Refah-Yol, bazı eksiklerine rağmen, Cumhuriyet Türkiyesi'nin ilk millî hükümetiydi. Peki, bu hükümetin karşısında kimler vardı? İsim verelim: Doğan grubu, bugünün CHP'si diyebileceğimiz DSP, Cumhuriyet gazetesi, kara sermaye, 'beceremediniz, bırakın' diyen cemaat lideri, yargıdaki ve ordudaki malum klikler.
O yılların yalanlarını nasıl unuturuz? Aynı kaynaktan çıkan kurmaca haberler, iftiralar vs. Hükümleri kısa sürse de, maalesef başarılı oldular. Çünkü mütedeyyin camianın imkânları sınırlıydı, kısıtlıydı. Ses, fazla uzağa gitmiyor, herkese ulaşmıyordu. Derdimizi anlatamadık.
Dağlıca bölgesindeki hain pusunun hemen sonrasında, aynı kişiler ve kuruluşlar, yine tam kadro sahadaydı
,
. El ele, omuz omuza. Yalnız bir farkla: Bu kez yanlarında Türk ordusu değil, terör örgütü vardı. Açık bir şekilde, bölücülerle iş tutuyorlardı. Aradan on sekiz sene geçmesine rağmen, inanılmaz bir azimle / inatla, mevcutlarını koruyorlardı. Fireleri pek yoktu. Bülent Ecevit gitmiş, yerine Kemal Kılıçdaroğlu gelmişti, o kadar.
Farklı muhitlere ve değişik fikirlere sahip görünseler bile, aralarında esaslı bir farkın olmadığı ortada. Hiç değişmediklerini de biliyoruz. İster istemez, insanın aklına başka şeyler geliyor. Bir üst akıl. Büyük patron.
Bu birlikteliği daha iyi anlayabilmemiz için, pazar akşamı / gecesi resmi hesaplardan atılan twitleri takip etmemiz yeterli.
Sıralamaya da dikkat edelim. Kim başlatıyor, kimler devam ediyor? Siyasiler nasıl devreye giriyor? Üslupları neden bu kadar birbirlerine benziyor
?
Nihayetinde, o gün, hep beraber şunu yaptılar, başardılar:
Kanlı pusu nedeniyle terör örgütüne ve onun siyasi uzantısına gelecek öfkeyi hafiflettiler; o öfkenin bir kısmını başka bir adrese yönlendirdiler
. İş bir anda dört yüz milletvekili tartışmasına dönüştü. Böylece, başarılı bir algı operasyonuna şahitlik etmiş olduk. Dağdakilerle eş güdümlü şekilde.
Tekrar Refah-Yol dönemini hatırlayalım. 28 Şubat sürecinin iki önemli ismi vardı: Necmettin Erbakan ve Süleyman Demirel. Mağdur olan ve eden.
Demirel, öldüğü gün unutuldu. Adını en son ne zaman duydunuz? Buna karşılık, Necmettin Erbakan, her geçen gün büyüyor, daha çok hatırlanıyor. Milletin gönlünde kalıcı ve kıymetli bir yeri var.
Emin olun, sonuç yine değişmeyecektir.
Değişmeyecek gibi görünen şeylerden biri de galiba şu: Bazılarının bin yıl sürecek olan kin ve düşmanlığı. Yerli ve millî isimlere, dinî değerlere...
***
Birinci Dünya Savaşı'nda kaç cephede ve kimlere karşı savaştık, hâlâ tam olarak sayamıyoruz. Mutlaka birkaç eksik kalıyor.
Yüz yıl sonra, yine benzer bir durum. Yöntem farklı, hedef aynı. Medya sektöründen sermaye dünyasına, terör örgütlerinden bazı siyasi oluşumlara kadar birçok cephe. Her adresin arkasında birkaç farklı ülke. Yeni bir ihale alan çok uluslu / ortaklı şirket gibiler.
Söyleyelim:
Bu, profesyonel kötüler ile amatör iyilerin mücadelesidir
.
Öldürülmek istenen, Türkiye'nin tâ kendisidir.
Biz bu satırları yazarken, yazının tam burasında, Iğdır'dan acı haber geldi. Şunu yazacakken: Uykudaki polisleri şehit edenler kardeşimiz olamaz.
Din ve millet düşmanları kardeşimiz olamaz. Bunlar kardeşimizse, kime düşman diyeceğiz?
Mesele hak aramak ve almak bahsini çoktan aşmıştır. Sayın Erdoğan'ın da dediği gibi, bu artık bir terör sorunudur. Millet hayatının devam edip etmeyeceği hadisesidir.
Her gün yeni bir tehdide maruz kalıyoruz. Açıktan ve kimseden çekinmeden. Böyle yaşanmaz. Buna 'millet hayatı' diyemeyiz. Onurdan ve haysiyetten bahsedemeyiz.
Tunceli'de iki teröristin 'etkisiz' hale getirildiği çatışmanın görüntüsünü izledik. Bir şehit vermiş olan polislere, 'niye teröristi öldürüyorsun' diye kızıyorlar. 'Müsaade edin de sizi öldürsün' diyorlar. İşte böyle bir yere geldik, gelindi.
Bugün, topraklarımız içinde, büyük operasyonlar yapabilme kapasitesine ulaşan ve destek bulan ikinci bir silahlı güç bulunmaktadır. Buna göz yummak ölümdür. Bağımsızlıktan vazgeçmektir.
Şu saatten sonra bunlarla masaya oturmak, o masadan hiç kalkamamaktır.
Acilen ve ihtiyaçtan, 'önce vatan' diyen herkesin siyasi ayrılıkları, geçmiş hesapları, eski kırgınlıkları yok sayıp bir araya gelmesi lazımdır.
Türkiye'yi ve hakikati karartmak isteyenlere karşı kalbî seferberlik ilan edilmelidir.
Bu millet, bu memleket, vatansız ve imansız kimselerden çok eziyet görmüştür. Daha fazlasını kaldıramaz.