Mısır’da dokuz genç geçtiğimiz hafta Mısır’ın cunta rejimi tarafından idam edildi. Bu idam aslında hepimizin bedenlerinin idamıdır. Diriliş ve isyan ruhumuzu öldüremeyen Batı ve onun işbirlikçi yönetimlerinin geleceğimizi ortadan kaldırmak isteyişidir.
Gençlerin haksız yere idam edilerek hukukun ve insan onurunun çiğnenmesinin üzerinden henüz birkaç gün geçmişken Avrupa liderleri Arap ve Afrikalı liderlerle buluşmak için Mısır’a geliyorlar. Amaçları adaletsizliğe, hukuksuzluğa, insanlığa karşı işlenmiş cinayetlere bir tepki verme değil elbette. Amaçları Mısır Cunta rejimine desteklerini bildirmek, yeni Ortadoğu’nun nasıl şekilleneceğine karar vermek, Avrupa, Arap ve Afrika ilişkilerini yeniden tanzim etmek.
Avrupa devletleri Mısır konusunda hiç de iyi bir sınav vermediler. Meşruiyetini halktan alan Mursi’yi askeri darbe ile deviren Sisi’ye karşı hep nezaket gösterdiler. Avrupa seyahatlerinde kırmızı halılarla karşıladılar. Obama yönetimi, liderler toplantısı sonrası akşam yemeğinde onu yanına oturtarak objektiflere “ne yaparsan yap arkandayız” mesajı verdi.
Oysaki Sisi, gücünü ve meşruiyetini askerlerden, dokuz gencin idamına karar veren sözde hukukçulardan almakta. Avrupa Birliği’nin darbenin gölgesinde meşruiyeti tartışılan seçimle devlet başkanı seçilmiş Sisi’ye karşı olan nezaketinin arkasında neler var? Paris’te öldürülen karikatüristleri dünyanın en önemli konusu haline getirip, cenazelerine katılmayan devlet başkanlarını eleştirirken 9 genci idam eden cunta rejimine karşı neden sessiz?
İslam dünyası olarak bizim en büyük eksiğimiz, kendi iç sorunlarımızı bir türlü halledemeyip ikiyüzlü Batı rejimlerinden medet ummak. Afganistan, Irak, Suriye hep bu çaresizliklerin örnekleri. Rusya’nın Afganistan’dan ayrılması ile Müslümanların eline büyük bir fırsat geçmiş, belki de ilk defa önlerinde kendi geleceklerini belirleme yolu açılmıştı. Değerlendiremedik maalesef, mücahit bildiğimiz, direnişçi kabul ettiğimiz gruplar Rusya’dan daha kanlı bir şekilde birbirlerini katlettiler. Sonra Taliban belası çıktı ve bu gruplara karşı bir savaş başlattı. Taliban ve sözde mücahit gruplar Rusya’da bir araya gelerek Afganistan’ın geleceği için kadim düşmanlarından destek istediler ve bir otel odasında beraberce namaz kıldılar. Objektiflere yansıyan o fotoğraf aslında bir utancın, bir kimliksizliğin fotoğrafıydı.
ABD, hepimizin gözüne bakarak Irak’a girdi ve yüzbinlerce masum insanı katletti. Irak’ın geleceği konusunda belirleyici oldu. Sözde Arap liderler ABD’nin yanında yer almak için kuyruk yarışına girdiler.
Suriye farklı mı? Bölge ülkeleri karşılıklı birbirlerini anlamaya çalışmak ve Esed rejimi yerine, Suriyelilerin müşterek kabul edeceği bir yönetimde anlaşmak yerine ülkenin geleceğini ABD ve Rusya’nın inisiyatifine terk ettiler. Arap liderleri sessiz bir şekilde katliamları izlemekle yetindiler.
İşgal altındaki Mısır şimdi de Arap liderleri ile Avrupa liderlerini bir araya getiriyor. Fransa’nın Libya işgalindeki rol kapma arayışına bu sefer Mısır ekleniyor. Fransa hem Mısır’ın hem Arap dünyasının geleceğinde belirleyici olmak istiyor. İslam dünyasının işgali, Napolyon’un istilası ile başlamış yaklaşık bir yüzyıl sonrada İngiltere’nin işgali ile tamamlanmıştı. Şimdi yeni bir süreç başlıyor, Sisi cuntası, Napolyon’un mirasçılarına altın bir tepsi ile yalnız Mısır’ı değil tüm Arap dünyasını sunuyor. Karşılığında ne alıyor peki? Meşru olmayan rejimlerini devam ettirmek ve Macron’un ifadesiyle İslami terörizmle(!) mücadele etmek için destek.
Avrupa Birliği ise ikiyüzlü siyasetini sürdürmeye devam ediyor. Türkiye’yi uluslararası camiada zor durumda bırakmak için teröristlerin havariliğine soyunmuş bir sözde gazeteci için kınama kararları alırken Mısır’daki hukuk dışı uygulamalara karşı yalnız ismini vermekten dahi çekinen bir Alman siyasetçinin ve İngiltere’nin belirsiz bir Mısır uyarısı ile karşılaşıyoruz.
Batı her zaman ikiyüzlü bir siyaset içeresinde oldu ve olmaya devam ediyor. Türkiye’ye yönelik baskıların arkasında da bu hesaplaşma ve iki yüzlülük siyaseti var. Batılılar yüzyıllardır İslam dünyası ile bir hesaplaşma içindeler. Bugün bu politikalarında en büyük desteği Mısır’ın cuntacı lideri Sisi’den, Suudi veliaht prensinden ve Birleşik Arap Emirliklerinden alıyorlar. İslam dünyasına bu taşeronlar kanalıyla ayar vermeye ve terbiye etmeye çalışıyorlar.
Sudan’daki Türkiye’nin girişimlerine karşı avazı çıktığı kadar bağıran Arap birliği, Fransa, İngiltere ve Almanya’nın Ortadoğu’ya yönelik yeni işgal dalgasına ses çıkarmıyor.
Avrupa ve Arap Birliği’nin bu ikiyüzlülüğüne son vermenin yolu meşruiyetini halkına dayandırmış liderlerin varlığından geçiyor. İşte bu yüzden Mısır yönetimi dokuz gencimizi idam ediyor ve liderlerin çıkmasını engellemeye çalışıyor. Dokuz gencimizin idamı İslam dünyasının geleceğinin tahakküm altına alınması içindir.
1980 darbesi öncesi Türkiye’de Müslüman aktivizm teröre hiç bulaşmadı, kardeş kavgası içinde yer almadı. Dünyayı iyi okumaya çalıştı ve gelecek için hazırlandı. Bu kitlede bazı kırılmalar yaşansa da özgür ve bağımsız ruhunu kaybetmedi. Türkiye’ye ve dünyaya yön verecek liderler yetiştirdi ve yetiştirmeye devam ediyor.
Batı’nın ikiyüzlülüğüyle mücadele etmenin ve hesaplaşmanın yolu, meşruiyetini halka dayandırmış güçlü liderlerden geçiyor. O zaman işte Mısır’da veya başka bir yerde gençlerimiz hukuksuz yere idam edilmeyecek, işte o zaman “Dünya 5’ten büyüktür” sesi daha güçlü duyulacaktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.