Barış ödüllü katiller

04:009/09/2017, Cumartesi
G: 17/09/2019, Salı
İbrahim Tenekeci

Arakanlı Müslümanlara uygulanan vahşetin görüntülerine bakamadım. Bakamıyorum. Sanki baktıkça alışıyor insan.Konu Müslümanlar olunca, nasıl bir zalimliğin içine girdiklerini zaten biliyoruz. Çünkü onların hakkını, hukukunu ve canını koruyacak yapılar henüz vücut bulmadı. Yapanın yanına kâr kalıyor. Bedel ödemiyorlar. Şöyle düşünelim:Her türlü fenalığı işliyor acımasızlığı sergiliyor, yalanı söylüyor; buna karşılık zerre bedel ödemeden, hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor. Adil mi? Değil.Haysiyetlerini,

Arakanlı Müslümanlara uygulanan vahşetin görüntülerine bakamadım. Bakamıyorum. Sanki baktıkça alışıyor insan.

Konu Müslümanlar olunca, nasıl bir zalimliğin içine girdiklerini zaten biliyoruz. Çünkü onların hakkını, hukukunu ve canını koruyacak yapılar henüz vücut bulmadı. Yapanın yanına kâr kalıyor. Bedel ödemiyorlar. Şöyle düşünelim:
Her türlü fenalığı işliyor acımasızlığı sergiliyor, yalanı söylüyor; buna karşılık zerre bedel ödemeden, hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor. Adil mi? Değil.

Haysiyetlerini, canlarını ve topraklarını savunmak isteyen Müslümanlara “terörist” etiketi yapıştırıyorlar hemen. Böylece haksızlık ve müdahale kapısı sonuna kadar açılmış oluyor. On beş yıldır yaşadığımız budur. Acı şahitlik.

Bu şahitliğin devamı da var:
İslâm ülkelerinin aleyhine terör estiriyorsanız eğer, bir anda özgürlük savaşçısı, gerilla falan oluyorsunuz.
Otuz beş yıldır maruz kaldığımız bölücü terör gibi.
Evvela şunu yapmalıyız:
Batı dünyasının kelimeleriyle değil, kendi medeniyetimizin diliyle konuşmalıyız.
“Radikal İslâmcı” diyorlar, “Radikal İslâmcı” diyoruz. Buna benzer birçok şey.
YÜKSEK KADER
Son yıllarda, milletimizin ve devletimizin neye karşılık geldiğini daha sık görüyoruz.
Niçin kuvvetli ve kararlı olmamız gerektiğini sahiden anlıyoruz. (Suriye ve Katar bahsine bakılabilir.)
Şimdi, şu anda, Arakanlı kardeşlerimizin barındığı kamplarda, Bangladeş’teyiz. Yine mazlumun yanındayız.
Sadece bir heyet gitmedi oraya, hepimiz oradayız.
“Türkiye nedir” sorusunun cevabı, en dokunaklı biçimde, bir kez daha veriliyor. Hak, hakikat ve hakkaniyet yolundayız.
Ülkemizi bunca musibetten ve operasyondan koruyan şeyin ne olduğunu derinden kavrıyoruz.
Kalpten doğan ve menfaat taşımayan dayanışma duygusu, nice zorluğun hakkından gelmiştir, gelecektir.

Asya’dan Afrika’ya kadar İslâm âlemindeki sayısız acı ve yokluk yalnızca bizi ilgilendiriyorsa, kaderimiz böyle yazıldığı içindir. Kaderimizden kaçamayız.

Allah’ın izniyle, sözümüzün daha tesirli olduğu günleri de göreceğiz.

TERÖRİST DEVLETLER
Bu yazı vesilesiyle, Nobel Barış Ödülü alanların listesine bakıyorum. Özetle:
Dünyayı kana bulayanlar ile barış ödülü alanlar aynı adresler.
B
irbirlerini aklamaya, ellerini bu şekilde yıkamaya çalışıyorlar.
Arada bazı proje isimler oluyor, o kadar.

Kadim bir milleti (Filistinliler) binlerce yıllık yurtlarından, topraklarından edenler, toplu katliamlara imza atanlar, barış ödülü alabiliyor mesela.

Amerika, en çok Müslüman’ı Obama döneminde katletti. Sonuç? Onun da bir barış ödülü oldu.

Son örneğimiz Myanmar lideri.
Sanki ona barış ödülü vermediler, katliam için ruhsat verdiler.
Maalesef görüntü budur.

Böylece ‘barış’ kavramından ne anladıkları da ortaya çıkmış oluyor. Demokrasi ve insan hakları gibi.

Batı dünyası, İkinci Cihan Harbi’nin ardından, güya dünyaya huzur getirmek için birtakım kurumlar kurdu. Müslümanlara zulmedilen hiçbir yerde ciddi manada göremiyoruz onları. Şartlar ‘bizim’ lehimize dönünce kendilerini gösteriyorlar genellikle.

Terör, korku ve düşmanlık ihraç ediyorlar. Korkan insan silaha sarılır. Böylece silah da satmış oluyorlar.
Meğer yeni dünya düzeni dedikleri buymuş.
DUA NİYETİNE

Müslümanlar olarak, katilin ve yalancının yazdığı güven mektubuna sürekli itimat ettik. Halimiz ortada. Artık edemeyiz.

Türkiye, ‘bana ne’ diyemeyenlerin diyarıdır.

Müslüman kıyımının Müslüman kıyamına dönüşmesi için, öncelikle ‘bu ülke’yi ayakta tutmalıyız.

#Arakan
#Myanmar
#İslamiyet
#İsrail