah Mesut’tan çok etkilenmiştir. Çünkü Afgan lider karargâhını bir yerden başka bir yere taşıdığında, üç bin ciltlik kütüphanesini de yanında götürmektedir.
Lewis, Rusları dize getiren Hikmetyar’ın Taliban’a neden yenildiğini çok merak etmektedir.
Ahmet Şah Mesut bu soruya şöyle cevap verir: “Hikmetyar kendi gücünü çok önemsiyordu. Taliban’ın gücünü hesaba katmadı. Savaş, düşmanın imkân-kabiliyeti hesaba katılarak yapılır.”
Meşhur filozof komutan Sun Tzu ise bu durumu şöyle özetler: “Duruma bak, rakibe bak, kendine bak.”
Bugün altılı masanın nasıl Beyrut’a döndüğüne, yani her kafadan ayrı bir ses çıkan kaos üretim merkezi olduğuna şahitlik ediyoruz.
Reklamcılar ne kadar makyaj yaparlarsa yapsınlar, huylu huyundan vazgeçmiyor, masanın liderliğini yapan CHP’nin o bildik refleksleri neredeyse her olayda ortaya çıkıyor. Hâlâ Türkiye’yi okuyamıyorlar.
“Bu akepeliler din sömürüsü yapıyorlar, yapmasalar her şey çok güzel olacak” diye özetlenebilecek, aroması uçup gitmiş bayat bir sakızı çiğnemekten sıkılmıyorlar…
Tek Parti döneminin bu ve benzeri ezberlerini, neredeyse yüz yıl sonra hâlâ tekrar ediyorlar…
Yanlış siyasi önermelerle yola çıktılar. Yanlış önermeden doğru siyaset çıkmadı.
Ne Erdoğan antidemokratik lider, ne de kendileri demokrat.
Bunun doğal sonucu olarak da Erdoğan’ı, AK Parti’yi ve ona oy verenleri sürekli küçümsüyorlar…
“Kasımpaşalı”, yani hiçbir elitist özelliği bulunmayan bir insanın kendilerinden yetenekli ve başarılı olmasını anlayamıyorlar, kabullenemiyorlar…
Memleket için yapılan büyük hizmetlere, neredeyse her gün kulp takabilmek için didinip duruyorlar. İlginç bir psikoloji…
CHP tarafında yani Batı Cephesinde yeni bir şey yokken, masanın küçük ortakları bu psikolojiye nasıl kapıldı?
Ali Babacan’ın ekonomi hakkındaki konuşmalarını kenara koyacak olursak, bize ne anlatıyor?
Tıpkı masanın büyük ortağı gibi, Avrupa merkezli okuyor Türkiye’yi ve dünyayı. Başkalarının gözüyle, başkalarının kavramlarıyla bakıyor bize. Bu bir “geri kalmışlık” sendromudur; ezberciliğin dik âlâsıdır. Türkiye hakkında, ekonomik veriler dışında, telif yani orijinal bir fikri olduğuna ne yazık ki şahit olamıyoruz…
Ahmet Davutoğlu’nun mazisi ve fikri altyapısı İslamcıdır yani buradan bakar(dı) dünyaya. Avrupa değil Türkiye merkezli yazılar yazmıştır. Bu birikimin tek parti zihniyeti ile nasıl uzlaştığı ibretlik bir hikâyedir; bu birliktelik felsefenin yeni sorun alanıdır.
Saadet Partisi’nin açmazı daha büyük... İslam Birliği iddiası ile yola çıkan bir partinin CHP ile yan yana gelebilmesi, seçmen tabanında izahı mümkün olmayan bir durum. Özellikle yaşlı Milli Görüşçüler için bu fotoğraflar kıyamet alameti gibi bir şey olsa gerektir.
Bu satırları karalarken, iki yüz yıllık bir geçmişi olan ve rahmetli Erbakan Hocamız tarafından yeniden şekillenen İslâmcılık akımını yekta ve ayrı tutuyorum. Bu iddialı meydan okuma, Büyük Türkiye’nin kapılarını aralamıştır.
Altılı masa, yani onların deyişiyle “Demokrasi Cephesi” bize ne vadediyor?
“Erdoğan yargılanacak!”
“AK Parti siyasi parti değil! Suç örgütü olarak yargılanacak.”
Hatta Demirtaş bir adım daha ileri giderek, hükümete destek tweetlerinin bile darbecilikten yargılanacağını iddia etti.
Anlayacağınız Batı Cephesinde yeni bir şey yok; emperyalist dostlarıyla birlikte uluslararası bir 28 Şubat hayali kuruyorlar.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.