ABD yönetimi,Ortadoğu’da bütün hesaplarını artık PKK ve diğer terör örgütleri üzerinden yürütüyor.Meşru devletler ve terör örgütleri arasındakiçizgiyitamamen kaldırdı.Devletleri kaybetti, örgütlere sığındı.Bu artık açık bir gerçek. Bundan sonra; başta Türkiye olmak üzere, ABD’nindüşmanı ya da dostuolduğuna bakmaksızın,bütün ülkeler bu gerçekle hareket etmek zorundadır.Dünya için çok tehlikeli bir döneminin kapılarını açtı ABD yönetimi. Meşru devletler,uluslararası kurumlar, üst yapılar, geleneksel
ABD yönetimi,
Ortadoğu’da bütün hesaplarını artık PKK ve diğer terör örgütleri üzerinden yürütüyor.
Meşru devletler ve terör örgütleri arasındaki
tamamen kaldırdı.
Devletleri kaybetti, örgütlere sığındı.
Bu artık açık bir gerçek. Bundan sonra; başta Türkiye olmak üzere, ABD’nin
olduğuna bakmaksızın,
bütün ülkeler bu gerçekle hareket etmek zorunda
dır.
Dünya için çok tehlikeli bir döneminin kapılarını açtı ABD yönetimi. Meşru devletler,
uluslararası kurumlar, üst yapılar, geleneksel ittifaklar, uluslararası teamüller, dünyanın düzenini belirleyen ulusların arasındaki
gibi kavramları,
bu “ölçüsüzlüğü” ile yerle bir etti.
Bütün ülkeler, hızla ABD’den uzaklaşıp güvenli liman arıyor.
Bu eğilim, ülkelerin
ABD’ye olan bütün güvenini sarstı.
Her ne kadar varolan ilişkileri korumaya dönük hala bir çaba söz konusu ise de,
ülkeler, bu tehdit karşısında yeni ittifak arayışlarına, yeni güç oluşumlarına yöneldi.
Dolayısıyla bugün
kim ABD’den uzaklaşıyorsa, arasına mesafe koymaya çalışıyorsa, sorumlusu ABD yönetimidir.
Onun açgözlü, hırslı, paylaşımı reddeden, güven vermeyen tutumudur.
Ülkelerin, devletlerin ve ulusların kendini koruma, kendi geleceğini güvence altına alma,
uluslararası alanda kendine daha geniş bir yer edinme çabası en doğal arayışıdır.
ABD’nin tehditleri ve güvensiz tavırları yüzünden oldukça
hızlanmış, inanılmaz bir güçlenme yarışı başlatmıştır.
Ülkeleri terörle vuran ABD, gün gelir terörle vurulur.
ABD, ülkelere yönelttiği bu silahın, bir gün kendisine de yönelmesinin temel gerekçesini oluşturdu.
Sadece düşman gördüğü ülkelere değil, “dost ve müttefik” olarak tanımladığı ülkelere karşı da terörü bir silaha, bir güvenlik aracına, dış politika argümanına dönüştürdü,
güçler haritasının merkezine
oturttu.
Bölge ülkelerini örgütler üzerinden baskı altına almaya, coğrafyayı bunlar üzerinden dizayn etmeye, jeopolitik hesaplarını bunlar üzerine kurmaya, yalnızlaşmasının çaresini bunlarda aramaya
başladı.
Bu
ayrışma en dramatik bir şekilde Türkiye-ABD ilişkilerinde
yaşanıyor. Artık
kimse gözlerini ve kulaklarını kapatıp,
sanki bunlar olmuyormuş gibi hareket etmesin.
ABD ve Avrupa’nın; PKK ve DEAŞ’la Güney Duvarı inşa etme planları.
’ı Irak’ta besleyip
Türkiye’nin güney kuşağında bir DEAŞ duvarı
örmeye kalkışan
İsrail ve bazı Arap ülkelerinden de destek alınmıştır. Kendisi
bahanesi ile güney kuşağımıza yerleşmiş ama örgütü Türkiye’ye saldırtmıştır.
FETÖ’cü askerlerle DEAŞ arasındaki ilişki
nin bilinmeyen bir yanı kalmamıştır.
