Akdeniz’den İran sınırınakadar, Türkiye’yi güneydentehdit eden hiçbir yabancı işgalvarlığına, onların kontrolündekiterör ağlarına izin verilemez.İster siyasi yolardan isterse askeri yoldanbu kuşaktaki her türlü tehditle mücadele etmek birmilli hedef ve zorunluluktur. Bu kuşaktaki her yabancı işgal, her terör yapılanması Türkiye içinöncelikli tehdittir.HALEP-MUSUL HATTI, BİZİMİÇİN GÜVENLİK HATTI OLACAKHalep-Musul hattının kuzeyindeki her terör hareketi, her tehdit, Türkiye için ciddi güvenlik sorunudur
A
kdeniz’den İran sınırına
kadar, Türkiye’yi güneyden
tehdit eden hiçbir yabancı işgal
varlığına, onların kontrolündeki
terör ağları
na izin verilemez.
İster siyasi yolardan isterse askeri yoldan
bu kuşaktaki her türlü tehditle mücadele etmek bir
milli hedef ve zorunluluk
tur. Bu kuşaktaki her yabancı işgal, her terör yapılanması Türkiye için
öncelikli tehdit
tir.
HALEP-MUSUL HATTI, BİZİM
İÇİN GÜVENLİK HATTI OLACAK
Halep-Musul hattının kuzeyindeki her terör hareketi, her tehdit, Türkiye için ciddi güvenlik sorunudur ve o tehditle yüzleşmek ülkemiz için meşru müdafaadır.
Çünkü;
Suriye ve Irak’ta olanlar
, bu kuşağa yönelik bütün bölgesel ve
çokuluslu senaryoları açık etmiş
, bu senaryoların tamamının Türkiye’yi tehdit ettiği, edeceği,
buna göre planlandığı
artık kesinleşmiştir.
Coğrafyamızda
yüz yıl önce olanlar bugüne taşınmış
,
ülkeler “örtülü bahaneler”le işgal edilmiş ya da iç savaşlara sürüklenmiş
, tehlike adım adım
sınırlarımıza
dayanmış,
“Türkiye Cephesi”
ilan edilmiş,
Kızıldeniz ile Basra Körfezi arası
nda, ülkemizin bir bölümünü de içine alan detaylı,
çok iyi çalışılmış bir harita planı
uygulanır olmuştur.
“TÜRKİYE’Yİ DURDURMA”
PLANI BÖYLE UYGULANDI
Bölgemizde hiçbir ülke buna direnemedi. Hepsi
ya teslim oldu, ya iç savaşlara veya işgallere maruz bırakıldı
. Bunlar olurken Türkiye, tepki göstermemesi için
içeriden durduruldu, oyalandı
, terörle ve zihinsel operasyonlarla felç edildi.
Çünkü
bölgesel işgalin büyük cephelerinden biri Türkiye içinde kuruldu
. Biz bunlara
“iç işgalciler”
dedik.
Gezi terörü, 15 Temmuz saldırısı
, bitmek bilmeyen terör saldırıları hep bu amaçla beslendi, büyütüldü, uygulandı.
Bütün bunların tamamı
“Türkiye’yi durdurma” planının parçalarıydı
.
BİR DE BAKTIK SIRA
TÜRKİYE’YE GELMİŞ!
İşte
Suriye savaşı son noktaydı ve tamamen “Türkiye Cephesi” açmak için çıkarıldı
.
“Terör Koridoru”
dediğimiz ve güney sınırlarımızı tamamen kaplayan
“çevreleme”, “kuşatma” haritası Suriye savaşının ana hedefiydi.
Gezi’yi de, 15 Temmuz’u da, içerideki terörü de yendik, yeniyoruz
. Biz bunları yaptıkça
zihinlerimiz
açıldı, ellerimizdeki
kelepçeler
söküldü, zihinsel esaretimiz ve
siyasi körlüğümüz
ortadan kalktı.
Bir de baktık ki, sıra Türkiye’ye gelmiş
ve adamlar harekete geçmek üzere. Şu an
tam bu noktadayız
. Bıçağın kemiğe dayandığı anda
yüzyılların basireti, siyasi aklı harekete geçti
, biz harekete geçtik.
TÜRKİYE’NİN SON “İYİ
NİYET”İ. ÜSTLERİNDEKİ
ÖRTÜYÜ
KALDIRDIK..
Fırat Kalkanı
ve
Afrin
müdahalesiyle başlattığımız işi tamamlayacağız.
Barış Pınarı Harekâtı
bu yüzden Türkiye’nin geleceğidir,
21. yüzyılı biçimlendirecek bir jeopolitik müdahaledir.
Harekete geçtiğimiz anda ABD’nin paniklemesi, AB ülkelerinin tehditler yağdırması, İsrail’in büyük bir hüsran yaşaması, onların sömürge artığı Arap rejimlerinin Türkiye’yi tehdit etmeye kalkışması
bütün oyunların üstündeki
örtüyü
kaldırdı. Sekiz yıldır hazırlığını yaptıkları proje, Türkiye’nin müdahalesiyle
sekiz günde çöp
oldu.
ABD ile Ankara’da yapılan ve müdahaleye
beş gün
ara veren,
PKK/YPG gibi terör unsurlarının
bu süre zarfında ilan ettiğimiz güvenli bölgeden çıkmasını garanti eden anlaşma, Türkiye’nin
son iyi niyetidir
. Asla geri adım değildir.
