1 Eylül 1970 yılında Kastamonu ili Taşköprü ilçesinde doğdu. İlk şiir ve yazıları Milli Gazete’nin ‘sizden gelenler’ köşesinde yayınlandı. Sonrasında kaleme aldığı şiir ve yazıları birçok farklı edebiyat dergisinde yer aldı. 1998 - 99 yılları arasında Sağduyu gazetesinde kültür sanat editörü ve köşe yazarı olarak çalıştı. 1 Ekim 1999 - 15 Ekim 2010 yılları arasında Milli Gazete’de köşe yazarı ve düşünce sayfası editörü olarak görev yaptı. 2000- 05 yılları arasında, 36 sayı yayınlanan Kırklar dergisinin genel yayın yönetmenliğini yaptı. Aynı yıllar içinde, Birey ve Birun Yayınları’nda dizi editörü olarak yer aldı; kırktan fazla kitabın yayınlanmasına vesile oldu. 2005-2010 yılları arasında Dergâh dergisinin mutfağında bulundu. 2011 yılında, kısa bir süre yayın hayatına devam eden Yeni Söz gazetesinin düşünce ve analiz editörüydü. Halen Profil Yayınları’nda şiir editörlüğü, Yeni Şafak’ta köşe yazarlığı yapmaktadır. Ayrıca aylık edebiyat ve fikriyat dergisi İtibar'ın genel yayın yönetmenidir. Ağır Misafir adlı eseriyle, 2008 yılında, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “Yılın Şairi” seçildi. Aynı yıl, “Yılın Yazarı” ödülünü de aldı. Evli ve beş çocuk babasıdır. Yazarın; Üç Köpük, Peltek Vaiz, Güzellik Uykusu, Giderken Söylenmiştir, Ağır Misafir, Kimsenin Kalbi isimli şiir kitapları ve Uçuş Denemeleri, Son Düzlük, Tüfeksiz Hareketler, Öbür Divan isimli deneme kitapları bulunmaktadır.
Dostluğun başı, düşmanlığın sonu yoktur. Bu yüzden atalarımız, “dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur” demişlerdir.
Bana göre düşmanlık, insanın silahı kendisine doğrultmasıdır.
Düşmanlık, ister iki kişi, ister iki toplum arasında olsun, yakıcıdır, yıkıcıdır. Güzelliklerin ve iyiliklerin üstünü örter, masumiyet duygusunu yok eder.
Lütfi Bergen, “dostluk, yürürken belirginleşen bir şeydir” diye yazmıştı. ‘Düşman ayağa bakar’ bahsine işte buradan yaklaşıyorum. Çünkü düşman, yürümenizi, ilerlemenizi, iyi işler yapmanızı istemez. Bekler ki, ayaklarınız birbirine dolaşsın.
Düşmanlığa neden olan çok şey var. Sözgelimi, şiddetli kıskançlık, düşmanlığı da beraberinde getiriyor. İmrenmek, daha insanî.
Düşmanlık hissiyle dolmuş bir kimse, güzel işleri, iyi niyetleri ve incelikleri görmez. Hep kusur arar. Merhametsiz ve yıpratıcıdır. Sadece karşısındakini değil, kendisini de yıpratır.
Yeri gelmişken, Nietzsche’nin şu sözünü de hatırlatalım: “Dünyada hiçbir şey, insanı kin besleme duygusu kadar yıpratamaz.”
***
İnsanları hemen tanıyamayız. Çünkü ‘hayvanın alacası dışında, insanın alacası içinde’ olur. “Öl, diril, düşmanını bil” sözü kulağa hoş gelse de, ne yazık ki böyle bir imkânımız yok.
‘Düşmanın en büyük hilesi, dostluğudur” deniliyor. Hak diyenden haksızlığın, merhamet diyenden merhametsizliğin gelmesi gibi, dostluk diyenden de düşmanlık görebilirsiniz. Şaşırmayın, fakat üzülün.
Pek kullanılmayan, hatta kullanımdan düşmek üzere olan bir kelimemiz var: Zırar.
Zırar, ‘karşılıklı zarar vermek’ anlamına geliyor. Bu kelime, bana kalırsa, cumhuriyet tarihini de özetliyor. Suni düşmanların ve düşmanlıkların üretilmesi, sonra da bunların gerçeğe dönüşmesi, dönüştürülmesi. Sıklıkla tökezleyip düşmemiz bu yüzden. Durumumuzu en iyi anlatan, İsmet Özel’in şu dizesidir: “Düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz.”
Örneğin son otuz yılda, çok acı olaylar yaşandı. ‘Bunu yapan insan olamaz’ dediğimiz yüzlerce çirkinlik ve ayıp gördük. Hayvan da yapmaz. O halde, kim yapmış olabilir? Elcevap: Düşmanlık.
Tam da burada, aklıma, Nurettin Topçu’nun bir cümlesi geliyor: “Düşmanlık, iki canavar benliğin çarpışmasıdır.” Bir de soru soralım: O benlikleri ‘canavar’ haline getiren kimdir, nedir?
***
İlk yazılarımızdan birinde, ‘kardeşlik ahlakından’ bahsetmiştik. Düşmanlığı aşmanın yahut ondan kurtulmanın birinci şartı budur. Şimdilerde “kardeşlik ve dayanışma hukuku”ndan bahsediliyor. Ahlak olmadan, bunların hiçbiri olmaz. Ahlaklı mıyız, değil miyiz, öncelikle buna bakmamız gerekiyor.
Nasıl nifak ile ittifak, iyilik ile kötülük bir çatı altında barınamazsa, dostluk ile düşmanlık da öyledir. İkisinden birini tercih etmeli ve ona göre davranmalı, yaşamalıyız.
Düşmanlığın bir diğer nedeni de, adaletin olmaması veya eksik olmasıdır. Adalet, dünyadan ibaret bir kavram olsaydı eğer, onun için “mülkün temelidir” tanımını kullanabilirdik. Hayır, değil. Bu ve buna benzer gerekçelerden dolayı, ‘ekonomik nedenler’ gibi dünyevî ifadeler beni ikna etmiyor. Çünkü insan, mesela bir ağaç gibi, dünyada başlayıp dünyada bitmez. Elbette, kardeşlik de öyledir.
Tekrardan ve gönül rahatlığıyla, birbirimize “kardeşim” demeliyiz, diyebilmeliyiz. Kim ne derse desin.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.