1976 yılında Ankara’da doğdu. Lisans eğitimi dahilinde ilahiyat ve iletişim okudu ancak tamamlamadı. Hece, Yedi İklim, Kaknüs, Kırkayak, Fayrap, Kırklar ve İtibar dergilerinde şiirleri yayınlandı. Portakal Turta Bir de Kirpi, Ablam Uzak Ülkede ve Amerika Sen Busun isimli şiir kitapları, Başka Masallar isimli “büyüklere masallar” kitabı yayınlandı. Kanal 7'de metin yazarlığı, çeşitli radyo ve televizyonlarda programcılık, senaryo yazarlığı, belgesel ve televizyon filmleri yönetmenliği yaptı.
Dervişe “Allah’la iyi geçinmenin sırrı nedir?” diye sormuşlar, “O’na vakit ayırmak” demiş. Söyledik ya, bizim derviş biraz değişik biri. Kafasını başkalarından farklı çalıştırmak işine hiç gönül indirmemiş ama kafası her zaman başkalarından farklı çalışmış. “İsteme ki versin, ver ki çoğalsın, küçült ki büyüsün” derken duymuşlar onu. Ama o, bunları öyle sıradan, öyle alelade söylermiş ki duyan önce bunların önemli birer cümle olmadıklarını düşünür, “lakırdı” der geçermiş. Lakin nasibi olan bir vakit geçince anlarmış dervişin ne demek istediğini de gözüne ışık vurmuş tavşan gibi kalakalırmış bu cümlelerle baş başa. Nasibi olmayan mı? Nasibi olmayanın işine biz nasıl karışalım?
Efendimiz (s.a.v.) bu dünya denen oyun ve eğlence yurdunu terk edip de asli vatanına dönünce Ömer, kılıcını çekip “kim Resulullah öldü derse onun boynunu vururum” diye nida etmiş malum. Ömer’in öfkesinin hakkından elbette gelse gelse Ebubekir gelir. Meydan ortasına çıkıp demiş ki “kim ki Muhammed’e (s.a.v.) tapıyorsa bilsin ki Muhammed (s.a.v.) ölmüştür. Kim ki Allah’a ibadet ve kulluk ediyorsa bilsin ki Allah Hayy’dır, ölümsüzdür. Allah şöyle diyor: Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçti. O ölür ve öldürülürse gerisin geri mi döneceksiniz? Kim geri dönerse Allah’a en küçük bir zarar vermiş olmaz. Fakat şükredenlere Allah katından mükafat vardır.”
Şeyhlerden bir şeyhin şöyle dediği söylenir: “Kim şeyhe bağlıysa bilsin ki şeyh ölür. Kim yola bağlıysa bilsin ki yol ölmez.”
Dervişe “yol nereden başlar, nereye gider?” diye sormuşlar, “yol Muhammed’in (s.a.v.) yoludur. O’nunla başlar, O’nun gittiği yere gider” olmuş cevabı. “Ölürse tenler ölür, canlar ölesi değil” diyen şairin arkadaşı olsa gerek bizim derviş.
İlişki koçları, kişisel gelişimciler ve bilumum nevzuhur ademoğulları “ilişki”nin temelinin insanların birbirine vakit ayırmaları olduğunu söylüyorlar. Doğrusu da budur. O zaman iyi işitip onat fehmeyle ki Allah’la ilişkinin temeli de Allah’a vakit ayırmaktır. Öyle alengirli, tuhaf, değişik laflar edecek değilim. Bekleme bunu benden. Dümdüz söylüyorum: “Allah’a vakit ayırırsan O’nunla ilişkin de pek güzel olur.” Kulak ver Kuddusi’ye: Gece ol kaim, gündüzün saim, ehl-i hak daim, Hû demek ister.
Birini sevdiğini söylüyor ama ona hiç vakit ayırmıyor, mesajlarına dönmüyor, sana seslendiğinde onu duymuyorsan bu nice bir sevgi ola ki? Ne anladım ben bu sevgiden? Seviyorsan gidip konuşursun. Bu kadar basit. Bir gecenin dibinde, bir sabahın seherinde, vakitli vakitsiz seslenirsin ona. Onun da sana seslenmesini umut edersin. Bu kadar basit.
Unutma ki sen onunla sürekli konuşuyor da “acaba o da beni duyuyor mu, acaba o da beni seviyor mu?” diye soruyorsan kendine, hatta bu sorular içini kemiriyorsa anla ki aşka düşmüşsün de çıra olmuşsun, Mecnun olmuşsun.
Kul ile ilişkinin yolu buyken Allah ile ilişkinin yolu niçin başka olsun a şaşkın?
Neyse. Bir şey anlatacaktım ben size.
Canı sıkılan padişahın biri vezirine seslenip “şu bizim memlekette ben Mecnunum diye dolaşan bilcümle ademi toplayıp huzuruma getiresiniz” diye emretmiş. Kırk Mecnun bulup getirmişler huzura. Padişah, her birini tek tek yanına çağırıp “Leyla için sol kolunu kesmemiz gerekiyor” demiş. Bu cümleyi duyan Mecnunlar bin dereden bin su getirip “aman sultanım, kolum olmadan ben ne yaparım?” diyerek yan çizmişler. İstisnasız hepsi birer mazeret uydurmuşlar kolları kesilmesin diye.
Sıra otuz dokuzuncu Mecnun’a gelmiş. Padişah ona da “Leyla için sol kolunu kesmemiz gerek” demiş. Mecnun itiraz etmeden “ne demek sultanım. Leyla’nın katında sol kolun hükmü nedir ki? Kellemi istese kellemi veririm” demiş. Padişah, bu cevaba çok memnun olup vezirine dönmüş. “Gördün mü gerçek Mecnunluk işte böyle olur” demiş. Mecnun’u da mükafata boğmuş.
Vezir “sultanım, bir Mecnun daha kaldı. Onu da çağırayım mı?” diye sorunca Padişah “gerçek Mecnun’u bulduk ama keyfim yerinde. Sonuncuyu da çağır da ne menem şarlatan olduğunu görelim” demiş.
Kırkıncı Mecnun girmiş içeri. Padişah ona da diğerlerine dediğini demiş: “Leyla için sol kolunu kesmemiz gerekiyor.”
Mecnun, sol kolunu sevgiyle okşayıp “Padişahım, Leyla’nın kolunu kesmeseniz olmaz mı? Kol benim olsa adım Mecnun olmaz” diye cevap vermiş.
Anlayana büyük nimet, yaşayana koca devlettir.
Allah. Eyvallah.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Gerçek mecnun 40. olanı, çünkü o Leyla ile bütün olmuş.
Gündelik hırsızlık,arsızlık,sahtekarlık,soygun haberlerinden sonra iyi geldi sohbet-yazınız.Allah.Eyvallah....
Bu işin edebiyatı bile tatlı, siz bir de yaşayanları düşünün, ama kaç kişi
yazıyı bitirdiğin son cümlene bayılıyorum selamlar saygılar
Allah razı olsun
cok guzel
Yüreğinize sağlık… Yüce Mevlam; bizlere gereği gibi Muhabbetullah/Muhabbet’iRasül İhsan etsin .:
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.