Dur Yolcu

04:0010/07/2019, Çarşamba
G: 10/07/2019, Çarşamba
İbrahim Tenekeci

Üç kıtaya adalet ve merhametle hükmeden Osmanlı Devleti, en kuvvetli olduğu dönemlerde Topkapı Sarayı’ndan yönetilmiştir. Peki, bu sarayın deniz tarafındaki kıyısından, yani bahçesinin önünden geçen yolun ismi nedir? Sirkeci semtinden başlayıp Sarayburnu istikametine devam eden ve Bakırköy’de sonlanan sahil yolunu soruyorum. Kennedy Caddesi. Milletçe neye maruz kaldığımızı anlatan en iyi örneklerden biri bu olabilir.Neredeyse üç asırdır sorumuz sabittir: Ne olacak bu memleketin hali?Memleket derken,

Üç kıtaya adalet ve merhametle hükmeden Osmanlı Devleti, en kuvvetli olduğu dönemlerde Topkapı Sarayı’ndan yönetilmiştir. Peki, bu sarayın deniz tarafındaki kıyısından, yani bahçesinin önünden geçen yolun ismi nedir? Sirkeci semtinden başlayıp Sarayburnu istikametine devam eden ve Bakırköy’de sonlanan sahil yolunu soruyorum. Kennedy Caddesi. Milletçe neye maruz kaldığımızı anlatan en iyi örneklerden biri bu olabilir.



Neredeyse üç asırdır sorumuz sabittir: Ne olacak bu memleketin hali?
Memleket derken, sadece kaybedilen topraklar ve yitirilen hasletler değil, milletin gidişatı da kastediliyor. Yoldaki işaretlerin değiştirilmesi ve bundan dolayı istikametin değişmesi...

İslâmî düşüncenin durumu düzeltme gayreti, bireysel çabalarla başlamış, cennetmekân Erbakan Hoca ile birlikte bütünlüklü, toplu bir hal almıştır. Artık birkaç siperden ziyade, cephenin tamamından sorumluyduk. Uzun ve meşakkatli bir yolculuktan, çile dolu bir mücadeleden geliyoruz.

Öte yandan:
Elimizdekileri zor kazandık, kolay harcıyoruz.

Sanki dilimiz ve önceliklerimiz değişiyor. Tekrar başa, o bireysel çabaya döneceğiz görünüyor.

Yıllar evvel yazmıştım, sormuştum: “
Bu kadar rakamın arasında ne büyür?
” Mustafa Akar da benzer bir hassasiyetle seslenmişti: “
Saymak çok modern, saymadım.
Fikrimizi, düşüncemizi, inancımızı rakamlarla boğmaya çalışan bir dünyayla karşı karşıyayız. Maddiyatın ağır baskısı her geçen gün artıyor. Maneviyat, itimat, birbirinden emin olma hali ise ne yazık ki geriye çekiliyor.
Harflerle çıkılan yolda rakamlarla ilerliyoruz.

Duyduğum andan itibaren “durmak yok, yola devam” ilkesine ısınamadım. Duralım ve etrafımıza, arkamıza bir bakalım. “Trenden indi, bizi yarı yolda bıraktı” diye düşünülen bazı kimseler, belki de şu veya bu nedenden dolayı geride kalmıştır. Kiminin gücü yetmemiş, kiminin dikkati dağılmış, kiminin özel bir durumu oluşmuş, kiminin de siyasette olağan karşılanan ayak oyunları nedeniyle şevki ve gönlü kırılmıştır. Bilemeyiz.

Askerlikte öğrenirsiniz. İlerlemenin kurallardan biridir: “
Dur ve dinle
.” Buna bir kelime daha ekleyelim:
Dur, dinle, dinlen.

Yorgunluk, doğru kararları almamızın önündeki en büyük engellerden biridir. İsim tercihlerine kadar her şeyi olumsuz etkiler.

Mesela:
Dinç, berrak ve bizden bir zihin, 15 Temmuz direnişini oynak parçalar eşliğinde asla kutlamaz.
Böyle bir şey, canı pahasına tankların önüne geçen insanları anlamamak demektir. Cenaze olunca müziğin sesini kapatan bir milletiz. Şehit ve gazilerimiz var. Evet, bu ve buna benzer uygulamalar, hafife alınamayacak, yok sayılamayacak bir burukluk oluşturmuştur.
Adına ne dersek diyelim; İslâmî kesim, muhafazakâr siyaset, mütedeyyin camia; yeni ayrışmalar, düşmanlıklar, sosyal medyanın de etkisiyle büyüyecek olan yangınlar bizi bekliyor görünüyor. Yine birbirimizi kıracak, acıtacağız.
Dünya hayatı, savaşın sonunu görmeden ölmek gibidir. Bunu unutmayalım.
Her tartışma bizi biraz daha bölüyor, parçalıyor, yoruyor. Birbirimize karşı inanılmaz ve anlaşılmaz bir öfkenin içindeyiz.
En son, kadın hassasiyetiyle kurulmuş bir dernek üzerinden şiddetli bir tartışma yaşandı.
Bizim birinci vazifemiz nefsimizi ve neslimizi korumaktır.
Aile üzerinden neslimizi muhafaza etmeye çalışırken, nefsimize hâkim olabiliyor muyuz? Hem tartışmaya bakışımız, hem sorumuz budur.

Yurt içinde ve dışında bu kadar musibet ülkemizi beklerken, millî imtihanlar daha çetin hale gelirken, birbirimizle uğraşmaya ve insan tüketmeye devam mı edeceğiz?

#Topkapı Sarayı
#Kennedy Caddesi
#Mustafa Akar