Ortadoğu, ABD ve İsrail’in niyetlerine kurban edilemez…

04:005/03/2019, Salı
G: 5/03/2019, Salı
İbrahim Tığlı

ABD Başkanı Trump geçenlerde Washington’da “Cumhuriyetçilerin Siyasi Eylem Konferansı’nda” yaptığı konuşmada yıllardır ABD’nin bir türlü kabullenmediği gerçeğin altını çizdi. Irak’taki politikalarının başarısızlığına değinerek kendi yaptıkları hava limanında dahi uçağı inerken ışıkların güvenlik amacıyla söndürüldüğünü ifade etti. Trump bir bakıma haklı “Sen 19 senedir işgal altında tutuğun bir ülke için 7 trilyon harca, sonra da güvenliğini sağlayamadığın için korkarak uçağının ışıklarını söndür…”Dile

ABD Başkanı Trump geçenlerde Washington’da “Cumhuriyetçilerin Siyasi Eylem Konferansı’nda” yaptığı konuşmada yıllardır ABD’nin bir türlü kabullenmediği gerçeğin altını çizdi. Irak’taki politikalarının başarısızlığına değinerek kendi yaptıkları hava limanında dahi uçağı inerken ışıkların güvenlik amacıyla söndürüldüğünü ifade etti. Trump bir bakıma haklı “Sen 19 senedir işgal altında tutuğun bir ülke için 7 trilyon harca, sonra da güvenliğini sağlayamadığın için korkarak uçağının ışıklarını söndür…”



Dile kolay, 7 trilyon dolar. Ortadoğu ve Afrika’da bir ülkeye 7 trilyon harcamak o ülkenin en az 3 kez imar edilmesi anlamına gelir. Hangi ülke olursa olsun yatırımların artması, işsizliğin sona ermesi, kişi başına düşen milli gelirin katlanması demektir.

ABD’nin, Irak’ı imar ve inşa etmek gibi bir niyeti olsaydı şimdi terörün olmadığı, güvenlik sorunun sona erdiği bir Irak’la karşılaşırdık. ABD’nin Irak ve Suriye’de var olmasının tek bir nedeni var; İsrail’in ayakta kalmasını sağlamak. ABD’nin sadece Irak’a 7 trilyon, Suriye’ye resmi olarak 200 milyar dolara yakın para harcaması ancak bu şekilde açıklanabilir. Zaten Trump yönetimi de bu niyetini gizlemeyerek, katıldığı bir televizyon konuşmasında Ortadoğu’da bulunma nedenlerini “İsrail’i korumak” olarak belirtmişti.

Trump’un damadı ve Ortadoğu özel danışmanı Jared Kushner’in de bu göreve getirilmesinin öncelikli nedeni Ortadoğu’da İsrail çıkarlarına uygun yeni bir alan açmak. Zaten bir süredir, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan bu niyetin ilk temsilcileri olmaya soyundular. Arakasından Mısır ve Ürdün bu blok içinde yer almaya başladı. ABD’nin, Mısır ve Ürdün’ü bu blokta tutmak için 60 milyar doların üzerinde bütçe ayırdığı kulislerde konuşuluyor. Bu paranın da İsrail veya ABD’den değil, Suudi Veliaht Prens Muhammed Selman’ın hibesiyle olacağı ayyuka çıkmış durumda.

ABD öncelikle Ortadoğu’da anti-İsrail bloğu oluşturmaya çalışıyor. Bu konuda ilk yeşil ışığı Çad Devlet Başkanı İdris Deby’nin İsrail ziyareti ile verdiler. Sudan’ın en önemli aktörlerinden kabul edilen İstihbarat Başkanı Salah Abdullah Guş ve Mossad Başkanı Yossi Cohen’in “gizlice” Münih’te bir araya geldiği dedikoduları Sudan basınında gündeme getirildi.

Irak’a yapılan yüklü miktarda harcamanın arkasında İsrail’e karşı güvenli bir bölge oluşturarak; Irak’ın, İran’a meyil göstermesini engelleyerek, kontrol altına almak. İran’dan gelebilecek tehdidi çok güvendiği ve para harcadığı Irak’taki üsleri ile önleyebilmek. Bu bakımdan Irak, İran’ın dizginlenmesi için ABD’den yardım almaya devam ediyor.

ABD’nin Suriye’de sadece Irak misyonuyla hareket ettiğini düşünmemek gerekir. Trump gerçekten Suriye’den çekilme konusunda samimi olabilir ancak; Irak’tan asla çekilmez. ABD’nin Suriye politikasının, bölge ülkelerini oyalamaya dönük olduğu görülüyor. Türkiye’yi YPG/PYD terör örgütü ile oyalamaya çalışırken Rusya ve İran’ın rejime destek vermelerine seyirci kalarak aslında bu ülkeleri belli bir bölgeye “hapsetmek” istiyor.

