Suriye ayağa kalkarken yapmamız gerekenler

04:0015/12/2024, Pazar
G: 15/12/2024, Pazar
İsmail Kılıçarslan

Birincisi ve mutlak yapmamız gereken şu. Türkiye’de oluşan faşist kamuoyunun “dönsünler de dönsünler, gitsinler de gitsinler” çığlıklarına aldırmadan Suriyeli kardeş- lerimizin dönüşlerini “onurlu geri dönüş” olarak planlamak ve gerçekleş-tirmek. An itibariyle suyun, elektriğin, iletişimin, her şeyden önce “oturulacak, yaşanacak ev”in sorun olduğu Suriye’de bu kardeşlerimize, üstelik kış şartlarında “git” demek olağanüstü büyük bir vicdansızlık olur. Diğer yandan Türkiye’nin 15 yıldır verdiği sınavı

Birincisi ve mutlak yapmamız gereken şu. Türkiye’de oluşan faşist kamuoyunun “dönsünler de dönsünler, gitsinler de gitsinler” çığlıklarına aldırmadan Suriyeli kardeş- lerimizin dönüşlerini “onurlu geri dönüş” olarak planlamak ve gerçekleş-tirmek. An itibariyle suyun, elektriğin, iletişimin, her şeyden önce “oturulacak, yaşanacak ev”in sorun olduğu Suriye’de bu kardeşlerimize, üstelik kış şartlarında “git” demek olağanüstü büyük bir vicdansızlık olur. Diğer yandan Türkiye’nin 15 yıldır verdiği sınavı da kaybetmesi manasına gelir geri dönüşleri aceleye getirmek. Elimizde şahane bir fetih, güzel bir zafer varken Suriyeli kardeşlerimizin hakkını, hukukunu gözeten bir geri dönüş süreci yönetmek icap eder.

İkincisi ve bizim için muazzam fırsatlar barındıran şeyse, Suriye’nin yeniden yapılandırılması sürecini doğru yönetmektir.

Bu yeniden yapılandırma sürecini maddi ve manevi yapılandırma olarak ikiye ayırmak lazım. Yani bir taraftan yeni oluşacak Suriye yönetimini inisiyatifi bütünüyle Suriyelilere bırakacak şekilde yapılandırmak, bir taraftan da Suriye’yi maddi olarak ayağa kaldırmak.

İşin ilk kısmı, ikinci kısmından zordur. Terör örgütlerinden bezmiş Kürtleri, her daim ürkek Dürzileri, “acaba mı?” diye soran Hıristiyanları ve belki de en önemlisi olarak Esed’e o ya da bu oranda destek verdikleri için başlarına ne geleceğini bilemeyen Nusayrileri “yeni Suriye’ye dahil etmek” çok kritik bir önem taşıyacaktır.

Yeni Suriye’nin, devrimi gerçekleştiren Sünni Arap ve Türkmenler ağırlıklı olarak kurgulanması gayet normaldir. Ancak Suriye’yi oluşturan demografik unsurların hiçbirinin feda edilmeyeceği bir Suriye kurmanın da önemi açıktır. Bunun en azından psikolojik olarak çok zor olacağı da açıktır. Ben bile Suriye’de Nusayrileri istemem mesela. Ama Nusayrilere sistemde “hak ettiklerinden bir gram fazlasını vermemek” koşuluyla yaşatmak da Suriye’nin Suriye olarak kalmasını teminde rol oynayacaksa bunu önemli bulurum.

İkinci kısım ise nispeten kolaydır ama çok iyi planlanması gerekir. Suriye’nin fiziki olarak yeniden ayağa kaldırılması sürecinde hem omzuna en çok yük binecek, hem de bu süreçten inanılmaz faydalanacak ülke Türkiye’dir. Bunu bilerek sıvamak gerekir kolları.

An itibariyle elektrikten eğitim düzenine, düzenli ordu kurulu-mundan konut inşasına, yol yapımından iletişim altyapısına değin her şey “yeniden yapılacak şeyler listesi”ne dahildir Suriye’de. Bu yeniden yapılandırma süreci de, bu yapılandırma sonrası oluşacak hacmin sağlayacağı bereket de, göreceksiniz, bambaşka bir hal alacaktır Türkiye için.

Benim aslında bu yeniden yapılandırma süreci için bir önerim var. Türkiye, hızla bir “Suriye koordinasyon kurulu” kurmalı ve yeni durumun yol haritasını bütünüyle bu koordinasyon kurulu planlamalı, hayata geçirmelidir.

Bu koordinasyon kurulunun yapısıyla ilgili de bir önerim vardır. Bu kurulu son derece nitelikli olduklarına şüphe olmayan eski bakanlarımız ve belediye başkanlarımızdan teşekkül ettirmek.

Mehmet Özhaseki, Recep Akdağ, Taner Yıldız, Mehdi Eker, Veysel Eroğlu, Mahmut Özer, Hilmi Türkmen benim ilk anda aklıma gelen isimler. Bu isimlerin yanına eklenebilecek pek çok başka isim var elbette.

Bu kurul, enkazların kaldırılmasından sağlık sisteminin kurulmasına, tarımsal alanların kullanımından konut yapımlarına kadar Suriye’nin yeniden yapılandırılmasını temin eder, buna hiç şüphem yok.

Dikkat isterim. Suriye’nin yeniden yapılandırılması süreci, Suriye’de Müslümanların elde ettiği zafer kadar, belki ondan da daha önemlidir. Dolayısıyla bu süreç kendileri zaten görevde bazı isimlerin “ek sorumluluğu” olarak ilerletilemez. İkincisi ise, bu yapılandırma süreci, tıpkı Bosna’da gördüğümüz gibi, 50 bin dolarlık iş üretip 300 bin dolarlık reklam harcaması yaparak kendilerini temize çekecek emperyalist güçlere bir an bile olsa bırakılamaz.

Bitirmeden ifade etmem gerekir ki, sokaktaki on kişiden en az üçünün Türkçe konuştuğu, bazı gençlerin hayatının neredeyse tamamına yakınını Türkiye’de geçirdiği bir Suriye vardır. Ve görülüyor ki gözlerini tamamen ülkemize çevirmiş durumdadırlar. Bu fırsatı heba etmemizi isteyecek, bunu Rusya adına, İsrail adına, ABD adına yürütmek isteyecek epeyce bir etki ajanı önümüzdeki süreçte türlü hile ve desiselerle alan bulmaya çalışacaklardır. Bu noktada Türkiye’nin artık “gereğini yapan bir ülke” haline gelmesi çok ama çok önemlidir. Umarım bu cümlelerim bu işlerin muhatapları nezdinde bir yankı bulur.

#Suriye
#Halep
#Şam
#Baas Rejimi
#Beşar Esed