Hayatımın en zor yazılarından biriydi “Şuf, hâzâ irhabi” yazısı. Esed eniği, Rusya ve İran’dan aldığı destekle Halep’te Suriyeli çocukların üzerine kimyasal silahlar boca etmişti. O gün, Halep’te bir doktor, bir yandan 2 yaşlarındaki bir çocuk ölmesin diye bir taraftan ona kalp masajı yapıyor, bir taraftan da sürekli aynı cümleyi tekrarlıyordu: “Şuf, hâzâ irhabi - bakın, bu bir terörist.”
Şunu hep yazdım, yine yazayım. Bugün dünyadaki hâkim kültürel iktidarın en büyük avantajı ve en kritik zorbalığı “tanımlayabilme üstünlüğü”dür. Bu “tanımlayabilme üstünlüğü” sayesinde örneğin dünyanın en büyük sorununun Afrika’daki açlık, sömürü, emperyalizm değil; LGBT hakları olduğunu vaz eder. Mağdur ve mazlum milletlere yönelmiş savaşın ve zulmün mesele olmadığını ama iklim krizinin dünyanın sonunu getireceğini savunabilir rahatlıkla.
Ukrayna’daki savaşta sivillere, çocuklara yönelmiş şiddeti en şedit dille lanetleyen “kültürel iktidar organları”, söz konusu Filistinli çocukların öldürülmesi olduğunda “İsrail’in kendini savunma hakkı vardır” diyebilir.
Bugün dünyada sorulan “terörist kimdir?” sorusunun cevabını da bu hâkim kültürel iktidar cevaplar ve böylelikle “terörist” kavramının tanımı mutlaklaştırılır.
Tanım mutlaklaştırılınca Filistin halkı “terörist”, İsrail ise “kendini savunan devlet” haline gelir ve kültürel iktidarın hem kurucusu hem köpeği olan Batılı devletler Filistin lehine gösteri yapılmasını yasaklama, hatta bu gösterilere katılanları tutuklama hakkını da sonuna kadar kullanırlar.
Buraya kadar bir miktar anlaşılabilir durum. Klasik bir emperyalizm-antiemperyalizm diskuru ile kotarılabilir mesele buraya kadar. Ancak işin bundan sonrası çok daha büyük ve sofistike bir “kahpelik” ile hallediliyor artık dünyada.
Hiçbir tarihsel gerçeklikle ilgisi olmadığını bile bile ve göbeğini kaşıya kaşıya “Filistinli demek toprağını satan adam demektir” diye böğüren müptezel tarihçinin yaptığı şeydir tam olarak “büyük ve sofistike kahpelik.”
Kültürel iktidarın tüm aparatları kullanılarak alıklaştırılmış, zihinsel mekanizmaları neredeyse durdurulmuş kütleler, bu sayede şu basit soruyu bile anlayamaz hale gelirler: “Bu müptezel pislik çukuru, hiçbir tarihsel gerçekliğe dayanmayan zırvalarıyla İsrail’in bu korkunç soykırımda haklı olduğunu ispat etmeye çabalayan bir aparat sadece. Anlattıkları doğru değil elbette ama bir anlığına bu müptezelin anlattıklarını bütünüyle doğru bile kabul etsek dedelerinin toprak satmış olmaları, bugün Siyonist köpeklerin Filistin’e uyguladığı soykırımda İsrail’i haklı hale mi getirir? Bu pislik çukuru müptezelin ve benzerlerinin senin zihnine nasıl tahakküm ettiğini niçin anlamıyorsun?”
Bakınız bir diğer “alıklaştırma operasyonu” da şöyle ilerledi. Bazı İsrail yanlısı dangalaklar, Filistinli mücahitlerin Aksa Tufanı’nın ilk gününde bir müzik partisini basıp, oradaki insanlara tecavüz edip öldürdüğü iddiasını yaygınlaştırdılar. Bunu bir “hayat tarzı” meselesi addeden ortalama “alık kütle” derhal İsrail’in safında yer tuttu. Partideki insanlara tecavüz edilmesinin söz konusu bile olmadığı ispat edildi, dahası oradaki insanların pek çoğunun (hatta bence tamamına yakınının) bilinçsiz ve gerzek Siyonist teröristler tarafından açılan ateşle öldüğünü ortaya koyan ses kayıtları İsrail medyasında yayınlandı falan ama bizim alıklar bu olaya sebep olan Siyonist köpeklere değil, bu olay hakkındaki gerçekleri ortaya koyanlara “insan değilsiniz” dediler. Tam manasıyla bir “ört ki ölem” hikâyesine çevirdiler işi.
Bir başka operasyon da malum “savaşı Hamas başlattı” cümlesi üzerinden gerçekleştirilen operasyon idi. Bizim dangalaklar bunu da satın aldılar derhal. Orada, 100 yıldır İsrail, Filistinlileri sistematik şekilde soykırıma uğratmıyormuş gibi yaptılar ve bu algıyı pek çok alık zihne satmayı, pazarlamayı başardılar.
Fakat bu sefer bir şey, hem de önemli bir şey oldu, oluyor. Büyük ve sofistike kahpelikle hiçbir şekilde mücadele edemiyorduk eskiden. Bu sefer bu kahpelikleri derhal çürüten ve iyi işleyen bir karşı mekanizma kurulmuş görünüyor. Bu mekanizmanın nasıl işlediğini, hangi başarıları elde ettiğini falan da sonraki yazılardan birinde mutlaka konuşuruz elbette.
Ne diyelim, bu mekanizmanın elde ettiği başarının bir benzerini de inşallah “Filistinli demek toprağını satan adam demektir” yalanını dolaşıma sokan müptezel pislik çukurunu “şehirlerinde ağırlamaktan büyük bir mutluluk” duyan belediye ve resmi kurumlarımızla hiçbir seferinde Müslümanların yanında durmayı başaramayan güya hoca bozuntularına hâlâ “adam” muamelesi yapan kamuoyumuzda da görürüz.
Müptezeli tarihçiden, şaklabanı hocadan, etki ajanı yavşağı akademisyenden ayıramazsak aynı alıklığın daha beteri hepimize isabet eder. Benden söylemesi.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.