Bir tecavüz hikâyesi

04:0028/04/2019, Pazar
G: 28/04/2019, Pazar
İsmail Kılıçarslan

Bir grup vicdanlı avukat bana bu hikâyeyi “bunu yazar mısınız?” diye ilettiklerinde insan teklerinin ne kadar vicdansız olabileceklerine dair her şeyi bildiğini zanneden bir adamdım. Hayır, eksik biliyormuşum. İnsanın vicdansızlığına hudut yokmuş. Meseleyi okuduğumdan beri o Özbek kadın çıkmıyor aklımdan.Geçici süreyle Türkiye’de ikamet eden kadının öykü için takma adı Cemile olsun. Özbek bir şehit polisin kızı o. Üstelik bir anne, küçük bir kızı var.2018 Ekiminde bir gece Cemile, taksiyle bir yerden

Bir grup vicdanlı avukat bana bu hikâyeyi “bunu yazar mısınız?” diye ilettiklerinde insan teklerinin ne kadar vicdansız olabileceklerine dair her şeyi bildiğini zanneden bir adamdım. Hayır, eksik biliyormuşum. İnsanın vicdansızlığına hudut yokmuş. Meseleyi okuduğumdan beri o Özbek kadın çıkmıyor aklımdan.


Geçici süreyle Türkiye’de ikamet eden kadının öykü için takma adı Cemile olsun. Özbek bir şehit polisin kızı o. Üstelik bir anne, küçük bir kızı var.

2018 Ekiminde bir gece Cemile, taksiyle bir yerden bir yere giderken iki polis taksiyi durduruyor. Cemile’ye diyorlar ki “sen in.” Çaresiz iniyor Cemile ve ekip otosunda beklemeye başlıyor. Bu bekleyişe dair hiçbir gerekçe beyan edilmiyor tabii. “Bekle” diyorlar sadece. Uzun bir bekleyişin ve ekip otosu gezisinin ardından polis memurlarından biri diğerini güya atlatıp Cemile’yle yalnız kalıyor ekip otosunda.

Burası insanlığın tükendiği ilk yer. Polis, Cemile’ye, devletin kendisine verdiği üniforma üzerindeyken ağzına silah dayayarak tecavüz edip ardından da kadıncağızın cüzdanındaki 1.400 lirayı gasp ediyor, yağmalıyor.

Tecavüze uğramış ve beş parasız şekilde kaldırıma fırlatılmış Cemile’nin imdadına helâl süt emmiş bir taksici yetişiyor. Cemile’yi önce bir eczaneye, ardından da evine bırakıyor. Ertesi gün kendisini toparlayan Cemile, şikâyet için Aksaray’daki Polis Merkezi Amirliği’ne gidiyor. Bir polis memuruna derdini anlatıyor.

Burası insanlığın tükendiği ikinci yer. Polis memuru diyor ki, “O zaten it gibi pişman yaptığına. Ben onun cezasını vereceğim. Sen şimdi git duşunu al, güzelce dinlen, bu olayı kafana takma.” Elbette bu sözlere ikna olmayan Cemile, bu kez de bir komisere gidiyor şikâyetini verebilmek için.

Burası insanlığın tükendiği üçüncü yer. Komiser olacak vicdansız, ahlâksız herif diyor ki, “Ben onun komiseriyim. Ceza olarak onu buradan süreceğim. Sen hiç merak etme.” Yılmıyor Cemile. Nöbetçi amire çıkıyor bu kez de.

Burası insanlığın tükendiği dördüncü yer. Nöbetçi amir meseleyi dinliyor ama işlem yapılması için emir vermediğinden yine eli boş kalıyor Cemile’nin. Fakat bu arada bir polis gelip, Cemile’nin gasp edilen parasını iade ediyor.

Anlı şanlı polis merkezimiz şikâyeti ancak ertesi gün, vardiyalar değişince, bir insaflı muhatap bulunabilince alıyor.

