Murat Ağırel’i bilenleriniz, tanıyanlarınız vardır. 2018 seçimlerinde İYİ Parti’den aday olmuş ancak seçilememiş bir gazeteci. Şimdilerde Yeniçağ Gazetesi’nde çalışıyor, sık sık da Halk TV’de görünüyor.
Aslında biyografisi ilginç biri Ağırel. Memleket Sevdalıları Derneği’ni kurmuş, Ergenekon safahatında önce tutuksuz yargılanmış, ardından “terör örgütüne üyelik” bahsinden ceza almış. Cezası Yargıtay tarafından bozulmuş.
Ağırel de tıpkı bizim Taha Hüseyin Karagöz ve Adem Metan gibi Ukrayna’da sıcak savaş bölgesine gitmiş, oradan izlenimlerini Türkiye’ye aktarmıştı.
Ukrayna dönüşü Halk TV’nin cevval sunucusu Özlem Gürses, Ağırel’i Ukrayna izlenimleri için konuk almış programına. Belki bir kısmı internet sitelerinde haber de olan görüntüleri izlemişsinizdir.
Sunucunun ve diğer iki konuğun “ölü taklidi” yaptığı bir zaman dilimi vardı programda. Ağırel, Ukrayna’da geçirdiği süre boyunca yaşadıklarını anlatırken Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran’ın şahsında bütün Bakanlık çalışanlarımıza teşekkür ediyordu. Hem de öyle basit teşekkür cümleleriyle değil. Ukrayna’da hem gazetecilerimizin hem de vatandaşlarımızın her türlü sorunu ile olağanüstü bir titizlikle ilgilenen Hariciyemizi yere göğe sığdıramıyordu.
Beklenildiği ve tahmin edildiği üzere Ağırel bu teşekkür konuşmasını yaparken Özlem Gürses ve diğer iki konuk “çokoprens almaya” gittiler. Eh, Türkiye’de bu manzaraları görmeye alıştık artık. Çok garipsemedim bu durumu.
Hele “ölü taklidi” yaptıkları diğer dakikaları hiç garipsemedim. O dakikalarda Ağırel, Polonya ve Ukrayna’da “Türküm” dediğinde herkesin ilk söz olarak “Bayraktar” dediğini, herkesin ordumuzun teknolojisinden ve gücünden bahsettiğini, “insanın buna çok sevinmesi gerektiğini” söylüyordu zira.
Garipsemedim, ama hatırı sayılır bir aydınlanma da yaşadım. Aytun Çıray isimli insanın, Merdan Yanardağ isimli insanın ve pek çok başkasının niçin “Bayraktar” özelinde Selçuk Bayraktar’ı ve savunma sanayii teknolojimizi sarakaya almaya çabaladıklarını, niçin “yıpratma çabası” içine girdiklerini çok net şekilde anladım Ağırel’in sözleri ve yapılan “ölü taklidi” üzerinden.
Alevilerin meşhur deyişiyle “siz hasmani biz Rahmani, siz bir taraf biz bir taraf” olayı bu. Bir gram eksiği, bir gram fazlası değil.
Yarın öbür gün memlekette bir savaş çıksa, şehirlerimiz işgal edilse askerimizin siper aldığı mevziin konumunu seve seve, sevine sevine, üstelik bunu aklına sığdıra sığdıra düşmana verecek insanlarla bir arada yaşıyoruz.
Şunun adını yerli yerince koymadan olmaz: Gavurluktur bu. Düz, dümdüz, tam tetimatıyla gavurluk.
Her fırsatta “Türkiye’yi, Cumhuriyeti kurmakla” övünen CHP’nin kanalında Türk olmakla gurur duyacağımız bir anı “pas geçebilmenin” derdiyle ölü taklidi yapmanın başkaca izahını, başkaca tanımını bilen varsa söylesin lütfen bana. Aydınlanayım.
Açık, daha da açık yazacağım. Türkiye’de Bayraktar’a ve savunma teknolojimizin gelişmesine karşı çıkmasını beklediğim tek bir topluluk var: PKK ve onun legal-illegal uzantıları. Zira savunma sanayimiz geliştikçe teröristler daha kolay “buuum” oluyor. Bomba masrafını düşürmek için beşinin-altısının bir araya gelmesini bekleyip öyle yolluyor Bayraktar canlarını cehenneme. PKK olsam tabii ki ölümüne nefret ederim Bayraktar’dan da, Anka’dan da, diğer savunma teknolojilerimizden de.
Fakat Özlem Gürses’e, Merdan Yanardağ’a, Aytun Çıray’a falan ne oluyor Allah aşkına? Detaylarını bilmediğimiz bir pazarlık yapılmış da pazarlığın ana şartı “Türk ordusunun teknolojik üstünlüğünü çürütmek” olarak belirlenmişse hainlik, böyle bir şey söz konusu değilse aptallık bu.
Ben artık, Türkiye’nin savunma sanayii hamlelerine yapılan bu saldırıların “sistematik ve tek merkezli koordinasyon” üzere olduğunu düşünüyorum. Buna şüphe yok. Her zamankinden daha sıkı durmamız gerekecek. Her zamankinden daha uyanık olmamız gerekecek. Yarın Amerika ya da Rusya Türkiye’yi işgale kalksa “oh, iyi oldu, hak etmiştik” diyecek insanlarla bir arada yaşamak zorunda kaldığımızı idrak etmemiz gerekecek.
BİM’lerde İHA satılmadığından eminim ancak sokakta memleketi satacak çok adam var.
Üstelik bu yazıyı “ontolojik” değil de “politik” zannedecek saftiriklerle dolu etrafımız. En çok ona yanıyorum.
Bir de not: “Selçuk Bayraktar ürettiği son araç olan Kızılelma’ya pencere koyulmadığını bir tek ben mi fark ettim?” derken Erem Şentürk’ün de konuya hassasiyetle yaklaştığını gördüm. Cidden penceresi yok Kızılelma’nın. Aytun Çıray’a söylesek de yanına Merdan’ı da alıp pimapenden bir pencere açsalar Kızılelma’ya. Serinlerler hiç olmazsa. İçlerinin yangını söner.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.