ErdoğanileTrumparasındaki son zirvede bir kez daha gördük..İçeride bir cephe, bir zihni kararmış, basireti bağlanmış kitle, eski siyasi alışkanlıkları yeniden diriltmeye çalışan bir ittifak halkası, bulduklarıher fırsatta,her tür silahla, kendi ülkesini dövmeye, vurmaya, küçük düşürmeyedevam ediyor.Türkiye’ye yabancı ne varsa, zarar veren ne varsa yakın durmaktan, onlarlaortaklıkkurmaktan çekinmiyor. Hatta onlara“bizimle çalışan” diyeçağrılaryapıyor.Siyasi ahlak, ilke, vatanseverlik, tarihi hafıza,
ile
arasındaki son zirvede bir kez daha gördük..
İçeride bir cephe, bir zihni kararmış, basireti bağlanmış kitle
, eski siyasi alışkanlıkları yeniden diriltmeye çalışan bir ittifak halkası, buldukları
her tür silahla, kendi ülkesini dövmeye, vurmaya, küçük düşürmeye
devam ediyor.
Türkiye’ye yabancı ne varsa, zarar veren ne varsa yakın durmaktan, onlarla
kurmaktan çekinmiyor. Hatta onlara
yapıyor.
Siyasi ahlak, ilke, vatanseverlik, tarihi hafıza, kimlik
, değer hiçbir şey onların bu dürtüsünün önüne geçemiyor.
HİÇBİR ÜLKEDE HİÇ BİR SİYASİ ÇEVRE ÜLKESİNİ BU
Ellerindeki bütün imkanları bu alana istif ediyorlar.
Bütün güç ve kabiliyetlerini başkalarının hesabına servis ediyorlar.
Ülkemizin
gücünü artırmaya, refahını artırmaya, kimliğini güçlendirmeye, toplumsal barışa güç vermeye
, yüzyılların iddialarına su vermeye dönük her girişimi
. Bunun için
siyasi dili, toplumsal körleşmeyi,
ı kullanıyorlar.
Hiçbir ülkede hiç bir siyasi hareket ya da çevre, kendi ülkesini bu denli ucuzlatmaya çalışmamıştır
. Onların
şemsiye altına gizlenen, kimliği belirsiz
organizasyonları üzerinden kendi ülkesiyle
yapılar var.
KALE KAPISINI İÇERİDEN AÇAN, ZİHNİMİZİ
KUŞATAN BİR GİZLİ
Toplumsal
sinir uçlarını ateşe veren, sosyal medya üzerinden sistematik çalışmalar yürüten
,
Türkiye karşıtı her şeyi alkışlayıp ülkenin yararına ne varsa alay eden bir yapı
var. Bu amaçla özellikle sosyal medyada örgütlendirilen yapılar var. Beslendikleri yer, içeride o çevre, dışarıda da bu çevrenin sahipleri!
Hep beraber; kaleyi yıkmak
için, ülkenin etrafına yığınak yapan
kim varsa onlarla iş tutuyorlar. Kapıyı içeriden açıyor, onlara adres gösteriyorlar.
Dışarıdan
planlarının içerideki organizasyonunu yürütüyorlar.
‘TRUVA ATLARI’ VARDI ŞİMDİ AMERİKAN SİLAHLARI İLE
Türkiye’yi Amerika ile dövmek, Trump’la dövmek, senatörlerle dövmek
onlar için gayet normal. Türkiye’yi ABD’nin
coğrafyamızdaki uzantıları ile köşeye sıkıştırmak
, ABD’nin terör örgütleriyle çaresiz bırakmak için bu
acımasız müdahalelerin içerideki psikolojik ortamını hazırlıyor
, ona göre bir siyasi dil kullanıyor.
Türkiye’nin aleyhine bir şeyler olsa”
diye nasıl bir hevesle ve umutla bekliyorlar!
Türkiye’yi Avrupa Birliği ile dövenler vardı önceden
… AB’nin sözcüleriydi onlar.
Siyasete yön verir, kültüre yön verir, ekonomiden sosyal hayata kadar her şeye müdahale ederlerdi
.
Hükümete ayar verir hatta şantaj
. Kendilerini meşruiyet ekseni sanırlardı. Oysa her biri birer
rolü verilmişti.
HEPSİ BİRER KİBİR ABİDELERİYDİ. ÜLKEMİZİN YILLARINI HARCADILAR..
Brüksel, Londra, Paris esastı
… Türkiye sadece onlara uymak, onlara benzemek, onlara
zorunda olan bir ülkeydi onlara göre.