İşte tam burada devreye vicdanı da gönlü de zengin bir grup gönüllü avukat giriyor. Davaya müdahil olmaya çabalayarak ve bunu da belli oranda başararak Cemile’yi savunmaya başlıyorlar. Tabii Aile Bakanlığı’nın da davaya müdahil olduğunu belirteyim. Belirteyim belirtmesine de “kurumlar arası hukuk”un nasıl işlediğini de hatırlatarak belirteyim.

Davanın ilk oturumunda Cemile’nin “fuhuş ile meşgul biri olduğunu” ispatlamaya çalışmış sanıklar. İkincisinde de Cemile’ye nasıl tecavüz edildiğini tüm detaylarıyla anlatıp “rıza vardı” demişler. Yani şu: Ekip otosunda, üniformalı, belinde silahı olan bir aşağılık yaratık “Cemile zaten fuhuş sektöründe çalışıyordu, rızası ile benimle birlikte oldu” diyerek davadan yırtmaya çabalamış.

Cemile’nin olay gecesine dair mahkemede anlattıkları ise utanç verici… Yazamayacağım kadar kötü detaylarla dolu. Ama şu kadarını söyleyeyim: Devletin kendisine verdiği yetkileri kötüye kullanma konusunda karşılaştığım en berbat örneklerden biri. Rüşvet, tehdit, şantaj, tecavüz, gasp… Ne ararsanız mevcut…

Şimdi gelelim insanlığın tükendiği beşinci ve son yere. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı karara bağladı. Buna göre, Cemile’nin şikâyetini almayıp onu, “Git duşunu al, dinlen” diyerek evine gönderen A. B., Y. S. ve E. S. o suçlardan beraat etti. Cemile’nin şikâyetini işleme koymayan A.B. isimli polis 7 ay 15 gün ceza aldı, hükmün açıklanması geri bırakıldı.

Cemile’ye tecavüz edilirken “çokoprens almaya giden” ekip otosundaki polis İ. K. beraat etti.

Cemile’ye silah zoruyla tecavüz eden, parasını yağmalayan Ş. Ş. ise 20 yıl ceza aldı.

Adalet yerini buldu mu? Elbette bulmadı. İ.K., Y.S., E.S. ve A. B. polislik yapmaya devam edecekler çünkü. Cemile’nin ifadesini tam olarak dinleme zahmetine bile katlanmadan gecenin bir yarısı Yedikule ıssızına çekilmiş bir kadın için “inip kaçsaydı madem” değerlendirmesi yapan; Cemile’nin parasına çökmeyi “hırsızlık, yağma, gasp” gibi şahane suçlar dururken “irtikap” olarak değerlendiren savcılık mütalaası saçma sapandır çünkü. Tanıkların net ifade ve beyanlarına rağmen suçu karartan leş polislerin adeta sırtı sıvazlanmıştır çünkü. Polisler hakkında “kamu hizmetinden yasaklama” kararı çıkmamıştır çünkü.

Şimdi asıl meseleye gelelim. Hem Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde hem de Aksaray v.b. gibi yabancı nüfusun çok olduğu İstanbul’da “polis tecavüzü, yağması, rüşvet” v.d. gibi işlerin olduğunu; mağdurların korkularından ya da “sonuçsuz kalır” diye düşünmelerinden seslerini çıkaramadıklarını daha ne kadar inkâr edeceğiz acaba?

İşte buradan hem Aile Bakanlığı’na hem de İçişleri Bakanlığı’na açık çağrı yapayım. Neler döndüğünden haberiniz olmayabilir. Gelin sizi neler döndüğünü bilen STK’larla, gönüllü hukukçularla bir araya getireyim. Bir araya getireyim ki bir daha Cemile’nin, Cemilelerin başına böylesi utanç verici, böylesi alçakça, böylesi insanlık dışı olaylar gelmesin.

Umudumu koruyorum. Bu dava temyize gidince o insanlık düşmanı ahlâksız polisler, şerefli polislik mesleğinin şerefini iki paralık eden o beş para etmez şerefsizler meslekten men edilirler. Temyizle olmazsa Bakanlık marifetiyle de pekâlâ olabilir.

Temizlik şart. Yoksa kokacağız.

#Tecavüz
#Polis
#Aksaray