Geçen hafta Halep dönüşü Kahramanmaraş’ta hariciyemizin en tecrübeli isimlerinden birinin, eski ABD Büyükelçimiz Murat Mercan’ın şahane bir konferansına moderatörlük yaptım. Konferansın başında samimiyetle şunu söyledim: “Aslında ben dış politikadan anlamam. Dolayısıyla bir dış politika oturumuna moderatörlük etmek haddime değil diye düşünmüştüm önce. Ama Esed’in ülkesinden kaçtığı saatlerde ‘Türkiye derhal Esed’le görüşmelidir’ diyen CHP başkanı Özgür Özel kadar da mı anlamayacağım yahu diye düşünüp kabul ettim.”
Ülkemizin talihsizliği bence çok açık. Türkiye’nin ve dünya Müslümanlarının en ufak kazanımının, en ufak çıkarının tam karşısına hizalanmayı “dış politikada argüman geliştirmek” zannedenlerle onları af buyurun koyun güder gibi güdenlerin olduğu bir ülkede yaşamanın zorluğuna katlanarak devam ediyoruz hayatımıza.
Suriye meselesinde arşıâlâya çıktı bu zorluk. Çünkü sahadan bîhaber, gelişmeleri okumaktan aciz, Mustafa Kemal’in “yurtta sulh, cihanda sulh” sözünü bile doğru anlayamayan bir düzlemin içinden konuşmaya başladı yine memleketin ana muhalefeti. Üstelik, Türkiye’nin ve dünya Müslümanlarının son gelişmelerden faydalanması ihtimali deliye döndürdü hepsini. Yalanın, dolanın, iftiranın bini bir para.
“Suriye’de devrim mi oldu, ülke işgal mi edildi?” diye soran Halk TV, Sözcü bilmem ne dinozorlarını geçiyorum elbette. Türkiye’deki demokrasi fazlalığından yararlanıp ülkelerine de, komşumuz bir ülkenin halkına da düşmanlık üretiyorlar açıkça. “Demokrasi fazlalığı” dedim evet. Çünkü ABD’de, Fransa’da, İngiltere’de bu dinozorların ettikleri lafları eden herhangi birinin başına neler geleceğini çok ama çok iyi biliyorum.
Son numaraları Suriye devriminin İsrail’in işine yarayacağı hatta devrimi İsrail’in planladığı yönünde propaganda yapmak. Üstelik, bizimkilerin yaptığı propagandayı İran bile bu kadar kaba saba yapmıyor.
Bu propagandanın geldiği en son nokta ise, sanki çok ciddi bir soru imiş gibi “hani bu Suriye’deki cihatçılar niçin İsrail’e vurmuyor?” diye sormak.
Bu, son derece kötü niyetle sorulmuş sorunun meali şu: Suriye’de mücahitler, henüz Suriye’deki yönetim uluslararası toplum tarafından tanınmamışken; İsrail, Suriye istihbaratından aldığı koordinatlarla Suriye’nin tüm ağır silah depolarını vurmuşken; dünya nefesini tutmuş Suriye’nin nasıl bir devlet yapısı oluşturacağını beklerken on beş yıldır ölüm kalım mücadelesi veren Suriyelileri yeni bir ateşe, yeni bir ölüm çemberine atalım.
Barış Yarkadaş’ından bilmem kimine kadar bütün muhalefet kesimlerinin nefeslerini tutup beklediği gelişme “Toyotaların arkasına konulmuş M2’lerle ve tekbir getirerek İsrail askerlerine saldıran Suriyeliler” görmek. Çünkü bu gelişme, “bir devrimi doğmadan öldürmek” manasına gelecek. Amerika’sı, İngiltere’si, NATO’su falan henüz hava savunma sistemi bile olmayan Suriye’yi Vietnam’dan, Irak’tan beter hale getirecek tez vakitte.
Hani Türkiye’de bazı kesimlerin elinden gelse 2013’te Suriye cihadını pislemek amacıyla ortaya çıkan DAEŞ ya da benzeri bir yapının ortaya çıkması için para toplama kampanyası yapacaklar. Böylelikle devrim meşruiyetini bütünüyle kaybetmiş olur malum.
Bir yandan da “bu İsrail salvomuz ya tutmazsa” diye bir takım eski görüntülerle falan “Nusayri katliamı oluyor, Kürt kesiyorlar” falan gibi iftiraları çoğaltmaya çabalıyorlar. O gün biri Nusayri katliamının yalan olduğunu bir gazeteci parçasının yüzüne vurunca “dileyelim ki yalan olsun” yazdı herif pişkince, iyi mi? Hem yalanı yayıp hem de “dileyelim ki yalan olsun” demek pişkinlikte hangi seviye, bilemiyor insan.
Oysa sakince düşündüğümüzde olan şudur. 14 yıldır İsrail ile sıfır noktasında komşu olan İran’ın İsrail’e verdiği zarar sıfırdır ama “direniş ekseni” falan diye vızıklayan eşhas İran’a bir kez olsun “Suriye’de Müslüman katletmeyi bırak da İsrail’e saldır” dememiştir. Oysa bugün daha çiçeği burnunda devrimcilere “İsrail’e vursanıza” diyorlar.
Daha da sakince düşündüğümüzde olan şudur. Suriye’nin bu mücahit devrimciler eliyle kazasız belasız, meşru bir ülke haline gelmesinin, bir ordusunun, silahlarının, hava savunma sitemlerinin olması demek, İsrail’in burnunun dibinde güçlü bir İslam ülkesinin İsrail’e sürekli tehdit haline gelmesi anlamına gelecektir. Suriye’nin İsrail’e kara sınırı hesaba katıldığında sadece Suriye’nin ordusunun değil, İslam dünyasının dört bir yanından binlerce mücahidin İsrail’e karşı yola çıkabilmesi anlamına gelecektir.
Suriye’deki devrimden bizim muhaliflerden bile daha çok rahatsız olan İsrail’dir. O yüzden İsrail’in devrimin bu erken günlerinde devrimi doğmadan öldürmeye gayret ettiği de, bizim az gelişmişlerin İsrail’in ateşine odun taşıma gayretinde olduğu da çok açıktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.