ABD VE İSRAİL, TERÖR
PATRONU. O ANLAŞMA
BUNU DA
İLAN ETTİ..
Bu
anlaşma bir şeyi daha ilan etti. PKK’nın, YPG’nin, Türkiye’ye karşı yıllardır devam eden terör saldırılarının arkasında ABD’nin olduğunu.. Terörün patronunun ABD ve İsrail olduğunu…
Hemen ardından
Avrupa
’dan yükselen tehditler de,
terörün taşeronlarının da bu ülkeler olduğunu
… Terör dediğimiz şeyin ABD, İsrail ve bu ülkelerin Türkiye’ye
diz çöktürme
projesi olduğunu..
Terörle mücadele dediğimiz şeyin bu ülkelerin kirli, kanlı hesaplarıyla mücadele olduğunu.. Ankara anlaşmasıyla dünyaya ilan ettiğimiz şey aslında budur.
ÜLKEMİZİ HEDEF ALAN BÜTÜN
TEHDİTLER YENİDEN
TANIMLANMALI
Türkiye bütün güvenlik doktrinini yenilemek
, kendisini hedef alan tehditleri
sıfırdan tanımlamak
zorundadır. Hiçbir
siyasi kimliğe
bakmadan, bu ülkeye bağlı olan herkesin
bu gerçeği kabullenmesi
zorunluluktur.
Hem içeriden hem dışarıdan
, bütün yönlerden yükselen tehditlerin
kimlerden, hangi güçlerden
kaynaklandığını
önyargısız ve önkabulsüz
anlamak ve kabullenmek zorundadır.
İstese de istemese de, ertelese ve ihmal etse de
coğrafya ve dünyanın gerçekleri Türkiye’yi buna zorluyor
ve bu baskı her geçen gün daha da artacaktır.
15 Temmuz iç işgal denemesi de, Suriye’nin kuzeyinden “çevreleme” çabaları da, Akdeniz ve Ege’den “sıkıştırma” girişimleri de ülkemizi buna mecbur bırakmaktadır
.
TÜRKİYE’NİN YÜRÜYÜŞÜ DEĞİŞTİ, GİZLİ HESAPLAR ORTAYA SAÇILDI..
Oyunun kuralları değişti, güç haritası değişti, hesaplaşma değişti
, dost ve düşman değişti,
gizli ve örtülü bütün hesaplar ortaya saçıldı
.
Herkesin
yüzlerce yıllık iddiası
raflardan indiği gibi Türkiye’nin de
tezleri, iddiaları
raflardan indi.
Türkiye’nin sadece hafızası geri gelmedi, yürüyüşü de değişti.
Türkiye, varlığına yönelik bütün tehditlerinin kaynağının müttefikleri olduğunu kabullenmek zorundadır
. Şimdiye kadar bu gerçekten hep korktuk, ürktük, kabul etmek istenmedik. Ama gerçek bu.
TEHDİT NATO ÜLKELERİNDEN... GERİ ÇEKİLİP BİR DAHA BAKIN.
Tehlike ve tehditlerin NATO üyelerinden, Atlantik ittifakı üyelerinden, onların Türkiye ile gizli hesaplaşmasından
, onların bölgemize yönelik istilâ ve işgal çabalarından kaynaklanıyor.
Bu
Irak’ta da, Suriye’de de, Akdeniz ve Ege’de de böyle
. İçeriye yönelik müdahalelerde de, siyasi ittifaklarda da, iç işgal cephesi projelerinde de böyledir.
Geri çekilip resme bir daha bakın.. Sadece bunları göreceksiniz..
Türkiye’nin
ABD’ye, dolayısıyla PKK/YPG’ye verdiği süre bugün saat 22.00 itibariyle sona eriyor
. 444 kilometre uzunluğunda, 32/35 kilometre derinliğinde belirlenen
“Güvenli Bölge”de hiçbir PKK unsuru kalmayacak, kalamayacak. Ve asla geri adım atılmayacak
.
PUTİN TÜRKİYE’Yİ SATAR MI?
Ayn el-Arab
(Kobani) ile
Münbiç
’teki durum ise
bugün Soçi’de yapılacak Erdoğan-Putin Zirvesinde netleşecek
.
Rusya lideri Putin’in, bugünkü görüşmede,
Erdoğan’ın elini zayıflatacak bir tavır göstermeyeceğini varsayıyoruz
.
Eğer Türkiye’nin hassasiyetlerini, güvenlik
kaygılarını
görmeme,
zora sokma, PKK’ya alan açma
gibi bir durun sergilerse, iki ülke arasında
çok ciddi bir güvensizlik
başlamış olacak.
Rusya’nın da Türkiye’nin de bunu isteyeceğini hiç sanmıyorum.
BAŞLADIĞIMIZ İŞİ BİTİRECEĞİZ.
Türkiye “zor oyunu bozar” dedi ve bozdu. Sahada adım atılmasaydı, masa da olmayacaktı.
Bundan sonra da atılacak adımlar,
belirleyici hareket sahada olacaktır
.
Türkiye kararını vermiş ve
ilân etmiştir
. Asla geri adım atma lüksü yok. Geri adım
yıkım
olacaktır. Şu bilinmeli; hiçbir ülkenin “açıktan” Türkiye’nin karşısına dikilme şansı yok.
Öyleyse yola devam.
Başladığımız işi bitireceğiz, bitirmeliyiz.
#Vladimir Putin
#Barış Pınarı Harekatı
#Güvenlik hattı
#Türkiye
#Suriye
#Tehdit
#NATO