Yazık değil mi bu çocuklara?

04:001/10/2016, Cumartesi
G: 16/09/2019, Pazartesi
İsmail Kılıçarslan

'Hayatımda ilk defa hür irademle konuşuyorum. Gariban, zeki bir çocuktum, bana sahip çıkıldı. O yaşlarda kanıma girildiğinin farkında değildim. Ben vatan haini değilim. Hiçbir insan evladı kendi askerine, vatandaşına, polisine mermi sıkmaz. IŞİD'den hiçbir farkın yok. IŞİD de terör örgütü, bu da…'



Bu cümleler, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın emir subayı Yarbay Levent Türkkan'a ait. Darbeci Türkkan, tutuklanarak çıkarıldığı mahkemede 40 sayfalık bir ifade vermiş. Bana kalırsa Türkkan'ın ifadesindeki en çarpıcı bölüm de yukarıda alıntıladığım bölüm.



Bir kere şu: Herhangi bir yetişkin insan teki, yaşı kemale ermiş haldeyken 'hayatımda ilk defa özgür irademle konuşuyorum' diyorsa -bu cümlesinde samimi olmasa dahi- orada büyük, kocaman, devasa bir arıza var demektir.



Sağlıklı insan tekleri, kendi özgür iradeleriyle kurarlar cümlelerini. Günahını, sevabını, doğrusunu, yanlışını göze alarak irade beyan ederler. Semavi dinlerde de ebedi mükâfata ya da cezaya konu olan hususiyet tam burasıdır. İradeni kullanarak seçimler yaparsın, bu seçimlerin sonuçlarına da kendi özgür iradenle katlanırsın.



Esasen 'ebedi mükâfat ya da ceza' diyerek sevgili seküler okuyucularımı tedirgin etmenin de bir manası yok. 'İnsan, tercihlerinin sonucudur' diyeyim de derdim herkes tarafından anlaşılsın.



Ne yazık ki Türkkan örneğinde ortada bir irade yok. Hayatı boyunca suda ilerleyen ağaç dalı misali 'su nereye ben oraya' demiş olmalı ki sonunda mahkemede 'hayatımda ilk defa hür irademle konuşuyorum' diyor. Bence korkunç bir itiraf bu…



Aslında meseleyi sırf Fethullahçılık denilen illetle de sınırlı tutmadan konuşmak gerekiyor. Din bağımsız olarak modern cemaatlerin insan teklerinden almak istediği ve ustalıkla aldığı ilk şey 'irade' oluyor ne yazık ki. Cümle, Fethullahçılık örneğinde 'ben bilmem, abiler bilir' oluyorken bir Hristiyan kültünde 'Mesih habercisi her şeyi biliyor ve bizim adımıza karar veriyor' oluyor. İrade elden alındıktan sonra sıra 'neye, nasıl inanacağını belirlemeye' geliyor. Öyle 'boşluksuz' bir inanç sistematiği geliştiriyor ki bu türden yapılar, sonunda köprüde kurşun sıktığın insanları 'Allah rızası için' öldürdüğüne inandığın olağanüstü aşağılık bir yerde buluyorsun kendini.



Darbe gecesinin en tuhaf hikâyelerinden birini hatırlayalım: Sokakta rastgele insan öldüren P.İ.Ç, getirttiği suyu Besmele çekerek ve üç yudumda içmişti. Zira onun için insan öldürmekle suyu Besmeleyle içmek arasında bir fark yoktu. İkisini de kendi kodlanmış inanç sistematiği içerisinde aynılaştırabiliyordu.



Gelelim meselenin canımı çok acıtan diğer kısmına, yani 'gariban, zeki bir çocuktum' cümlesine.



'Gariban, zeki çocukların 'tutunmak' için bin türlü cefaya katlanmak zorunda kaldıkları bu tuhaf düzenekleri kim nasıl kurdu?' sorusunu samimiyetle sormak ve bu soruya samimiyetle cevap aramak zorundayız. Parlak zekâlı gariban çocukları 'kendi ekilecek tarlası' sayan her kimse buna da şiddetle itiraz etmeliyiz. Masonik yapılardan Atatürk'ü çok seven derneklere, gelenekli cemaatlerden modern kültlere değin her kim zeki çocuklar üzerinden bir 'gelecek projeksiyonu' belirliyorsa orada bir kötü niyet var demektir. Ve hayır, bu konudaki yargım değişmeyecek.



Bireyin 'birey olarak kalabildiği' ve tek tek bireylerin bir cemiyet oluşturabildiği bir modelleme var da benim haberim yoksa herkesten tek tek özür dileyeceğim.



Çocuklarımızı neredeyse faşist bir zihinle 'zeki-zeki değil' diye ayırıp, ardından 'zeki ve gariban' olanları kendi orduna nefer yazmanın adı 'çocuk okutmak, eğitim faaliyeti' falan değildir. Bunu çok ünlü kolejlerimiz de yapsa değildir, çok köklü tarikatlarımız da yapsa değildir, çok önemli STK'larımız da yapsa değildir.



Olan Levent Türkkan'a ve benzerlerine oluyor. Geleceği için özgür iradesini ipotek ettiren bir zavallıya dönüştürüyor bu sistemler çocuklarımızı.



'İsmini bilmediğim bir hayırsever tarafından okutuldum' cümlesi ile 'beni abiler okuttu' cümlesi arasındaki farkı düşünerek ilerleyebiliriz bir yere ilerleyeceksek. Aksi takdirde 'iradesiz Leventler' günü geldiğinde diyet ödemek için tetiğe basmaktan da, ülkesine ihanet etmekten de geri durmayacaklar.



Çocuklarımıza yazık olacak.



Ne diyordu Pele: 'Şimdi amcamın evladı. Ben de gariban ve yetenekli bir çocuktum. Ben de çok sıkıntı çektim. Sonunda da dünyadaki endüstriyel futbol saçmalığının yılmaz bir temsilcisi oldum. Anlıyorsun değil mi?'


#IŞİD
#Levent Türkkan
#Hulusi Akar