Büyük Türkiye’nin nitelikli siyaset ihtiyacı

04:0017/12/2024, Salı
G: 17/12/2024, Salı
İhsan Aktaş

AK Parti, Türkiye siyaset hayatına ilk adımı attığında, alışılmış bütün ezber siyaset anlayışının ötesinde uygulamalar yaptı. Siyaset üretiminden hükümet icraatlarına kadar birçok Batılı ülkeden daha ileri bir vizyon üretti. Refah Partisi’nden AK Parti’ye miras kalan 100 bin kişilik, iyi yetişmiş ve siyaset bilen bir kadro olsa da, AK Parti siyasetinde Sn. Erdoğan’ın liderlik fonksiyonu ve İstanbul Belediyesi’ndeki pratik uygulama deneyiminin yeni siyasetin şekillenmesindeki rolü büyüktür. AK Parti’nin


AK Parti, Türkiye siyaset hayatına ilk adımı attığında, alışılmış bütün ezber siyaset anlayışının ötesinde uygulamalar yaptı. Siyaset üretiminden hükümet icraatlarına kadar birçok Batılı ülkeden daha ileri bir vizyon üretti.

Refah Partisi’nden AK Parti’ye miras kalan 100 bin kişilik, iyi yetişmiş ve siyaset bilen bir kadro olsa da, AK Parti siyasetinde Sn. Erdoğan’ın liderlik fonksiyonu ve İstanbul Belediyesi’ndeki pratik uygulama deneyiminin yeni siyasetin şekillenmesindeki rolü büyüktür.

AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında “yer demir gök bakırdı”. Ekonomik olarak iflas etmiş bir ülke ve derin bir ümitsizlik ortamı vardı. Ülkeye, AK Parti siyaseti ve Sn. Erdoğan’ın dışında ümit veren başka bir saik yoktu.

Liderlik etkisi, partide oluşan kolektif şuur, millete ve bürokrasiye yansıdı. 2005’ten 2015 yılına kadar topyekûn kalkınma, büyüme ve ivmesi devam etti. Türkiye’nin tek başına geri kalmışlık sorunu yoktu. Kangren olmuş demokratikleşme ve vesayet sorunları, Kürt meselesi gibi halının altına süpürülmüş onlarca sorun vardı.

AK Parti siyaseti üzerine öneride bulunmanın zorlukları vardır. Herhangi bir konuda bir yenilik ve vizyon önermeye kalktığınızda iki farklı mesele ile karşı karşıya kalırsınız. Birincisi, AK Parti’nin yapmış olduğu demokratik reformlar, altyapı ve kalkınma hamleleri ile sayılamayacak kadar icraat; daha ileri düzeyde dış politikada ortaya koymuş olduğu küresel etki. İleriye dönük bir mesele konuşurken dahi yapılan işlerin olağanüstülüğü ve muhalefet ile mukayese götürmez üstünlüğü insana “El insaf, daha ne yapsın?” dedirtiyor.

İkincil bir etki de AK Parti’nin, iktidar partisi olarak, Külliye, Meclis, siyaset sorumluları ve bürokraside konum sahipleri arasında “sessizlik siyaseti” uygulamaya başlamasıdır. Şartlar ne olursa olsun siyaset üretmeye devam eden lider, bıkmadan usanmadan hem retorik üretiyor hem de birçok uygulama adımları atıyor. Daha dün Başbakan olmuş gibi heyecan üstüne heyecan üretmeye devam ediyor.

AK Parti’nin kuruluş yıllarındaki Başbakandan başlayarak beldedeki memura kadar sirayet eden kolektif şuur halinde bir kopma var. Çoğu zaman durum analizi yapmak, geleceğe kapı aralamaktır.

Herkesin sustuğu yerde konuşmaya çalışmanın zorlukları vardır. AK Parti salt bir siyasi parti değil, aynı zamanda bir harekettir. Çok insan için bir davadır, bir milletin çalınmış umutlarıdır. Aynı zamanda dünya milletlerinin yarısı için örnek modeldir. Türkiye’nin yirmi yıllık kalkınması, büyümesi ve ürettiği dış politika geri kalmış milletler için bir çıkış modelidir. Sn. Erdoğan’ın zihninde hâlâ diri ve canlı olan, geleceğe dönük bu siyasetin, kişilerin kendi pozisyonlarını koruma refleksinin ötesinde çok daha büyük bir anlamı vardır.

Yıllar önce Türk Tarih Kurumu ya da Türk Dil Kurumu’nun bir toplantısında Sn. Cumhurbaşkanımız konuşma yapıyor. Konuşmanın içeriği tam bir manifesto; bir yönüyle bir tarih tezi. Türk tarihini Oğuz Kağan’dan, Mete Han’dan Maveraünnehir’den Selçuklu’dan Osmanlı’dan Cumhuriyet’e bağlayan, içerik açısından kültür tarihçilerini heyecanlandıracak bir konuşma yapıyor. Bu olağanüstü atmosferi solurken, gözüm ön safta oturan kurum temsilcilerine takıldı. Kendi kendime bir soru sordum: Yarın sabah kurum temsilcileri “eski tas eski hamam” mı diyecekler, yoksa bu devrim niteliğindeki konuşmadan ilham alıp bu vizyonun bir parçası mı olacaklar? Ankara’nın kadim bürokrasi kültürüne güvenimiz tamdır; tabii ki birinci şık geçerli olacaktı.

Siyasetteki bu farklılaşma bununla da sınırlı kalmadı. Zaman zaman atıf yaptığım bir meselede de akademi, AK Parti devriminin bir parçası olmadı. Hâlâ jakoben, Batıcı ve tekelci zihniyetin üniversitelerdeki üstünlük psikolojisi devam ediyor. AK Parti, Cumhuriyet’i demokratikleştiren bir partidir; aynı zamanda bir kalkınma devrimidir. Bizim akademik yönetimimiz, bu büyük devrimle özdeşleşemedi.

Genişletilmiş il başkanları toplantısında Sn. Cumhurbaşkanımız, “Maalesef parti yönetimleri halkın taleplerine cevap veremiyor; bu durum Meclis grubu için de geçerli” ifadesini kullandı.

Seçimlerden sonra, dilimiz döndüğü kadar kanaat önderi sorumluluğu taşıyarak ve oldukça diplomatik bir üslupla anlatmaya çalıştığımız mesele buydu.

Sn. Erdoğan siyaseti ile parti- bürokrasi hükümet arasında siyaset üretimi ve hız konusunda ne kadar yakınlaşma olursa, AK Parti çözüme o kadar yaklaşmış olur.

#politika
#AK Parti
#İhsan Aktaş