Türkiye siyasetini yakından takip edenler bilir ki siyasi partilerin iş ve icraatları kendi içinde birçok anlayış farkı barındırmaktadır. AK Parti, daha çok icraat, yatırım ve hizmetleriyle öne çıkan bir parti oldu. CHP’nin ise iş yapmaktan ziyade halkla ilişkiler (PR) konusunda başarılı olduğunu, hiçbir icraat yapmadan parti propagandası yapma noktasında dahilik düzeyinde bir yetenek geliştirdiğini tecrübe etmiş olduk. On yıl önce Kocaeli’de etkili bir CHP’li siyasetçi, bana AK Parti’nin Kocaeli’deki
Türkiye siyasetini yakından takip edenler bilir ki siyasi partilerin iş ve icraatları kendi içinde birçok anlayış farkı barındırmaktadır.
AK Parti, daha çok icraat, yatırım ve hizmetleriyle öne çıkan bir parti oldu. CHP’nin ise iş yapmaktan ziyade halkla ilişkiler (PR) konusunda başarılı olduğunu, hiçbir icraat yapmadan parti propagandası yapma noktasında dahilik düzeyinde bir yetenek geliştirdiğini tecrübe etmiş olduk.
On yıl önce Kocaeli’de etkili bir CHP’li siyasetçi, bana AK Parti’nin Kocaeli’deki oy oranını sormuş, ben de yüzde 55 bandında olduğunu belirtmiştim. Bunun üzerine samimi bir itirafta bulunmuş, AK Parti’nin Kocaeli’de yaptığı hizmetler CHP tarafından yapılmış olsaydı CHP’nin Kocaeli’deki oy oranının en az yüzde 80 olacağını söylemişti. O hâlde burada bir sorun olmalı diye düşünmüştüm: Ya halkın AK Parti’ye yönelik bir önyargısı var ya da AK Parti’li siyasilerin işlerini pazarlama konusunda bir sorunu var.
On yıl önceki bu resim aşağı yukarı bugün de Türkiye siyasetini anlatıyor. AK Parti hükümetinin herhangi bir bakanlığı tarafından gerçekleştirilen icraatları incelediğimizde ve AK Partili tek bir bakanın yaptığı icraat ve yatırımların CHP tarafından gerçekleştirildiğini varsaydığımızda ana muhalefet partisinin on yıl iktidarda kalacağını düşünmemek elde değil.
Bırakalım bakanlıkları genel müdürlüklerin dahi AK Parti’nin siyasi iktidarı boyunca gerçekleştirdikleri icraatları bir çırpıda anlatmaları mümkün değil. Bu açıdan Türkiye’de bir doz aşımı yaşanıyor.
Ancak PR çalışmaları açısından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yalnız kaldığını görüyoruz. Diğer bir ifadeyle yapılan tüm icraat ve yatırımların halka anlatılması görevi, büyük oranda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın omuzlarına yüklenmiş durumda.
Geçtiğimiz günlerde TCG Anadolu görkemli bir törenle denizlere açıldı. Her bir vatandaşımızın gurur duyacağı bu gelişme, Türkiye’nin savunma sanayiinde ulaştığı seviyeyi anlamak açısından çok önemli.
“Kötülük korosu” olarak görev yapan müzmin muhaliflerin TCG Anadolu’ya “iki bombalık canı var” yakıştırması yapması muhalefet partilerinin benimsediği siyasi söylemlerin bayağılığını bir kez daha ortaya koydu.
Daha önemlisi hangi siyasi görüşü benimserse benimsesin savunma sanayiindeki gelişmeleri takip eden tüm vatansever vatandaşların, TCG Anadolu gibi yapılan büyük yatırımların Deniz Kuvvetleri’mizi nasıl ileri bir seviyeye taşıdığı konusunda şüphesi yoktur. Efradını cami, ağyarını mâni bir değerlendirme yapmak zor bir iş olmasa gerek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde son yirmi yılda sayısız alanda gerçekleştirilen icraat ve yatırımlar bir devrim niteliğindedir.
