Türkiye neresiydi sahi?

04:001/01/2025, mercredi
G: 3/01/2025, vendredi
İsmail Kılıçarslan

Şunu bilmeyenle alınacak mesafemiz yok: İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurgulanan o dünya sistemi, sürdürülebilir olmaktan çıktı çoktan. O şarkıyı değiştirmeden dünyaya huzurlu bir musikinin hâkim olma şansı yok. Çünkü dünyanın bütün kritik kararlarını sadece 5 ülkenin belirlediği o tahterevalli düzeni gezegeni dört yanından basınç uygulanan bir balona dönüştürdü. Siz bugün okuyorsunuz ama ben bu satırları 8 Aralık 2024’te kaleme alıyorum. Şam’ın da Esed rejiminden temizlendiği gün yani. Hem çok

Şunu bilmeyenle alınacak mesafemiz yok: İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurgulanan o dünya sistemi, sürdürülebilir olmaktan çıktı çoktan. O şarkıyı değiştirmeden dünyaya huzurlu bir musikinin hâkim olma şansı yok. Çünkü dünyanın bütün kritik kararlarını sadece

5 ülkenin belirlediği o tahterevalli düzeni gezegeni dört yanından basınç uygulanan bir balona dönüştürdü.

Siz bugün okuyorsunuz ama ben bu satırları 8 Aralık 2024’te kaleme alıyorum. Şam’ın da Esed rejiminden temizlendiği gün yani. Hem çok sevinçliyiz hem de korkuyoruz. Çünkü köhnemiş emperyalist tecrübenin Suriye halkının geleceğine tek başına karar vermesine izin vermeyeceğine dair derin bir endişe duyuyoruz.

Yoel Harari isimli Siyonist filozofun önerdiği “Homodeus-tanrı insan” fikrinin getirdiği bir sıkışma bu. Üstünlükçü emperyalist tecrübe, kendileri dışındaki ülkelerin kendi kararlarını alamayacak denli “az gelişmiş” olduklarını vaz’ edip duruyorlar bize. Irak kendi geleceğine karar veremez, Suriye kendi geleceğine karar veremez, Libya kendi geleceğine karar veremez, Bosna kendi geleceğine karar veremez, Afganistan kendi geleceğine karar veremez, Afrika

ülkeleri kendi geleceklerine karar veremezler, Filistin halkı ise zaten geleceksizdir. Harari’den ödünç alalım. Tanrı kralların yönettiği tanrı devletler dünyanın geleceğini şekillendirme konusunda kesin bir iktidara,

mutlak bir güce sahiptirler.

Aslına bakılırsa İkinci bile değil, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan fiili durum hâlâ hükümferma görünüyor. Kâğıt üzerinde, cetvelle çizilen sınırlar herhangi bir gerçekliğe uygun olup olmadığına bakılmaksızın “Tek gerçek budur” diye dayatılıyor bütün insanlık ailesine. Şöyle diyelim: Bu, süremez. Hiçbir şart altında ve hiçbir şekilde bu, gezegenimizin sürdürülebilir olmasına katkı sağlamaz.

“Yapabilirim çünkü gücüm yeter” cümlesiyle izah edebileceğimiz sınırsızlık dini, sadece bireyleri korkunç insanlara çevirmekle kalmıyor, aynı zamanda emperyalist devletlerin de resmi dini halinde sürdürüyor varlığını.

Bugün dünyanın neresinde bir sıkışma varsa orada bir, iki ya da daha fazla emperyalist güç görüyoruz. Bazen doğal kaynaklar, bazen jeopolitik önem, bazen yeni lojistik haritaları, bazen de sadece “Yapabilirim çünkü gücüm yetiyor” şımarıklığı nedeniyle sürdürülen bir sürdürülemezlik döngüsü bu.

Bu sıkışmaya hem tarihsel yükü, hem bölgesel konumu, hem de devlet aklı birikimiyle karşı koyabilecek bazı ülkeler var elbette. Türkiye de bu ülkelerden biri.

Seneler içerisinde çok yazıp söyledim. Türkiye, her şeyi değiştirmeye gücü elbette yetmeyen ama değiştirebileceği şeyler hakkında inisiyatif kullanmaktan çekinmeyip sürekli “deneyen” bir ülkedir an itibariyle.

Fonda mehter marşı hayal etmeden düşünelim çünkü böylesi daha doğru olacak. Bugün Libya, Somali, Karabağ, Irak ve Suriye’de Türkiye “gücünün yettiğini değiştirme inisiyatifi alan bir ülke” olarak dünya için ve elbette o ülkeler için çok ciddi kazanımlar elde etmiş durumdadır.

Dahası yine bugün Gazze’de, Sancak’ta, Bosna’da, Gagavuz yerinde, Sudan’da, Senegal’de, Özbekistan’da ve daha pek çok yerde “Türkiye iyi ki var” dedirten bir performans

ortaya koymaktadır Türkiye.

“Fonda mehter marşı hayal etmeden düşünelim” dedim evet. Çünkü Türkiye’nin değiştirebileceği şeylerde inisiyatif almasının, alabilmesinin neredeyse en önemli nedeni “emperyalist bir ajanda” ile hareket etmemesidir. Dahası bunu sürdürmekteki ısrarıdır. Mesele mehter marşı değildir ayrıca. Sadece “sembolik” olarak kullandım.

Geldiğimiz noktada rahatlıkla diyebiliriz ki Türkiye, dünyanın sıkıştığı bu berbat yerde gücünün ve imkanlarının farkına vararak, kendini güçsüz sanmadan ve kendinde olmayan bir güç vehmetmeden hareket etmeye devam ederse dünya için “alternatif bir denge unsuru” olmaya devam edecek.

Böylelikle de “Türkiye neresidir?” sorusunun cevabı iyice netleşecek: “Türkiye, dünyanın bu berbat

düzenine o ya da bu oranda itiraz edebilecek en önemli ülkedir.

#Türkiye
#dünya
#İsmail Kılıçarslan