İsrail Yahudi nefretini, Hamas İslam’a ilgiyi artırdı

04:0021/01/2025, Salı
G: 21/01/2025, Salı
İhsan Aktaş

Bir savaşı başlatma kararı alabilirsiniz; fakat savaşları bitirme kararı hiçbir zaman savaşı başlatan tarafın tek başına verebileceği bir karar değildir. Her savaşın kendi içinde bir dengesi ve her savaşan tarafları, müttefikleri vardır. 7 Ekim günü İsrail, Hamas tarafından daha fazla esir alınmasın diye Kassam Tugaylarına saldırırken, aynı zamanda ‘’Hannibal Doktrini’’ gereği kendi esirlerini ve askerlerini öldürmekten çekinmedi. Çatışmanın ilk günlerinde İsrail, iletişim şovu yapmak için tüm araçları

Bir savaşı başlatma kararı alabilirsiniz; fakat savaşları bitirme kararı hiçbir zaman savaşı başlatan tarafın tek başına verebileceği bir karar değildir. Her savaşın kendi içinde bir dengesi ve her savaşan tarafları, müttefikleri vardır.

7 Ekim günü İsrail, Hamas tarafından daha fazla esir alınmasın diye Kassam Tugaylarına saldırırken, aynı zamanda ‘’Hannibal Doktrini’’ gereği kendi esirlerini ve askerlerini öldürmekten çekinmedi. Çatışmanın ilk günlerinde İsrail, iletişim şovu yapmak için tüm araçları bir araya topladığında bir detay kimsenin gözünden kaçmadı: Bütün araçlar güçlü füzeler ve ağır silahlarla hedef alınmıştı. Oysa Kassam askerlerinin elinde sadece hafif silahlar vardı. İsrail, bu durumun birkaç gün reklamını yaptıktan sonra, içeride başlayan soruşturmalar nedeniyle bu şovunu askıya aldı. Bu detay, bir iki küçük haber dışında gündemden kaybolup gitti.

Gazze’deki çatışmaların başladığı günlerde ülkemizdeki gazetecilerin meselelere yaklaşımı anlamlı bir yere oturmamıştı. Savaşın ilk gününden bugüne kadar savaş psikolojisinde en büyük etkiyi Sayın Cumhurbaşkanımız yaptı. Batılılar, 50 yıldır Müslümanlarla terör ifadesini birlikte kullanarak “İslamcı terör” kavramını herkesin kabul ettiği bir noktaya taşımıştı. 7 Ekim saldırılarından sonra bu iğrenç yaklaşım tekrar devreye sokuldu. Bu mantığın alıcısı olmayan ülke neredeyse yok gibiydi.

Sayın Erdoğan’ın “Hamas, kendi topraklarını savunan mücahitler ve Kuvâ-yi Milliye’dir” ifadesinden sonra, terörist etiketlemesini kabul etmeye hazır binlerce zihin durup bir daha düşündü. Eğer bu çıkış olmasaydı, başta Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas olmak üzere birçok Arap ülkesi, Batılılardan önce bu kervana katılırdı.

Bölgesel bir güç olan Türkiye’nin diplomasi ve sosyal yardımlar konusundaki önemli katkıları olmuştur. Fakat bugün, bu savaşın kazanılmasında kurulan bu cümlenin payının diğer çabalardan daha etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü cephe savaşı ne kadar önemliyse, psikolojik savaş da o kadar önemlidir.

Sun Tzu, “Savaşlar müttefiklerle kazanılır ya da kaybedilir,” der. Savaştan çok bir Yahudi soykırımı olan bu savaşın müttefikleri kimlerdi?

İsrail ve Siyonistler:
 Bu soykırımın tarafları İsrail, ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, irili ufaklı birçok Avrupa devleti, ABD’de faaliyet gösteren binlerce Yahudi lobi şirketi, dünya Masonları, küresel medya gruplarının tamamı, küresel finans sistemi ve küresel markaların büyük kısmıydı. ABD ve İngiltere eliyle BM Güvenlik Konseyi de bu listeye dahil edildi., Siyonizmin kurmuş olduğu sistemden dolayı da zorunlu olarak Uluslarası bütün kurumlar soykırımın safında yer aldı.
Hamas ve Filistin:
 Filistin davasının yanında ise inanmış, kendi vatanını, toprağını, evini Yahudi din terörüne karşı savunan Gazze halkı; Türkiye, Katar, Güney Afrika, Mısır, İrlanda, İspanya, Norveç Yemen Cezayir (soru işaretli olmakla birlikte İran ) yer aldı.

İsrail’i destekleyenler daha çok devletlerken, Filistin’i dünya halklarının yarısından fazlası destekledi. Savaşın perdelenmesi konusunda, Siyonizmin tekelinde olan medya, 75 yıldır yaptığı bütün kötülükleri ve perdelemeleri yaptı. Ancak sosyal medya çağında bu çabalar kötülükleri örtmeye yetmedi.

İrlanda halkı, ABD üniversiteleri, İngiltere, Almanya ve İskandinav ülkelerinin başkentleri, ABD sokakları; hasılı, yeryüzünün bütün mağdurları, gadre uğramışları ve adalet arayanları Filistin’in yanında saf tuttu. Bu sebepten dolayı, “Dünyada en çok dalgalanan bayrak ABD değil, Filistin bayrağı oldu.”

Orta Çağ boyunca Yahudiler, Hristiyan nefretiyle soykırıma ve sürgüne uğramıştı. Bugün Batı halkları, Yahudi üstünlükçü Siyonizmin ahtapot gibi kendi kaderlerini ele geçirdiğini fark etti. Bırakın İsrail’in Hamas’ı terörist olarak tanımlamasını, İsrail artık haydut devlet; Siyonizm ise kan emici vampirler olarak tanımlanmaya başlandı. Hristiyanlıktaki bu dip dalga, Yahudi karşıtlığını kontrol edilemez boyutlara ulaştırabilir. Bütün dünya bu ahtapotu tanıdı. Bugünden sonra Yahudiler, dünyada bir daha bugünkü kadar güçlü olamayacak ve soykırımcı Nazilerle birlikte anılacaklar.

Hamas mensuplarının Allah’a inanması, ona güvenmesi, sabırlı ve metanetli tavırları, soykırım karşısında yüksek dirençleri, yeryüzündeki bütün Müslümanların saygısını kazandı. Bunun ardından yüz binlerce Hristiyan ve diğer din mensubu, İslam’ı merak edip incelemeye başladı.

Bir Filistinli gazeteci, “Güçlü kaybetmemişse kazanmıştır; zayıf kaybetmemişse kazanmıştır,” der. Sadece rehinelere olan davranışa bakılsa dahi bu savaşın kazananı Filistin’dir.

#Hamas
#İsrail
#İhsan Aktaş
#Toplum