Türkiye Suriye’ye müdahale etmeli!

04:008/02/2016, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
İbrahim Karagül

Türkiye, Suriye'ye
doğrudan müdahale
eder mi?
Açık bir savaşa
girer mi? Suriye'nin bugünkü durumunu Türkiye için
tehdit
kabul edip
radikal önlemlere
girişir mi?


Suudi Arabistan

'ın başını çektiği,

Körfez ülkeleri ile Mısır ve Ürdün

gibi ülkelerin de destek vereceği

yeni bir Suriye savaşı

mı başlıyor?

Rusya ve İran'ın işgal ettiği

Suriye'de, örgütler üzerinden yürütülen

vekalet

savaşları bitti ve devletler savaşı dönemi mi başladı?



Riyad yönetiminin ardı ardına yaptığı açıklamalar,

asker hazırlandığı

na dair söylentiler, bölge ülkelerinden gelen destek açıklamaları, İran'dan yükselen

tehdit ve şantajlar

önümüzdeki haftalarda Suriye üzerinde yaşanacak büyük

restleşmenin

habercisi olarak okunabilir mi?



Halep'te kıyım, acı kararlar vermek


Hele hele yüzbinlerce insanın

Halep

ve çevresinden Türkiye'ye doğru kaçması, yaşanacak

insani trajedi

ler,

Rusya ve İran'ın Halep'te başlatacağı kıyım coğrafyayı ayağa kaldırır mı?

İnsani durum ve Türkiye gibi diğer bölge ülkelerinin tehdit algılamaları birleştiğinde ortaya nasıl bir reaksiyon çıkar?



Hayati sorular bunlar ve cevabı ya da yaşanacak olanlar da coğrafyada

her ülkenin tarihine iz bırakacak

şeyler olacaktır. Olay bu noktaya dayanmıştır;

mesele Suriye olmaktan çıkmıştır

; özellikle Türkiye için vahim bir gerçekle yüzleşme zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Hem Suriye'deki gelişmeler hem de

terör üzerinden içeriye servis edilen

işgal girişimleri ülkemizi

acı bir karar vermeye

zorlamaktadır.



Alınacak karar ne olursa olsun, Türkiye'nin geleceğini biçimlendirecektir. Bugünün

vahametini

kavrayamayanlar yarın

tarihin yargılamasına

maruz kalacaklar, bugün cesur karar verenler ise, yarının Türkiye'sinin

kurucu unsurları

olarak anılacaklardır. Çünkü ilk kez

hem içeriden hem dışarıdan

saldırı altındayız. Ve bu asla, bugüne kadarki ezberlerle savuşturulacak bir tehlike değildir.



Suriye'den vuracaklar!


Şu

ön kabulle

hareket ediyorum:

Türkiye bu yeni durumu kabullenmeyece

k, kabullenmemeli de.

Moskova ve Tahran'ın Suriye'yi Türkiye'yi tehdit edecek şekilde dizayn etmesine

, burayı bir

garnizon ülke

ye çevirmesine, bu ülke üzerinden

onlarca yıl Türkiye'yi vuracak

şekilde planlar yapmasına asla müsaade edilmemeli, edilmeyecek de.



Türkiye; bu iki ülkenin

Sünni Arapları

, ılımlı muhalifleri, ülke nüfusunun ezici çoğunluğunu yok sayıp, onları

tasfiye

edip, milyonlarcasını

dışarıya sürüp

,

PYD-IŞİD

ve rejim üzerinden kontrol edilebilir bir cephe ülke inşa etme projesinin nasıl bir

intihar saldırısı

olduğunu bilmeli, biliyor da. Suriye'nin insansızlaştırılmasının,

mülteci krizinin bir proje olduğu

nu biliyor, bilmeli de. Bu hazırlıkların, projenin Türkiye'ye yönelik saldırı kampanyasının

ilk adımları

olduğunu biliyor, bilmeli de.



