Saraysa milletin sarayı, Ramazan’sa müminin Ramazan’ı

Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne “saray” yakıştırması yapanların, masalarına altın, klozetlerine elmas diyenlerin niyetlerindeki kötülüğü daha zikrettikleri ilk anda anlamış ve hatta o dönemde yazdığım bir yazıda “Yahu bu müzevirlerin, bu kötü niyetlilerin propagandasına niçin takır takır cevap vermiyorsunuz?” diyerek yetkililere de biraz sitem etmiştim.

Süreç içerisinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin saray değil, hatta bir “millet evi” olduğunu ortaya çıkaran çok net göstergeler oldu. Benim açımdan ilk ve en önemli gösterge 15 Temmuz ve sonrasında “mümin ve tertemiz” Türk halkının canı pahasına bu görkemli yapıyı korumada gösterdiği azimdi. O zor günlerde külliyenin içerisinde yaşlıca bir amcayla eşinin duvara dayanmış halde şekerleme yaptığı o ikonik fotoğraf, bu bina ile ilgili algımı netleştirmişti.

Ardından çok önemli bir şey daha oldu. Külliyenin bir parçası olarak Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi hayata geçirildi. Dünyadaki benzerlerinin pek çoğundan daha iyi olan bu kütüphane, bu külliyenin sıradan bir başkanlık yerleşkesi değil, milletin emrinde bir yapı bütünü olduğu fikrini iyice yerleşik hale getirdi.

Bu seneyse önemli, çok önemli bir etkinlik dizisi hayata geçirildi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde. “Külliye’de Ramazan” üst başlığıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin kapısı Ramazan ayı boyunca insanlara açık hale getirildi.

Doğrusu, iki bakımdan çok önemsedim Külliye’de Ramazan etkinliğini.

Ramazan ayının kendisine mahsus olarak ürettiği neşenin nasıl ortaya çıkabileceğine dair sorular sorulmuş ve cevaplar verilmiş bir etkinlikler dizisi ortaya çıkmış Külliye’de. Bunun, bilhassa gelecek yıl Ramazan etkinliği üretecek şehirlerimize rol model olabilecek olmasını çok önemli buluyorum.

Kültür işiyle masanın iki tarafında da uğraşan bir adam olarak “elimden gelse de şehirlere Ramazan etkinliklerinde yaptığınız ama asla yapmamanız gereken şeyler listesi dayatabilsem” diye çok düşünmüşümdür. Ama artık “Külliye’de Ramazan’ı gücünüz nispetinde modelleyin” desem de olur.

İkincisi şudur: Milletin “millet olarak ortaklaştığı” şu mübarek aya doğrudan devletin en üst makamının en önemli yerleşkesinden bir destek gelmiş oluyor Külliye’de Ramazan etkinlikleri ile. Bunu çok önemli buluyorum.

Gelelim birkaç nota. Cumhurbaşkanımızın da çok önemsediği ve fırsat buldukça katıldığı Külliye’de Ramazan etkinliklerine Kültür ve Turizm Bakanlığı, TRT ve Diyanet İşleri Başkanlığı paydaşlık etmiş. Projenin ortaya çıkmasında ise en büyük emeği Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan koymuş ortaya.

Başlangıçta duyulan “acaba insanlar arzu ettiğimiz sayıda gelir mi?” tedirginliği, yerini ilk günden itibaren her gün 20 bin insanın ağırlandığı bir organizasyona bırakmış. Çocuklar bu ortalama rakama dahil değil üstelik. Zannediyorum Millet Sergi Salonu, Millet Camii ve Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen Külliye’de Ramazan etkinliğine, mübarek ay bittiğinde 1 milyona yakın insan katılmış olacak.

İçeriği sona sakladım. En çok sergileri önemsedim. İstanbul Mushafı Sergisi, Kâbe Yolunda Sergisi, Anadolu Selçukluları Sergisi, Hanzala Sergisi ve Türk İslam Sanatları Sergisi… 6 sergi gezilebiliyor Ramazan boyunca. Millet Camii’nde mukabele, tefsir ve Kur’an tilavetleri programları var. Çocuk etkinlikleri zaten tonla. Atölyeler, tiyatrolar, film gösterimleri… Ana salon diyebileceğimiz Kongre ve Kültür Merkezi’nde ise konser ve tiyatro ağırlıklı bir program ilerliyor. Eminim ki gelecek yıl Külliye’de Ramazan etkinlikleri çok daha olgun bir içeriğe de ilerleyecektir.

Bitirirken bir temenni ile bitireyim. Umulur ki gelecek yıl şehirlerimiz Ramazan etkinliklerini modellerlerken Külliye’de Ramazan etkinliğini baz alırlar. “Ne sergisi, ne tiyatrosu” diye diye Ramazan etkinliklerini panayıra çevirip Ramazan’ın neşesini ıskalayan şehirlerimizin elinde bir kılavuz var artık zira.