Vesayetçi geleneğin temsilcisiydi onlar
.
Siyasette, medyada, entelijansiyada, STK’larda, askeri ve sivil bürokraside
, her yerdeydiler.
Ülkeye ve millete tepeden bakan
hepsi.
Demokrasi ve insan hakları cümlelerinden başka bildikleri ve söyledikleri hiçbir şey yoktu.
On yıllarca
konuşmuş ama bu konuya
olmamıştı.
Kürt meselesi de, demokrasi ve özgürlük meselesi de, onlar için bir kazanç kapısıydı.
Ayrıca görevlendirilmişlerdi, bu yüzden de hepsi aynı cümleleri konuşur,
dururdu. Aslında Türkiye için söyledikleri işe yarar hiçbir cümleleri yoktu.
Kof, boş, ezber cümlelerle ülkenin on yıllarını harcadılar.
ŞARTLAR DEĞİŞTİ, DÜNYA DEĞİŞTİ. VE SİYASETÇİLERİMİZ DE ÜSLUP, POZİSYON, İTTİFAK DEĞİŞTİRDİ..
Şartlar değişti, dünya değişti, coğrafya değişti, çok sert fırtınalar esmeye başladı. Kullanılan dil, üslup, söylem de sertleşti. AB’ci yumuşak, sinsi dil yerini çok sert siyasi söylemlere terketti.
AB yerine ABD’nin
dili hakim oldu.
Bizim vesayetçilerimiz de buna göre pozisyon, yöntem, üslup değiştirdi
. Önceden terörü insan hakları üzerinden savunanlar,
Türkiye’yi demokrasi diliyle dövenler şimdi terörü açıktan desteklemeye
, onlarla ittifak kurmaya başladı.
ÖRGÜTLERİYLE ORTAK OLDU, HEMEN BİZİMKİLER DE ORTAKLIK KURDU
ABD terör örgütleriyle ortaklık kurarken içimizdekiler de kurmaya başladı
. Siyasi partilerle terör örgütleri aynı çatı altında birleşmeye başladı. Türkiye’ye
dışarıdan saldırılar şiddetlendi, buna bağlı olarak içeriden vurmalar da şiddetini artırdı
.
ne tür bir yöntem işaret ediyorsa içimizdekiler ona göre pozisyon değiştirdi. Son yüz yılda devam eden siyasi pozisyon almanın
izliyoruz.
Erdoğan-Trump görüşmesinde
, o basın toplantısında Türkiye’yi zora sokacak bir durum oluşsa,
. ABD ambargoları başlasa, Kongre kararları alınsa, Türkiye köşeye sıkışsa nasıl sevinecekler.
Bu kimliksizlik, bu kişiliksizlik Türkiye için utanç
tır. Bir siyasi duruş değil, bir tür
, kale kapılarını içeriden açma girişimidir.
Türkiye, hem bölgemizde hem de dünyada
yürütüyor.
Türkiye büyüdükçe kavgalar büyüyecek, bu normal
.
Büyük ülkenin büyük iddiaları
, hesaplaşmaları olur, biz bunu yüzyıllardır yaşıyoruz.
“BİZ” DEDİKLERİMİZ YİNE SALDIRACAK AMA BİZ BU SEFER DE BAŞARACAĞIZ..
Yine yaşayacağız, yine kavgalar edeceğiz
. Yine
uğrayacağız. Yine kendi içimizden vuracaklar. Yine
“biz” bildiklerimizin saldırıları
na uğrayacağız. Yine çok büyük
yaşayacağız. Ama biz yine başaracağız.
Yirmi yıldır köşe yazıyorum
. Bundan daha fazla zamandır gazetecilik yapıyorum. Yıllardır
coğrafyamızı, dünyayı, eğilimleri, çatışmaları, örtülü operasyonları, işgalleri, iç savaşları, siyasi pozisyon almaları, Türkiye içindeki ve dünyadaki değişimleri, güç kaymalarını
izliyorum.
Siyasi hareketlerin, söylemlerin, kimliklerin nasıl değiştiğine,
tanık oluyorum.
Her büyük şoktan sonra çok büyük yükselişler yaşadık.
Yine yaşıyoruz, yine kazanacağız.
Sırtını millete, gönlünü vatana ver.
Yüzyıllardır bize hep bu eksen kazandırdı.
Gerisi hep gelip geçici.. Buradan şaşma yeter.
#Donald Trump
#ABD
#Recep Tayyip Erdoğan
#Sosyal Medya
#Truva