Böyle giderse,

müdahil olamazsak

, birileri müdahil olmamızın önünü kesmeyi başarırsa, bugün

Cizre'de yaşadıklarımızın çok daha vahim olanıyla yüzleşeceğiz

. Bugün terör olmaktan çıkan,

iç i
şgal

denemesine dönüşen saldırılar, yarın açık saldırılara,

sınır ötesinden gelen

taarruzlara dönüşecektir. O gün sadece ilçeleri değil illerin durumunu, bölgeleri tartışıyor olacağız.



Bizi PYD ile ortak yapacaklar

Uzun Suriye sınırı boyunca yoğun saldırılara maruz kalacağız.

Yeni örgütler çıkacak, planlanacak, sahaya sürülecek

.

Bugün PKK derken o gün onlarca örgütle mücadele etmek zorunda kalacağız

. O örgütlerin her biri bir ülkenin kontrolünde olacak, o

vekalet savaşının yönü Türkiye'ye döndürülece

k.



Kuzey Irak'ta yıllarca uygulanan, her altı ayda bir bizim meclisimiz tarafından görev süresi uzatılan, hiçbir siyasi partinin engelleyemediği

Çekiç Güç

benzeri bir proje,

çok daha kapsamlı şekilde Kuzey Suriye'de uygulanacaktır

. O zaman bizler,

PYD ile ortaklık yapmaya, onun üzerinden yürütülen programa teslim olmak zorunda kalacağız

. Böyle giderse, bizi buna razı edecekler.

PYD üzerinden, çokuluslu müdahale

ye tanık olacağız, bütün güney bölgelerimiz, Kuzey Koridoru'nun Türkiye tarafı

tartışmalı bölge

haline gelecektir.



Rusya ve İran aslında Türkiye ile savaşıyor


Türkiye ile Suriye'nin

kaderi

birleşmiştir. Milyonlarca insan bu ülkede misafirimizdir.

Suriye'nin ana omurgası ar
tık Türkiye'dedir, Türkiye'dir

.

İran'ın Suriye ile hiçbir bağı yoktur. Rusya'nın Suriye ile hiçbir bağı yoktur. Suriye'deki savaştan İran hiçbir zarar görmemiştir, Rusya hiçbir zarar görmemiştir. Ama iki ülke, sınırları bile olmayan bu ülkeye yerleşmiş, onu işgal etm
iştir.

Şimdi de

demografik

tasfiyeler yapmakta, Suriye'yi Türkiye'ye karşı

cephe ülke

olarak dizayn etmektedir.



Bu iki ülke de hem Suriye halkına hem de

Türkiye'ye savaş açmıştır

. Tahran ve Moskova'nın bu ülkede yürüttüğü savaş Türkiye'ye karşı bir savaştır.

Bu iki ülke aslında doğrudan Türkiye ile savaşmaktadır. Bunun gizlenecek hali kalmamıştır

.



Elbette biz, bu iki ülke ile savaşmayacağız. Ama Suriye üzerinden Türkiye'nin vurulmasına, Suriye'nin Türkiye karşıtı bir

garnizona

dönüşmesine de göz yummayacağız. Hiçbir ülke, böyle bir halde

suskunluğa

gömülüp tehlikenin yaklaşmasına, bir süre sonra kendini vurmasına rıza göstermeyecektir.



Kimse Türkiye'den bu tavrı beklemesin ve kimse bu tavrı bir

olgunluk
göstergesi olarak bize pazarlamasın

. Bu tehlikeyi bertaraf etmek için, bir yerde durdurmak için Türkiye gerekirse

açık savaşa
girmelidir, girmek zorunda da kalacaktır

. Geç kalmış her günün ülkeye faturası çok ağır olacağı gibi, bir süre sonra tehlikeyi bertaraf etme fırsatı da kalmayacaktır.



