Mücahit Küçükyılmaz kıymetli isimlerimizden biridir. Onu yanlış hatırlamıyorsam on yedi yıl evvel tanımıştım. Yağmurlu bir günde oturmuş, baş başa sohbet etmiştik. Bende kalan ilk izlenim: Çalışkan, candan ve saygılı. Şimdi kırk yaşında.
Mücahit Küçükyılmaz’ın Şeyh ile Hükümdar isimli kitabı da bu eserlerden biri. (Mart 2016, Hayykitap) Kitabın üzerinden bir buçuk yıl geçmiş. Ancak okuyabildim. Doğrusu büyük kayıp.
Şeyh ile Hükümdar’ın önemi nereden kaynaklanıyor?
Evet, kitap. Şeyh ile Hükümdar, birbirini tamamlayan yirmi yedi müstakil yazıdan oluşuyor. Kitaptaki yazılar Ocak 2014 ile Şubat 2016 tarihleri arasında yazılmış. Yani darbe girişiminden çok önce dosya tamamlanmış.
Kitaba ismini veren yazı, Şeyh Bedreddin ile Çelebi Mehmet’in hikâyesini, mücadelesini etkileyici bir dille anlatıyor. Öz burada. Bu yazının ‘sonuç yerine’ konulması ise ayrıca anlamlı. Çünkü bir müddet sonra benzeri yaşanıyor.
Şeyh ile Hükümdar üç bölümden oluşuyor: Biz, Siz, Onlar. Sırasıyla; yerli ve millî olanlar, yeni vesayetçiler, eski vesayetçiler.
Bu bölümde Yeni Türkiye’nin tarifi yapılıyor: ‘Devletin aklı, milletin irfanı.’ Elbette özeleştiri de var. Özellikle liyakat ve maddiyat meselelerinde. İkinci bölümde yer alan ‘eşya ile sahih bir bağ kuramadığı için eşyalaşmış insanlar’ bahsi bizi de ilgilendiriyor. (58) Küçükyılmaz’ın isabetli tespitlerinden biri: “Algının olgudan daha fazla önem kazandığı zor zamanlardan geçiyoruz.” (42)
İkinci bölüm, ağırlıklı olarak paralel yapıya ve ona eşlik edenlere ayrılmış. Oldukça önemli ve cesaret isteyen yazılar bunlar.
Milletten ayrı düşenler, ümmetin uzağında kalanlar ve muhalefet etmek ile düşmanlığı birbirine karıştıranlar. Ortak noktaları, yerlilik sorunu yaşamaları ve ecnebi kamuoyu tarafından kutsanmaları.
Özellikle ana muhafeletin durumunu da verelim: “Kendimizi yalanlarla ikna etmek ve beraberce yanıldığımız insanların sayısını arttırmaya çalışmak…” (48)
Nihayetinde, hakikat bellidir: “Bu memleket, yabancı koroların sesi olanların değil, bu toprağın türküsünü çığıranlarındır.” (93) Tekrar başa ve bize dönmüş oluyoruz.
Üçüncü bölümün konusu ve konukları, Eski Türkiye’nin hazımsız aktörleri.
Kanser nedir? Kanser, vücudun kendisine saldırmasıdır. Tam olarak bunu yapıyorlar.
“Türkiye bugün, Soğuk Savaş döneminde pek övüldüğü üzere, üzerine basılıp geçilen köprü ülke olmaktan çıkıp merkez ülke olma çabasına girişmesinin sonuçlarıyla yüzleşiyor. Mesela yakın coğrafyada yaşanan gelişmeler artık Türkiye’nin bir iç meselesi gibi muamele görüyor.” (140) İşte bu gidişata direniyorlar. ‘Benim olmuyorsa hiç kimsenin olmasın’ tutumu içindeler. Bir kısmı ‘her türlü silahın tetikçisi’ haline gelmiş durumda. Bu yüzden barış diyen şiddet üretiyor. Demokrasiyi savunan darbe yanlısı olabiliyor. Mümkün görünmeyen ittifaklar hızla kurulabiliyor.
Böylece Şeyh ile Hükümdar’ın alt başlığı ortaya çıkmış oluyor: “Yeni Türkiye’yi hedef alan iç ve dış tehditler.”
Şeyh ile Hükümdar’ı son yıllarımızı anlamak isteyen herkese tavsiye ediyorum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.