Yalanlar çağı ya da “Post-Truth” dönem. Fantastik eğilimler ve toplu aldatma ayinleri. Yeni bir inanç biçimi, yeni bir kişilik modeli, bir siyasi proje üretildi. “Takiyye” küreselleşti, ilk proje Türkiye’de uygulandı. Ve bunu bize FETÖ öğretti.

04:0010/02/2020, Pazartesi
G: 10/02/2020, Pazartesi
İbrahim Karagül

“Post-Truth dönem”diye bir“durum”la karşı karşıyayız.“Hakikat sonrası”,“gerçeklik sonrası”diye tanımlanabilen,yalanın kurumsallaşmasını anlatan bir durum.Şahsen ben bunu,kurgunun gerçeğin önüne geçmesi, gerçeği perdelemesive bununbilinçlibiçimde uygulanması olarak anlıyorum. İnsanlığın bir tür“toplu aldatma ayini”ne mahkûm edilmesi olarak görüyorum.YENİ BİR İNANÇ BİÇİMİ, BİR KİŞİLİK MODELİ, BİRTOPLUMSAL FORMATLAMA, BİR SİYASİ PROJE ÜRETİLDİGerçek yerine kurguya,doğru olan yerine imaja öncelik veren

“P
ost-Truth dönem”
diye bir
“durum”
la karşı karşıyayız.
“Hakikat sonrası”
,
“gerçeklik sonrası”
diye tanımlanabilen,
yalanın kurumsallaşması
nı anlatan bir durum.
Şahsen ben bunu,
kurgunun gerçeğin önüne geçmesi, gerçeği perdelemesi
ve bunun
bilinçli
biçimde uygulanması olarak anlıyorum. İnsanlığın bir tür
“toplu aldatma ayini”
ne mahkûm edilmesi olarak görüyorum.
YENİ BİR İNANÇ BİÇİMİ, BİR KİŞİLİK MODELİ, BİR
TOPLUMSAL FORMATLAMA, BİR SİYASİ PROJE ÜRETİLDİ
Gerçek yerine kurgu
ya,
doğru olan yerine imaj
a öncelik veren bir tür
yeni din, inanç yaygınlaşması
bu. İnsan ırkını kendi gerçekliğinden koparan,
varoluş gerçekliğinden koparan
, bugüne kadarki
insanlık mirasını toptan imha etmeyi kafasına koymuş
görünen, ölümcül bir küresel
salgın
hastalık.
İnsanlığın doğuşundan beri hep var olan
“masum yalanları”
, gündelik hayattaki yalanları,
sıradan yalanları
kastetmiyoruz. Bu, insan ırkının eğilimlerinden bir tanesi sadece. Hep oldu, hep olacaktı.
Ama sanırım, Âdem’den bu yana
insanın en güçlü zaaflarından biri olan yalan, 21. yüzyılda bir inanç biçimine, bir kişilik modeline, bir toplumsal formatlamaya, bir siyasi söylem ve projeye
dönüştürülüyor.
ZİHİNSEL AMBARGO, İP
OTEK, FELÇ ETME HALİ,
TAM BİR KÖRLEŞTİRME..
İdeolojilerin öldüğü söylenen çağa yeni bir ideoloji
sunuluyor ve küresel ölçekte
“çalışılmış ve kitlelere dayatılmış” bir proje
ortaya çıkarılıyor. Siyasette,
kültürde, dinde, kişilik ve karakterde
, inanç ve düşüncede sarsıcı sonuçlara, belki de yıkımlara hazırlık yapılıyor.
Gerçekler örtbas edilir,
pervasızlık ve şımarıklıkla
pazarlanır. Kitlelerin
psikolojisi, tepkisi, öfkesi, beklentileri, arzuları
iyi izlenir, yalan projesi bu
psikolojinin, tepkinin, öfkenin artında saklanır
ve sunulur.
Zihinler
çok dar, mikro alanlara sıkıştırılıp meşgul edilir
. Bir tür
körleştirme
programı uygulanır, gerçeği, fotoğrafın büyüğünü tam anlamıyla görmesi engellenir. Bu bir
zihinsel ambargo, ipotek, felç etme hali
dir.
“TAKİYYE” KÜRESELLEŞTİ. İLK PROJE TÜRKİYE’DE UYGULANDI.
Türkiye,
bu projenin
en acımasız, en merhametsiz
haliyle yüz yüzedir.
Yalan haberler, yalan bilgiler, yalan iddialar, yalan projeler, yalan karakter ve kişilikler, yalan adamlar pazarının en sahtekâr olanı bu ülkede
kurulmuştur.
Türkiye’yi kişiliksizleştir, insanlara doğru olanı değil,
o an o ortamda o psikolojide zayıf anını kullanarak hazırlanan projeyi yuttur, iğfal et
, amacına ulaş. Bunu da
süslü
cümlelerle, içi boş vaatlerle kandır. Uyanmalarını engellemek için
aralıksız yalan söyle
, aralıksız yalan projeleri devreye al, vaat ve
içi boş söylem bombardımanı
na tut.
Şii inancında, bugünkü İran’ın çok etkili biçimde kullandığı
“takiyye”nin küresel ölçekte kurumsallaştığını, prototipinin ilk kez Türkiye’de uygulandığını
söyleyebiliriz.
TÜRKİYE; PROFESYONEL YALAN, “ALGI İNŞA ETME”,
“ALGI OLUŞTURMA”
PROJESINI FETÖ ILE TANIDI.
Türkiye bu projeyle
FETÖ
ile tanıştırıldı.
Din, ahlâk, maneviyat kullanılarak, “yalan” etkili bir söylem
, güç olarak kullanıldı. O kadar
profesyonel yalan söyleme uzmanı
ydılar ki, doğru düşüncelere
nefes alacak
bir alan bile bırakılmıyordu.
“Post-Truth” çağını FETÖ ile tanıdık
. Siyasi projeleri, tezleri, toplumsal kimlikleri yalan üzerine kurgulanmıştı.
“Algı oluşturma”, “algı inşa etme” kavramları onlarla türetildi
. Bir küresel,
çokuluslu
proje, Türkiye toplumu adeta felç edilerek FETÖ üzerinden uygulandı.
Maalesef bu vahim durum,
FETÖ sonrası yaygınlaştı
. Dini değerler istismar edilerek örgütlenen
ABD istihbaratının Türkiye’deki taşeronu
bu örgütün
ülkemize bıraktığı en büyük miras, yalanın normalleşmesi
oldu.
15 TEMMUZ’DAN SONRA 3. DENEME 31 MART’TIR.
Artık
“FETÖ yöntemi”
dediğimiz gerçeklerle karşı karşıyayız.
Birçok siyasi çevrenin, sosyal çevrenin, örgütün, sermaye grubunun hatta cemaatin aynı yöntemleri kullandığını
, bu yöntemler üzerinden güç ve çıkar aradığını biliyoruz.
Bu anlamda FETÖ’nün, ülkemize yaşattığı
yıkım ve tehlikelerden çok daha büyüğü
, gerçekliği dinamitlemesi, zihinsel bir hastalığı topluma bulaştırması,
“yalan ve kurgu”
üzerinden siyasi projelere kapı aralaması oldu.
17-25 Aralık
ve
15 Temmuz
atlatılmış olsa da, etkileri uzun süre devam edecektir. Şahsen
31 Mart yerel seçimlerinin, bu anlamda, proje uygulama anlamında, 17-15 Aralık ve 15 Temmuz’dan sonra “üçüncü” proje denemesi
olduğunu düşünüyorum.
FETÖ’CÜ SÖYLEMLER,
YALAN, KURGU,
EKREM İMAMOĞLU..
Açıkçası
FETÖ yöntemlerinin, kurgularının, yalanlarının gerçeğin önüne geçirildiği
, zihin oyunlarıyla toplumsal eğilimlerin yönetildiği, Türkiye gerçeklerinden ve bağlamından koparılan
içi boş vaat ve süslü sözlerle kitlelerin yanıltıldığı
bir seçim dönemi oldu.
Bu açıdan
Ekrem İmamoğlu’nu bir proje olarak gördüm
. PR çalışmalarıyla,
çalışılmış
söylemlerle üretilmiş bir figür olarak gördüm.
Konuşma biçimi, ses tonu, söylem ve vaatleri, “hiçbir şey yapmama” üzerine kurulu programları, toplumsal öfke ve şikayetleri kullanma biçimi, gerçeklikle alakası olmayan iş tutuş tarzı, giyimi, kuşamı, tatil anlayışı..
YALANLARI DIŞINDA HİÇBİR SİYASİ MİRASI
OLMAYACAK.
Hepsi önceden çalışılmış, programlanmış. Aslında
ortada bir siyasi figür yok, ortada bir
kurgu, proje, program
var. Bütün bunlar Ekrem İmamoğlu üzerinden servis edildi, pazarlandı.
Dikkat ederseniz, seçim döneminde
bütün söylemleri yalan üzerine kurgulanmıştı
. Seçimden sonra da bunların madde madde yalan olduğu ortaya çıktı. Ama bütün o vaatlerin boş çıkmasına aynı
“çalışılmış”lıkla, aynı pişkinlikle cevap
veriliyor şimdi.
Yalan ve kurgu üzerinden İstanbul’a bir proje dayattılar. Sanırım
Türkiye’nin siyasi tarihinde “yalan”ın sembolü olma dışında ona hiçbir miras kalmayacak.
FANTASTIK EĞILIMLER,