Öz savunma kimseye, 'ittifaklara' terk edilemez


Hiçbir ülke, ulusal egemenliğini ve toprak bütünlüğünü, iç barışını, bölgesel güvenliğini içinde bulunduğu ittifakların, uluslararası organizasyonların mutlak denetimine terkedemez

. Onların inisiyatifine bel bağlayamaz.

Ülke olmanın, devlet olmanın, millet olmanın, bağımsız olmanın en önemli şartı budur

. Bu yoksa öyle bir ülke de, devlet de yoktur.



Bu büyük bir

stratejik körlük

tür. Bu, bir başka

vesayet türü

ne teslim olmaktır.

Öz savunma

dediğimiz şey, sadece ülkenin

kendi dinamikl

eriyle sağlanabilir ve asla başkasına

emanet edilemez

. Türkiye'nin kaderi de başkalarının inisiyatifine, merhametine terkedilemez.



İçinde bulunduğumuz

ittifak

çevreleri, bugün açıktan

terör örgütleriyle ortaklık

kurup Türkiye karşıtı hareket ediyorsa, bu ülkeyi

içten

vuruyorsa, o örgütlere silah sağlıyorsa, Suriye savaşını Türkiye içine servis ediyorsa, Suriye'de çözümü imkansızlaştırıyorsa, bu sürüncemede bırakma haliyle bizi

kötü bir sona

sürüklüyorsa, onlara bel bağlamamız, onlardan destek beklememiz, bu

ülkenin geleceğini karartmak

olacaktır.



O vesayet bize yeni harita dayatacak

Bize bunları dayatan hiçbir ülke, böyle bir durumda, kendi kaderini o ittifak halkasına emanet etmezdi. Biz, bu durumda bile onlara bağlı olarak hareket ekmeyi bekliyorsak,

onlara göre hareket edeceksek, çok büyük bir hata yapıyoruz

demektir. Böyle bir

lüksümüz

yok. Şartlar bu lüksü çoktan ortadan kaldırmış durumda.



Buna rağmen hala o noktadaysak,

yıllardır vesayete karşı mücadele eden Türkiye, kendini bir başka vesayetin kollarına atmış sayılır

.

Üstelik bu vesayet, Türkiye'ye yeni bir harita dayatacak kadar tehlikeli adımlar atmaktayken

.



Türkiye müdahale etmezse
bölünmeyi tartışacak


Türkiye Suriye meselesine doğrudan müdahil olmalıdır. Buna askeri harekat da dahil.

İran ve Rusya'nın gerekçeleri bu kadar zayıfken bu ülkeye girebiliyorlarsa, sınırımızın

sıfır noktası

nı bile bombalayabiliyorlarsa, Suriye halkını Türkiye'ye kovuyorlarsa, Suriye'den Türkiye'yi de vuruyorlarsa Türkiye'nin onlardan çok daha fazla ve gerçekçi gerekçeleri vardır.



Kimse açıktan savaş istemez. Kimse Rusya ve İran'la Türkiye arasına savaşın girmesini istemez.

Bunu temenni bile etmez. Ama bu sefer

durum çok ciddi

. Bugün adım atılamazsa yarın bugünkü

müdahaleden çok daha zor şartlar

la mücadele etmek zorunda kalacağız.

Suriye rejimi, Şam yönetimi diye bir şey kalmadı artık

. Orası yeniden dizayn ediliyor, bu durum bizi açıkça tehdit ediyor,

savaş Türkiye'ye yöneliyor

ve biz bunu kabullenip suskun kalacağız! Böyle bir şeye hangi ülke teslim olabilir? Müdahale için hem tehdit, hem fiili durum, hem de hukuki gerekçe vardır.



Buna savaş çığırtkanlığı diyecekler, biliyorum, ama

bu müdahale olmazsa, birkaç yıl sonra Türkiye'nin parçalanmasını tartışıyor olacağız

. Bir yere not edin!




#Türkiye
#Suriye
#ortadoğu