Bir önceki seçimde AK Parti’nin seçim vaatlerinden biri Millet Bahçeleri idi. Bugün çeşitli illerdeki Millet Bahçelerinin sayısı 400’e ulaşmış durumda. Biz bu yazıyı kaleme alırken birçok ilde yeni biten ve açılışı yapılan Millet Bahçeleri bulunuyor.
Kentsel alanda gerçekleşen bu yeşil devrim hakkında uluslararası düzeyde bir adet reklam filmi dahi yoktur. Türkiye’de reklamcılık sektörü çok gelişmiş olmasına rağmen bu yatırımın önemi kamuoyuna tam olarak anlatılmadı. Oysa İstanbul’daki Millet Bahçeleri İstanbullularla dolup taşıyor.
Ankaralı bir iş insanı ile Ankara’da bir organize sanayi bölgesini ziyaret etmiştik. Şehrin tek bir ilçesinde 2 bin adet fabrikanın kurulduğunu, bunların yüzde 80’inin ihracata dönük üretim yaptığını öğrendim. Bir arkadaşımız bu bilgiyi hükümete yakın ODTÜ mezunu bir gruba aktardığında Ankara’da yaşanan bu insanların hiçbiri bu habere inanmamış.
Belki de drone çekimleri yoluyla ülkenin sanayi altyapısı kamuoyuyla paylaşılmalı ve burada ulaşılan seviye milletin bir gurur kaynağı olarak anlatılmalıdır.
Adalet, AK Parti’nin en çok eleştiri aldığı konuların başında gelir. Özellikle kadının toplumsal statüsü çok tartışılan bir konu. Oysa AK Parti’nin toplumsal adalet noktasında yirmi yılda yapmış olduğu reform ve yenilikler birçok kesimi tatmin edecek düzeyde. Dikkat ederseniz adalet konusunda muhalefet üyeleri, sıradan insanların dertlerinden ziyade Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, tutuklu FETÖ’cüler gibi davalar üzerinden siyasi söylem geliştiriyorlar.
Ali Babacan, Sadullah Ergin’i aklamaya çalışırken bir çırpıda on kalem reformdan bahsetmiş, ilgili dönemde AK Parti hükümetinin yaptığı icraatları sıralamış. Hakikaten hükümetin herhangi bir bakanlığının icraatlarının bir kesiti ile karşılaşsanız hayretinizi gizleyemezsiniz.
İktidardaki bir siyasi parti için hükümet icraatı ne kadar önemli ise bunların parti yöneticileri tarafından bir misyona dönüştürülmesi de en az o icraatlar kadar önemlidir. Kimlik kazandırmadığınız yatırım anlamını yitirir, sıradanlaşır.
Kamu diplomasisinde ve halkla ilişkilerde aslolan kamuoyunu zamanında doğru bilgilendirmektir. Bu enformasyon çalışması karşısında daima bir dezenformasyon çalışması, bilgiyi çarpıtma çabası oluşur.
Bugün kötülük korosunun hükümet tarafından gerçekleştirilen her şeyi karalama ve kötü göstermekteki başarısı, hükümetin kamu diplomasisindeki eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Allah herkese bir yetenek vermiş: AK Parti’ye uçsuz bucaksız icraat ve yatırım yapma yeteneği;
CHP’ye ise hiçbir değer üretmeden, bir çivi dahi çakmadan sıfırı yüz gösterme yeteneği…
CHP’li bir yerel yönetici 37 yıldır aynı vaadi tekrarlıyorum, yapmıyorum, fakat millet hâlinden memnun demişti. CHP’li İBB Başkanı göreve gelirken yıllık 20 bin, toplamda 100 bin kentsel dönüşüm ve konut yenileme sözü vermişti. İstanbul deprem bölgesindeyken kendisinin hâlihazırda yenileyebildiği konut sayısı 5 bin. Başkan “çok üzüldüğü” bu başarısızlığı CHP’nin PR çalışmasıyla kapatmayı istiyor gibi görünüyor.