Trump’ın başkan seçilmeden önce söylediği ve uygulamaya çalıştığı İsrail ve Filistin arasında kalıcı barışı sağlama iddiası hep İsrail’in çıkarlarına hizmet etti. Aklı başında hiçbir Ortadoğu lideri Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasını kabullenmez. Kabul ettiğinde de sonunun felaket olacağını görür. ABD’nin amacının İsrail’in bölgede elini daha fazla güçlendirmeye yönelik olduğunu Selman dahi diğer kukla liderler de bilmesine rağmen neden bu oyunun taşeronları haline geldiklerini anlamak zor değil. Çünkü Birleşik Arap Emiri, Suudi Veliaht ve darbeci Sisi, kendi gelecekleri ile İsrail’in güçlenmesi arasında bir bağ olduğunu düşünüyorlar.

Bu bloklaşmanın önünde tek engel, İslam dünyasında Başkan Erdoğan gözüküyor. Sadece Ortadoğu halkları değil dünya Müslümanları Filistin ile ilgili bir mesele ortaya çıktığında Erdoğan’ı duymak, dinlemek istiyorlar. Erdoğan’ın Filistin konusundaki haklı hassasiyetini ABD, İsrail ve onların taşeron devletleri çok yakından biliyor ve Erdoğan engelini aşmaya çalışıyorlar.

Erdoğan, Filistin halkının desteklenmesi, haklarının çiğnenmemesi gibi konularda çok güçlü bir irade gösterdi. Bu irade devam ettiği sürece ABD’nin İsrail hamiliğine soyunması ve bölge çıkarlarını devam ettirmesi zor görünüyor. Bu zorluğu aşmak için ABD, Suriye’de oyalama taktikleri güderken Afrika boynuzunda Türkiye’nin, bölge halkının menfaatlerini yükseltmeye yönelik girişimlerinin önünü tıkamaya çalışıyor.

İsrail’in bölgede güçlendirilmesi için ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri daha güçlü bir operasyon deneyeceklerdir. Türkiye, Katar ve İran blokunun bölgeyi istikrarsızlaştırdığı iddiası en büyük argümanlarıdır. Türkiye ve Katar’ın radikal sünni hareketlere destek verdiğini söylerken İran’ı da, Suriye’de mezhepçi bir dış politika izleyerek Arap Sünnileri dışladığını ifade edeceklerdir.

Öncelikle Türkiye’nin, İran ve Katar’dan farklı bir konumu var. Türkiye, hiçbir zaman ayrımcı, etnisiteye dayalı, mezhepçi bir politika izlemedi. Terörü hiçbir zaman desteklemedi ve DEAŞ’e karşı en önemli mücadeleyi veren ülke oldu. İran’ın mezhepçi bir siyasetten kurtulamadığı doğrudur; fakat bu, İsrail ve ABD’nin bir meselesi değil bölge ülkelerinin kendi aralarında halletmeleri gereken bir sorundur. Türkiye ile ilişkileri “iyi” diye Katar cezalandırılırken aynı Katar’ın ABD ile olan güçlü ilişkileri görmezlikten gelinmektedir.

Bu tür bloklaşmayı diğer taraf istese bile sancılı bir ayrışmadır. Çünkü Ortadoğu’da bölgesel tehditler de vardır. Türkiye bu konuda çok kararlı bir politika izleyerek iyi bir sınav veriyor ve stratejik ortaklıkları geliştirmeye çalışıyor. ABD karşı çıkıyor diye İran’ı dışlamıyor, aksine bölge barışı için karşılıklı uzlaşma yollarını arıyor.

ABD’nin Irak işgali, Suriye’deki terör örgütlerine desteği, Suud Prensini ve Körfez Emirini öne çıkarması birbirinden bağımsız olaylar değildir. Yapılan her şey, Trump’ın bir televizyon kanalında dediği gibi “İsrail’i kollamak ve korumak” içindir. Bu yüzden bölge ülkeleri 70 yıldır bölgeyi kan gölüne çeviren İsrail’e ve onu kollayan ABD’ye dur demek için kendilerine çeki düzen vermelidir. Ortadoğu, ABD ve İsrail’in amaç ve çıkarlarına kurban edilemez.

#ABD
#Donald Trump
#Irak
#İsrail
#Ortadoğu
#Jared Kushner