Aranılan FETÖ’cü galiba benim!

04:001/12/2018, Cumartesi
G: 1/12/2018, Cumartesi
İsmail Kılıçarslan

Aslında kendi kendime “bir ucu gündelik politikaya dokunacak herhangi bir yazı yazmama” kararı vermiştim. Yani “gündelik politika perhizi” yapıyordum. Hoş, bugün kaleme alacaklarımla da zannediyorum gündelik politika ile ilgili yazmış sayılmam. Zira bugün, adaletten bahsetmek niyetindeyim.Bundan bir süre önce Orkide Yağları’nın sahibi ve FETÖ’nün en önemli finansörlerinden biri olan Ahmet Küçükbay’ın yargılandığı davada Küçükbay’a tahliye kararı çıkmıştı. “Yahu ne oluyor?” dedik ama mahkeme heyeti

Aslında kendi kendime “bir ucu gündelik politikaya dokunacak herhangi bir yazı yazmama” kararı vermiştim. Yani “gündelik politika perhizi” yapıyordum. Hoş, bugün kaleme alacaklarımla da zannediyorum gündelik politika ile ilgili yazmış sayılmam. Zira bugün, adaletten bahsetmek niyetindeyim.



Bundan bir süre önce Orkide Yağları’nın sahibi ve FETÖ’nün en önemli finansörlerinden biri olan Ahmet Küçükbay’ın yargılandığı davada Küçükbay’a tahliye kararı çıkmıştı. “Yahu ne oluyor?” dedik ama mahkeme heyeti “etkin pişmanlıktan yararlandı, cezasını 13 yıldan 6 yıla, onu da iyi halden 5 yıla indirdim, yattığı süre müre derken tahliyesine karar verdim” deyince sineye çektik mecburen kararı.

Tabii Küçükbay ne anlattı da etkin pişmanlıktan yararlandı bilemem, belki de gerçekten örgütün çökertilmesini sağlayacak bilgiler vermiştir. Fakat mahkemedeki ifadelerinden anlıyoruz ki Küçükbay özetle şöyle diyor: “Ben 1980’de küçük bir bakkaldım, FETÖ ile tanışarak devasa bir iş adamı oldum; zaten STV’nin kuruluşunda da çuvalla para verdim. Örgüte de yıllık 4 milyon lira para aktardım.”

Eh, örgütle ilişkisini son ana kadar koparmayan Küçükbay’ın “etkin pişmanlık”tan yararlanması için gerçekten çok önemli bilgiler vermiş olması gerekiyor devletimize. Hiç kimsenin bilmediği çok önemli bilgiler. “İnşallah vermiştir” deyip bu bahsi kapatalım.

Diğer yandan, birkaç gün önce yine memleketimizin güzide mahkemelerinden biri, işadamı Fettah Tamince hakkında “17-25 Aralık darbe teşebbüslerinden sonra FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisakı bulunduğuna dair yeterli delil elde edilemediği…” diyerek verdi kararını. Mahkeme, 17-25 Aralık’tan sonra da Zaman Gazetesi’nin sahipliğini yürüten, verdiği ifadede FETÖ ile neler yaptığını bütün detaylarıyla anlatan Tamince’ye “sen FETÖ’cü değilsin” dedi.

Gerçi mahkemeye anlattıklarından anlıyoruz ki “çözüm sürecinin büyük bir destekçisi olan” Tamince, Zaman Gazetesi’nin ve cemaatin diğer basın organlarının “çözüm sürecine karşı yayın yapmalarına engel olmak için” almış hisseleri. 17-25 Aralık’tan sonra ise FETÖ ile iltisaklı üniversite ve vakıfları bırakmamasına sebep, devletle işbirliği içerisinde buralardan FETÖ/PDY yapısını temizlemekmiş.

Bence bunlar çok makul savunmalar elbette. Dolayısıyla mahkememiz doğru karar vermiş görünüyor Tamince konusunda. Zaten, mahkemenin tahakkuk ettirdiği adalete laf edemeyiz, değil mi?

Bu arada 17-25 sürecinden sonra Zaman Gazetesi aboneliklerini iptal etmeyen FETÖ’cülere hapis cezası verilmesini yahut görevden uzaklaştırma cezasıyla cezalandırılmalarını elbette destekliyorum. Şaka yaptığım zannedilmesin diye üzerine basa basa söylüyorum. 17-25 Aralık sürecinden sonra FETÖ/PDY ile ilgisini kesmeyen her bir üyenin, müntesibin, sempatizanın sürüm sürüm süründüğünü görmek istiyorum.

Öte yandan, geçtiğimiz günlerde kabul edilen bir önergeye göre “terör örgütlerine üyeliği, mensubiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu için kamu görevinden çıkarılan ve güvenlik soruşturması sonucunda kamu görevine alınmayan devlet hizmeti yükümlüsü doktorlar”ın mesleklerini “yeniden icra” edebilmelerinin süresi 600 günden 450 güne indirildi. Yine aynı önergede bu doktorlar hakkında yayınlanan KHK’da yer alan “bu doktorlar bu sürenin sonunda SGK ile anlaşması olmayan hastanelerde çalışabilirler” maddesi de kaldırıldı. Yani bu doktorlar, ihraçlarını takip eden 450. gün SGK anlaşmalı özel hastanelerde işbaşı yapabilecekler.

Kim peki bu doktorlar? 15 Temmuz gecesi akın akın hastanelere gelen yaralılarımıza “defolun gidin, sizi bu maceraya kim soktuysa tedavinizi de onlar yapsın” diyen alçaklar. İşte bu alçaklar, SGK’nın finanse ettiği hastanelerde hasta görebilecekler artık.

Yanlış anlaşılmasın. Bence o alçaklar için yapılacak en güzel şey onları ölüme terk etmektir ama neticede ben bir bireyim, devlet böyle düşünmeyebilir. Meslekten ihraç edilen ve yapılan güvenlik soruşturmaları neticesinde “devlette görev alamaz” denilen doktorları ölüme terk edecek hali yok devletin. Muayenehanelerinde yahut SGK anlaşması olmayan hastanelerde çalışsınlar elbette. Fakat bu alçakları SGK eliyle finanse etmek de nereden icap etti, bilemiyorum.

Ezcümle söyleyeceğim şudur. Doktor işine, işadamı tezgâhının başına döndüğüne ve FETÖ ile mücadele hiç hız kesmeden sürdüğüne göre benim aklımın erdiği şudur. Zannediyorum doğru şekilde mücadele edilebilecek bir FETÖ’cü arayışı var. İşte tam bu noktada, FETÖ ile mücadele konusunda uğraş verenleri yormadan kendimi ifşa etmek istiyorum. 15 Temmuz gecesi 23.00 sularında evden çıkıp sokağa fırladığıma falan bakmayın. Yanımda yöremde insanların şehit düştüğüne, yüzlercesinin yaralandığına falan bakmayın. O gece Boğaz Köprüsü’nden yaptığım periscope yayınında “bu gece köpeklerin değil Türkiye’nin gecesi olacak” diye bağırdığıma falan da aldanmayın. Aranılan FETÖ’cü galiba benim!

#FETÖ