O sınırın nerede olduğunu bulsak mı?

04:0019/11/2024, Tuesday
G: 19/11/2024, Tuesday
İsmail Kılıçarslan

Önce, seneler içerisinde geliştirdiğim üç sarsılmaz inançtan bahsedeyim. Birincisi şudur: Başörtülü olmak, başörtülü olmaktır. Laiklerin, dindarların, sekülerlerin, liberallerin, siyasi partilerin ve daha bilmem kimlerin başörtüsü üzerinden nefret, itibar, hesaplaşma, ahkâm ve benzeri hiçbir operasyona kalkışmasına izin verilmemelidir. İkincisi şudur: “Başörtülülük” dediğimiz mesele yekpare bir mesele değildir. Başını örten herhangi biri günahtan hâli olmadığı gibi İslam’ın bütün temsiliyetini yüklenme

Önce, seneler içerisinde geliştirdiğim üç sarsılmaz inançtan bahsedeyim.

Birincisi
şudur: Başörtülü olmak, başörtülü olmaktır. Laiklerin, dindarların, sekülerlerin, liberallerin, siyasi partilerin ve daha bilmem kimlerin başörtüsü üzerinden nefret, itibar, hesaplaşma, ahkâm ve benzeri hiçbir operasyona kalkışmasına izin verilmemelidir.

İkincisi şudur: “Başörtülülük” dediğimiz mesele yekpare bir mesele değildir. Başını örten herhangi biri günahtan hâli olmadığı gibi İslam’ın bütün temsiliyetini yüklenme mesuliyeti de her Müslüman kadardır. Tüm başörtülüleri aynı paranteze tıkıştırıp onları ötekileştirmek ne kadar salakça ise başörtülü insanları idealize ederek onlara “ekstra görev” tanımlamak da o denli salakçadır. İslam dininin sorumluluk ve yasakları cinsiyet ayırmadan her kula yöneliktir ve başörtülü ya da başörtüsüz olması fark etmeksizin herkesin sorumluluğu eşittir. Şu “temsil” meselesi en çok başörtülü insanları yormuştur.

Üçüncüsü şudur: Ben dâhil olmak üzere erkeklerin de kadınların da İslam adına, Allah adına, sekülarizm adına, laiklik adına, din adına bir pakete tıkıştırdıkları başörtülü kızların başörtülülükleri hakkında ahkâm kesmesi, hele hele ahlak alıp ahlak satması doğru değildir.

Gelelim bugünkü derdime. Adını bilmediğim bir başörtülü komedyen Mezat Şov adlı bir youtube programına katılmış ve orada dindarlara nefret kusan bazı komedyenlerin malzemesi haline gelerek yapılan esprilere kahkahalarla gülmüş.

Yıkıldı tabii sosyal medya. “Başörtülü biri buna nasıl şey edermiş”ten başlayıp “çıkart o başörtüsünü” demeye kadar ilerledi tepkiler. Açık konuşmak gerekirse bu tepkilerin tamamını çok saçma buluyorum.

Dinlerseniz anlatmayı deneyeceğim.

Şu an dünyanın en büyük inanç sistemi haline gelen “sınırsızlık anlatısı dini”nin Türkiye’deki en ateşli inananları stand-upçılar. “Ofansif mizah yapıyoruz” adı altında bütün umutlarını “kendi hayatlarına ve yaşam tarzlarına gülünmesi” üzerinden kurguluyorlar. Bu kurguda hiçbir şekilde hiçbir sınırları yok. Ne ahlaki, ne toplumsal, ne edebe taalluk eden hiçbir sınırları da görünmüyor ufukta.

Bakınız bu sektörün şu andaki en parlak isimlerinden birinin “komik” bulmamızı beklediği şeylerden biri “anasıyla babasının kendisini nasıl peydah ettikleri.” Detaylıca anlatıyor gösterisinde. Bir karı koca var. Karşılıklı oturup izledikleri ve sevdikleri porno filmleri, yataktaki performanslarını, cinsel fetişleri olup olmadığını falan anlatıyorlar. Din, Allah, kitap, mezhep, ırk falan zaten bu tiplerin hepsi için istisnasız “çok komik oğlum lan” meselesi. Geçenlerde izlediğim Alevi bir kız, Aleviliği öyle aşağılıyordu ki Alevi olmadığım halde bir inancın böyle aşağılanmasına öfkelendim. Kürtler, Türkler, dindarlar. Hepsi sadece “malzeme” bu tipler için. Yaşadıkları her türden cinselliği tüm detaylarıyla ve “çok komik lan” diye diye anlatmayanı ise zaten neredeyse yok.

Herhangi bir itiraza, herhangi bir sınır çağrısına ise tepkileri çok net: “Sana ne be, geri kafalı.”

Bana ne tabii. Bana ne de şunu da şöylece söyleyeyim de sonra

“vay ben duymadım” olmasın. “Sınırsızlık anlatısı dini” bu hızla yayılmaya devam ederse 5-10 yıla kalmaz toplum bu çürümeye ya bütünüyle teslim olur ya da öyle büyük bir itiraz geliştirir ki şaşar kalırız. Benimkisi sadece işaret fişeği…

O ismini bilmediğim, “Özbek o…u” şakasını görünce sınırsızlık dininin inananı olduğuna hiç şüphemin kalmadığı başörtülü komedyen kıza gelince. O, bu sektörün ve sınırsızlık dininin “renk” olarak gördüğü biri sadece. Biliyorum ki eskiden acayip kârlı olan şimdiyse epeyce daralan bu sektörü Beşiktaş ve Kadıköy’den yönetenler uzun süredir bizim mahalleden bildikleri herkese “Ya bize her iki tarafa da vuracak muhafazakâr, dindar komedyenler lazım” diyorlar. Arayışları sürüyor. Onlar için tek verili gerçek gün sonunda aldıkları Z raporu. Eh nasılsa sınırsızlığın alıcısı da çok. Dolayısıyla dindarı, ateisti, Sünni’si, Alevi’si fark etmez. Yeter ki biri “hayatıma insanlar gülsün” umuduyla sahneye çıkıp en süfli meselelerini höyküre höyküre anlatsın, insanlar da buna para versin. Hepsi budur.

Dolayısıyla o kızın başörtülü olmasıyla başörtüsüz olması arasında hiçbir fark gözetmeyen başka bir dine mensup olduğunu da bilmemiz, anlamamız gerekiyor. Ortada bizi yani Müslümanları alakadar eden “İslâmî” bir mesele yok. Ancak “Bunca sınırsızlığın memleketi götürebileceği yer hakkında endişe edelim mi?” diye soracak olursanız bana, size cevabım şu: “Sınırsızlık anlatısı dininin bağlıları sadece güldürmekle kalmıyor, genç kızları altıya bölüp surlardan da atıyorlar. Endişe edip etmeyeceğinize ona göre karar verin bence.”

Bir de son not:
Tanıdığım, komedi tarafı çok gelişmiş dindar arkadaşlarım var. Sahnede tam da sizin istediğiniz sınırsızlıkta “Mustafa ile Vedat” esprileri de yaparlar. Haa, pardon. O yemez di mi? Sınırınız orada şey olur. Özür özür.
#toplum
#gündem
#İsmail Kılıçarslan