PKK’yı on yıllarca Türkiye’nin Güney ve Doğu’sunda besleyen, şehirlere saldırtan,
Türkiye’yi dar bir alana sıkıştırıp ülkemize yönelik bir
olarak kullanan
PKK’yı Kuzey Irak’ta koruyan,
Irak’ı işgal ederken
yeni Irak oluşturulurken daha da güçlendiren, bu sefer sınırlarınızın güneyinden saldırılarla Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışan
FETÖ ile içeriden, PKK/YPG ile dışarıdan vuran ABD’dir.
Suriye meselesinde
YPG ve bileşenlerini kuran, yetiştiren, eğiten, örgütleyen, silahlandıran ABD’dir.
Bu sefer Güney kuşağımızın
Suriye bölümünde yeniş bir terör gücü
yaratan ve bunu sadece
Türkiye’nin Güney kapılarını kontrol
altına almak için kullanan ABD’dir.
FETÖ’yü içeriden darbe için harekete geçiren, FETÖ ile PKK/YPG arasında ortaklık kuran,
hepsini Türkiye’yi
amacı için koordine eden, bunun iç politikadaki ortaklık alanlarını oluşturan yine ABD’dir.
Benzer terör
uygulamaları bölgedeki bütün ülkeler için geçerlidir. ABD ekseninde hareket etmelerine bakmayın, bir çok ülke gerçeği bilmesine rağmen,
sığınacak alan, kendi güçlerini inşa edecekleri imkan
geliştiremiyorsa buna “
”
kalıyor.
Her ülke, ABD gücünün dengelenmesini bekliyor.
Peki; ABD bölgede
çöken hakimiyetini; Irak ve Suriye’de beslediği,
silahlandırdığı, kullandığı, kendince “müttefik devlet” statüsü tanıdığı
PKK, YPG ve DEAŞ üzerinden yeniden inşa edebilir mi?
hariç, bölge ülkeleri ile
yaşıyor. Bu ayrışma, öyle kolay kolay üstesinden gelinebilecek bir kriz değil. Çünkü;
ABD’nin agresif tavırlarından bunalan her ülke,
dünyanın
yeni güç haritasını okumaya,
buna göre konumlanmaya çalışıyor, bunun için de
bekliyor.
ABD yeni terör dalgasına hazırlanıyor.
Şimdi yeni bir durum var:
yönetime geçtikten sonra
ABD yeni bir terör dalgasına hazırlanıyor.
PKK/YPG’ye silah ve mühimmat aktarımı inanılmaz boyutlara ulaştı.
nin bile yer aldığı bu takviye,
PKK’nın da ötesinde bir hazırlığa
işaret ediyor.
Suriye ve Irak’taki
tamamen
ve onlar da
yeniden başladılar. Irak ve Suriye’deki terör saldırılarının tırmanması
ediyor. Böyle giderse saldırılar oralarda kalmayacak,
şehirlerimize de yönelecek.
Muhalif olmaktan değil, ABD’den korktukları için tavır alamadılar.
’da
13 insanımızın infaz edilmesi
karşısında
muhalif partilerin açıktan tavır alamaması,
bu durumu
etmek için de
öfkelerini Erdoğan’a, hükümete, Cumhur İttifakı’na ve Türkiye’ye yöneltmeleri
yeni terör dalgasının en büyük
.
Onlar;
muhalif olmaktan değil, ABD’den korktukları için
ülkelerine ve insanlarına sahip çıkıp teröre açık tavır almadılar. Bu da,
yeni terör dalgası için içerinin hazırlandığı
nın işaretidir. Çok
bir işarettir ama bu böyledir.
Birileri “içeriyi” mi hazırlıyor. Savunmada kalmak intihardır!
Bir kez daha
“içeride ortam oluşturup dışarıdan ve içeriden terörle vurma”
senaryosu ile yüz yüzeyiz. Kimler kimlerle ortak, hepsinin tepesinde kimler patron
izliyoruz.
Yapılacak tek şey var ve bu asla “
” değildir. Türkiye için savunma dönemi çoktan kapanmıştır. Yapılacak şey,
tir. 15 Temmuz’dan sonra bütün
bu yöntemle kazanılmıştır.
Savunmada kalmak intihardır.