Son günlerde rahip Brunson’la başlayan giderek ekonomik saldırıya dönüşen ABD emperyalizminin baskısı artacak gibi görünüyor. “ABD neden böyle davranıyor?” sorusuna pek kıymeti olmayan cevaplar verebiliriz. Çünkü sorundan çok çözüme odaklanarak; ABD’nin ne yaptığından çok bizim nasıl davranacağımız önemli olmalıdır.
ABD ile ilişkilerde 10 Ağustos’la başlayan spekülatif ataktan sonra “normalleşme” beklemek anlamsız. Artık ABD ile Türkiye arasında yeni bir “doğallaşma” süreci başlayacaktır. Bu yeni süreçte şatları ortaya koyan, ilişkilerin belirlenmesinde aktif güç biz olmak zorundayız.
Öncelikle yeni paradigmayı kurgulamak için Başkan Erdoğan’ın çağrısına uyarak dolarları Türk Lirası’na çevirmekle başlamalıyız. Halkın bu seferberliğe katılması için siyasetçilerimizin, bürokratlarımızın yıllardır yatırımlarda öncü olmuş iş adamlarımızın döviz bozdurma işine yönelmesi gerekir. Nasıl kurbanlarını göstere göstere vakıf ve derneklerimize diğer kuruluşlara bağışlıyorsa, göstere göstere dolarlarını da bozdurmaları gerekmekte.
Türkiye, Tanzimat’la başlayan Batı eksenli düşünme, hareket etme paradigmasından kaymıştır. Bu kayma yeni fırsatları getirecek ve yüzyıllardır dikte edilen Batı emperyalizminin ne kadar boş ve anlamsız olduğu anlaşılacaktır. Müreffeh bir uygarlığın yolunun Batı’dan geçtiğini zihnimize sokmak isteyenler, yıllardır özgürlüğümüz önünde en büyük engel olduklarını anlayacaklardır.
Millî mücadele, Batı emperyalizmine karşı ilk direnişimizdi, başardık, teslim olmadık ve zafere ulaştık. İkinci direnişimizi, Batı ve onların taşeronlarının himayesindeki hain FETÖ darbesine karşı gerçekleştirdik. Tankların altında ezildik, kurşunlandık, şehitler verdik ama başardık, namusumuzu, özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı çiğnetmedik.
Şimdi yeni bir milli mücadele seferberliğine hazır olmalıyız. Görüntüde mücadele edeceğimiz alan ekonomi gibi gözükse de aslında öyle değil. Bu mücadele bütün alanlarda yapılmalı özellikle de kültürel olarak. Eğer her yerde direniş gösterebilirsek zafer kazanabiliriz ve bu zaferimiz bize yeni fırsatların kapılarını açar.
ABD’nin karşısında sadece toplumun belirli bir kesimi olmayacak, farklı siyasi görüşlere sahip olsalar da vatan ve millet olgusunda birleşenler bu mücadele içinde yerlerini alacaklardır. Artık 1960, 12 Mart muhtırası, 1980, 28 Şubat darbelerinde ABD ile iş birliği yapan bir ordu da yok. Artık milletin yanında millî çıkarlarımızla hareket eden bir ordu var. Millet-ordu arasında iş birliği tarihin hiçbir döneminde bu kadar belirgin bir hal almamıştı.
Türkiye yönünü artık ABD yerine Asya’ya, Afrika’ya, Latin Amerika’ya çevirme dönemine girmiştir. ABD’ye de gereken ders verilmelidir. Türkiye’nin ne kadar büyük olduğu, Türk milletinin nasıl bir yüce millet olduğunu gösterme vakti gelmiştir. ABD’nin başlattığı saldırganlığa boyun eğerek değil, direnerek karşı çıkılmalı.
Yıllarca ufukları hep Batı’ya yönelmekte aradık, ışığın doğudan geldiğini rüzgârın güneyden estiğini unuttuk. Oysaki Afrika’da, Latin Amerika ve Asya’da yeni fırsatlar var. Şimdi daha da güçlü bir şekilde bu fırsatların peşinden giderek ABD’ye olan bağımlılığımızı sona erdirmek, tam bağımsız ve özgür olana kadar mücadele etmek ana gayemiz olmalı.
Ünlü tarih düşünürü İbni Haldun devletlerin de insanlar gibi doğduğunu, çocukluk dönemini yaşadığını, sonra geliştiğini, sonra da yıkıldığını söyler. Artık ABD Trump dönemi ile yıkılma dönemine girmiş ve Türkiye’ye karşı başlattığı savaşla da, bu yıkımın ilk işaretlerini vermiştir. ABD bu savaşta kaybedecek ve dünya milletlerinin ortak direnişi ile Amerikan yüzyılı sona erecektir.
Bu direnişi önce Filistin ve Suriyeliler değil biz başlatmalıyız. Artık ABD emperyalizmine karşı direniş yüzyılı olarak geçecek bu tarihin dönüm noktasında en ileride biz olmak zorundayız. Amerikan ürünlerini kullanmayarak, Amerikan yapımı filmlere gitmeyerek, Starbucks’larda kahve içmeyerek bu direnişe katkı sunmak zorundayız. Artık Amerikan şirketleri ülkemizde iş yapmayacak duruma gelmeli, Amerika’nın desteklediği okullardan öğrencilerimiz çekilmeli, Amerikan eğitim sistemi, önce bizim ülkemizde iflas etmeli.
Rusya, Hindistan, Çin, Brezilya, Nijerya, Güney Afrika hatta bazı Avrupa ülkeleri de bu direnişe ortak edilmeli. ABD emperyalizmi önce kendi dayatmasını ekonomi üzerinden devam ettiriyor. Türkiye gibi Rusya, İran’ı cezalandırmak, ayar vermek istiyor. Yarın bu daireye Hindistan, Brezilya hatta bazı Avrupa ülkeleri de dahil edilecektir. ABD, sırf kendi çıkarlarına hizmet edecek bir dünya inşa etmek istiyor. ABD’nin bu çabası ancak ortak eylem birliği, ortak bir direnişle engellenebilir.
Türkiye Afrika’ya önemli bir açılım başlattı 2005’ten beri. Şimdi bu açılımın meyvelerini toplama zamanı. Artık Türk yatırımcılar Afrika’ya giderken, Afrikalı yatırımcılar da Türkiye’ye çekilmeli. Dünyanın en zenginlerinden gösterilen Degnote, Amudi gibi şirketlerin Türkiye’de yatırım yapmasının önü açılmalı.
Türkiye, ABD ve Batı emperyalizmine karşı direnişini önce kendi ayakları üzerinde durmakla başarabilir. Direnişin öncelikli hamlesi toplumsal bir direniş ruhunun sağlanmasından geçer. Daha sonrası ise ekonomik olarak dışa bağımlılığın azalmasıdır. Tüketimden çok üreten bir ülke ve ürettiklerimizi pazarlayabilen bir devlet olarak yolumuza devam etmeliyiz. Türkiye’nin Latin Amerika, Asya ve Afrika’da kolay pazar bulabileceği ürünleri mevcut. Mesele gerekli üretimi yapmak ve bu pazarlara yapılan üretimi en kolay ve hızlı bir şekilde ulaştırmak.
Fakat ABD ile asıl mücadele kültürel alanda gerçekleşecektir. Kültürel alanda kazanılan zafer, ABD paradigmasının da yüzyılının da sonunu getirecektir. Çünkü siyasi, ekonomik başarılar geçicidir, kültürel zaferler ise daha kalıcıdır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.