TÜM ÇAĞ DEĞIŞIMLERİNİN EN SARSICI OLANI.

Söylemek istediğim şu:

Fantastik eğilimler, kurgular, bir tür küresel eğilime, ilgi alanına dönüştü
. Bu doğru. Belki de insanoğlu,
fizikötesine yöneliyor, alışılageldik bilgi ve gerçekliğin ötesini
merak ediyor.
Sinemada, siyasi dilde, dini söylemde
, toplumsal çevre oluşturmada artık bu ilgi kendini hissettiriyor.
Oysa dünya tün zamanların en acı, sert fırtınasına hazırlanıyor
.
Tüm çağ değişimlerinin en derini, en büyüğü, en baş döndürücü olanı
na hazırlanıyor. Siyasi
kimlikler, ideolojiler, kökünden sarsılabilir
, insan ırkının sosyal durumu, aidiyet duyguları temelden çökebilir.
BİRİLERİ BU GÜCÜ İSTİSMAR EDİYOR

“İÇ CEPHE” TAM
BURADA KURULUYOR.


Ancak
bu kitlesel eğilimleri yönetiyorlar ve bu gücü kullanıyorlar. İstismar ederek kullanıyorlar
. İnsanoğlunun ilgi ve eğilimini kendine karşı kullanıyorlar. Yolundan saptırıp bir
hükümranlık projesine
dönüştürüyorlar.
Türkiye’yi
içeriden körleştirme
,
en güçlü cepheyi içeri de kurma
planları da bu çerçevede yürütülüyor.
Tehlike burada
#ibrahim karagül