Çocukluğumuz, sömürge karşıtı hareketlerin umutsuzluk ve çaresizlik içinde bir dönemde geçti. İkinci Dünya Savaşı sonrası bağımsızlık hareketleri dışında, efsaneleşmiş bir kurtuluş ideolojisi neredeyse yok gibiydi. Tarihin hiçbir döneminde sömürgeciler, modern çağdaki kadar milletleri yıkıma uğratıp köleleştirmemişti.
Hangi ülkeyi işgal ettilerse, o ülkenin aydınlarını satın aldılar, yöneticilerini devşirdiler, geniş halk kitlelerini aç bıraktılar. Kendi medeniyetlerinin maddi ve manevi kültürel üstünlüklerini, aşılmaz ve karşı konulmaz bir kale hâline getirdiler.
Birinci Dünya Savaşı’nda askeri işgallerle elde ettikleri üstünlük, Soğuk Savaş dönemi ve sonrasında daha sofistike yöntemlerle devam etti. Müslümanların sömürge imparatorluğuna karşı giriştiği hamleler büyük oranda başarısız oldu ve ağır yenilgilerle sonuçlandı.
Kıbrıs Barış Harekâtı, son iki yüzyılda Batılı bir devletten alınan ilk toprak parçasıdır. İslam dünyasının dönüp Türkiye’ye bakmasına neden oldu. Bugün savunma sanayimizin temelleri, Kıbrıs ambargosu ile atılmıştır. Kıbrıs Barış Harekatı’nın üzerinden 50 yıl geçmesine rağmen, Batı hâlâ iki devletli çözüm için ayak diremektedir. Bu yenilgiyi henüz hazmedebilmiş değiller. Neyse ki Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı olmasıyla, iki devletli çözüm ve Maraş’ın açılması konusunda kararlı adımlar atıldı.
İngiltere’nin dört asırlık tecrübesini kullanan Yahudi-İngiliz medeniyeti ya da şeytana tapan ABD yönetimi, Müslümanların inancını parçalamaya çalıştı. Hindistan tecrübesini kullanan İngiltere, sıfırdan dinler, tarikatlar ve cemaatler yaratarak veya farklı inançlarda diktatörlükler kurarak firavun düzenini bugüne kadar sürdürdü.
Yurt dışından gelen bir yabancı öğrenci, Refah Partisi üzerine bir doktora çalışması yapıyordu. Bana Refah Partisi’nin ne olduğunu sorduğunda, şu şekilde özetledim:
Müslüman ülkelerin çoğu yarı sömürge olduğu için, senaryosu Siyonist emperyalistler tarafından yazılmış ve kendilerinin oynadığı birçok yeni travma ile karşı karşıya kaldık. “İslam” ve “terör” kavramlarını bir araya getirdiler ve her on yılda bir Müslümanların başında yeni bir bela icat ettiler.
DEAŞ ve FETÖ meselesi, bu durumun en önemli örnekleridir. Charlie Hebdo saldırısı olduğunda, “Vasat Ümmet, Şiddet Yanlısı Ümmet ve Pasifleştirilmiş Ümmet” başlıklı bir makale kaleme almıştım. Vasat Ümmet bize aittir; diğer ikisi üretilmiş ve emperyalistlerin malıdır. İslam dünyasının birçok ülkesinde benzer senaryolar devam etmektedir.
İsrail-Filistin savaşında İsrail’in acımasız soykırımı, Batılı devletlerden tam destek görmektedir. İsrail’in Gazze’deki zulmü ve ABD’nin DEAŞ’ı kullanma biçimi, bu medeniyetin gerçek karakterini ele vermektedir. Ayrıca, Afrika ve Asya’daki antropolojik sömürü çalışmalarını görmeye gerek yoktur; mevcut örnekler yeterince açıktır.
Suriye iç savaşı, ilginç bir evreye girdi. Suriye’de hâkimiyet kuran üç devlet, gayrimeşru davranışlarıyla kendilerini işgalci konumuna düşürdü. İran, kendisini “İslam devleti” olarak görse de, Irak ve Suriye’de ne halk ne de Müslümanlar İran’ın umurunda değil. Bu nedenle, %90’ı temsil eden Suriye halkının hilafına, başarısız çıkarları uğruna Esad ve Rusya’yı siyasal çözümden uzak tutmuştur.
Türkiye, şartların zorluğuna rağmen Suriye’nin toprak bütünlüğünü savundu, Cenevre sürecinin işletilmesini istedi ve sahada büyük riskler alarak makul ve meşru işler yaptı. Meşruiyetten uzaklaşan devletler kriz geçirirken, Türkiye sahadaki en güçlü aktör olarak kalmayı başardı.
İdlib bölgesine sıkıştırılan ve bugün HTŞ adını kullanan örgütlü yapı, Suriye Milli Ordusu’nun desteğiyle Halep’i aldıktan sonra bir tutum sergiledi. Şehir halkına saygılı, affedici ve yönetmeyi hedefleyen bir yaklaşım benimsedi. Tarihteki İslam fetihlerini hatırlatan bir tavır ortaya koydu. Selahaddin Eyyubi ve Fatih Sultan Mehmet bir beldeye girdiklerinde halka nasıl davrandılarsa, muhalifler de benzer bir tutum sergiledi.
Halep’in geri alınmasındaki strateji, savaşın gidişatını belirleyecektir. Suriye halkını hiçe sayan, zulmeden güçler kaybedecek; teenni ve meşruiyet kazanacaktır.
İsrail-Filistin meselesinin akıbeti de bundan farklı olmayacaktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.