Suriye’nin devletleşmesi için radikal bir öneri

04:001/12/2024, Pazar
G: 1/12/2024, Pazar
İhsan Aktaş

Bu pazar yazısını, son üç ay içerisinde Sayın Erdoğan’ın etkili söylemleri ve siyaset üretimini merkeze alıp, bu söylemlerin “AK Parti’de neden büyük heyecanlar yaratmadığını” analiz etmek üzerine kurgulamıştım. Ancak Halep’te yaşanan gelişmeler gündemin merkezine oturdu. Suriye iç savaşının hikâyesine girmeden, bugün sahadaki güç dengelerini tarif edelim. Suriye iç savaşı başladığında, rejimin korunması konusunda İran ile Esad rejimi doğrudan ittifak yaparak, iç savaşın rejim değişikliğine evrilmesini

Bu pazar yazısını, son üç ay içerisinde Sayın Erdoğan’ın etkili söylemleri ve siyaset üretimini merkeze alıp, bu söylemlerin “AK Parti’de neden büyük heyecanlar yaratmadığını” analiz etmek üzerine kurgulamıştım. Ancak Halep’te yaşanan gelişmeler gündemin merkezine oturdu.

Suriye iç savaşının hikâyesine girmeden, bugün sahadaki güç dengelerini tarif edelim. Suriye iç savaşı başladığında, rejimin korunması konusunda İran ile Esad rejimi doğrudan ittifak yaparak, iç savaşın rejim değişikliğine evrilmesini engelledi. İkincil aktör olarak sahaya çağrılan Rusya, zaman içerisinde ittifakın belirleyici ortağı oldu.

Türkiye, Arap Baharı’nın baş döndürücü günlerinde Obama yönetimi ile sürece müttefik olarak girdi. Obama yönetiminin saçma sapan Suriye siyaseti, zaman içerisinde Türkiye tarafından anlaşıldı. ABD ve İngiltere’nin, bugünkü parçalanmış ve terör örgütlerinin kök saldığı Suriye ortamını “kaos” oluşturmaktan başka bir amaçla tasarlamadıkları ortaya çıktığında, Türkiye, Suriye politikasında kaos koalisyonu ile yollarını ayırdı.

Obama yönetimi İran’ı sisteme katmak isterken, İran bu süreçten bir imparatorluk hevesi çıkardı. Diğer taraftan ABD’nin Libya Büyükelçisi öldürüldüğünde, ABD, Suriye’de rejim değişikliğinden vazgeçti.

İçeride bizim durumumuz Obama’nın kafasından farklı değildi. Ordu, FETÖ’nün eline geçmiş, devlet kademelerindeki bütün bilgiler ve savaşa dair öngörüler, FETÖ ihanetinden geçiyordu. Devlet içindeki FETÖ etkisi yetmezmiş gibi, dönemin başbakanı ve yarım doktoralı kibirli danışmanları, olup biteni anlayacak evsafta değildi. Suriye iç savaşının bugünkü Suriye ortamını getireceğini ve İsrail için kolay lokma olacağını ne İran ne bizim “Enver Paşacılar” ne de Suudi Arabistan ve Körfez aklı anlayabildi.

Bugün gelinen noktada, Suriye’nin kalıcı bir devlete dönüşmesi; Türkiye’nin güvenliği, Irak ve Suriye’nin istikrarı için Suriye devleti içerisindeki İran pozisyonu ile Türkiye pozisyonunun yer değiştirmesi gerekir.

Bu teklif radikal bir teklif, fakat imkânsız değil. Suriye iç savaşı başlamadan önce, Suriye’nin dünyaya açılması ve demokratikleşme süreçlerini on yıl boyunca Türkiye ile Suriye devleti birlikte yönetti.

Suriye devleti ile Türkiye’nin ittifakı vuku bulursa, Rusya’nın pozisyonu olduğu gibi sabit kalabilir. İsrail tehdidine karşı bir güç dengesi oluşturulmuş olur.


İRAN’IN KAOS SİYASETİNİN SONU

İran, Irak işgalinden bugüne, ana karasının istikrar ve güvenliği için başta Irak olmak üzere, Irak, Suriye ve Lübnan’ın kaos halinde kalmasını yeğledi. Her ne kadar Lübnan’ın iç dengeleri bu iki devletten farklı olsa da durum budur.

İran’ın komşularını yıkım halinde tutarak kendi istikrarını sürdürme stratejisinin sonuna gelindi. Bugün çevre ülkelerin kaos halinde olması, İran’ı kolay hedef haline getirdi. Hizbullah’ı dışarıda bırakacak olursak, diğer ülkelerdeki milis stratejisi sürdürülebilir değil.

Suriye iç savaşı başlangıç yıllarında, İran’dan bir dış politika başdanışmanı İstanbul’a gelmişti. Devlet ve hükümet yetkilileri ile görüşmeler planlamıştı. Bizimle de bir toplantı talep etti, kendisine eşlik eden Türk arkadaşımız vardı. Görüşme başlarken, kendisine dedim ki: “200 yıldır bu bölgede oyunu İngilizler ve Fransızlar kurdu, şimdi ABD yönetiyor. Gelin, iki devlet olarak imparatorluk kibrine kapılmadan Suriye’nin güvenliğini birlikte koruyalım; bu devlet üniter bir devlet olarak yaşasın. Bugünden sonra küçük ülkeler, bu iki ülkenin yapıcı istikrarına ihtiyaç duyar.” Yetkili uzun uzun anlatımlarda bulundu. Sonra Ankara görüşmelerinde neler konuşuldu bilmiyorum.

Suriye iç savaşı üzerine bir araştırma yapmıştık; halkın %75’i iki devlet arasında savaş istemiyordu. Bu görüşleri Ülke TV’de paylaştığımda, o dönem SETA’yı temsil eden bir danışman bu yaklaşımı reddettiğini ve görüşlerimizin sakıncalı olduğunu bize iletti.

Bu süreçte hem İran’da hem bizim “Enver Paşa’cılar”da uzun vadeli siyaseti görecek bir birikim yoktu.

Bir ülkede yıkım ve kaos, kargaşa 15 yıl sürdüyse, toparlanması da o kadar uzun sürer. Geçtiğimiz günlerde, Sayın Cumhurbaşkanımızın bugünleri gören vizyonuyla Esad’a uzattığı el, büyük ihtimalle İran’ın etkisiyle çekimser karşılandı.

Türkiye, bölgede emperyalist emeller gütmeyen; bölge ülkelerini kardeş ülke olarak gören, her birinin istikrarının aynı zamanda istikrar adasına dönüşen Türkiye’nin güvenliğine katkı sunacağına inanan bir vizyona sahip.

Rusya, Ukrayna savaşından dolayı enerjisini kendi savaşına aktarıyor. İran, İsrail ile girmiş olduğu süreçten dolayı kapısına dayanan tehdidi savuşturmaya çalışıyor.

Halep süreci ve PKK ile PYD’nin akıbetini görmüş olacağız.

Suriye devletine yapılan bu teklif, en zor zamanda akılları zorlayan bir tekliftir. Bu teklif İran’ı da rahatlatacak içeriğe sahiptir. Kurmuş olduğu milis sistemiyle ülkelerin bütünlüğünü koruyamıyor. Görelim Mevla neyler.

#Suriye
#savaş
#Rusya
#Türkiye
#İhsan Aktaş