Türkiye için, “terör dönemi” sona erdi. On yıllardır ülkenin kanını emen, içeride, bölgede ve dünyada onu zayıflatan en büyük “iç tehdit” ortadan kalktı.
Ekonomik çöküşlerin, siyasi krizlerin, toplumsal çatışmaların ana sebebi olan ve ABD ve Avrupa için “içeriden saldırı” gücü olarak kullanılan terör yapılanmaları büyük oranda çökertildi.
İster etnik kökenli olsun, ister mezhep kökenli olsun, inşa edilen Büyük Türkiye’de, artık bu yapılanmalara hiçbir şekilde alan açılmayacak. Bu “alan”ın açılmasına yönelik zaaf alanları kapatılacak.
Bütün bunlara rağmen, hâlâ terör üzerinden Türkiye ile hesaplaşma içine girenler çok ağır bir hezimet yaşayacak. Çünkü, bölgesel ve küresel ölçekte yeni güç denklemi Türkiye’ye bu yönde sınırsız müdahale gücü ve imkânı sunacak. Birçok ülkenin de bu güce karşı teröre verdiği desteği keseceğini göreceğiz.
ABD’nin doğrudan müdahaleleri ile, AB ve NATO üyesi ülkelerin ifade özgürlüğünü silaha dönüştürerek, etnik kimlik ve mezhep kartlarını kullanarak Türkiye’yi yönetilebilir alanda tutma stratejisi de çöktü.
Artık ne öyle bir güçleri var ne de bunları dinleyecek bir Türkiye. Batı ittifakı içinde olmasına rağmen, güvenlik tehditlerinin neredeyse tamamı Batılı ülkelerden kaynaklanan Türkiye’ye karşı en güçlü silahları ellerinden alındı.
Dile kolay; kırk yıldır Türkiye’nin varoluşu, iç politik denklemi, dünya ile ilişkileri, toprak bütünlüğü, siyasi kimlik ve kadroları bu iç çatışmaya göre şekillendi.
Kendi içinde bir virüs, bir kangren hâli devam ettirilerek, zayıf, takati bitmiş, ekonomisi batmış, siyasi krizlerle boğuşan, ABD’den gelen talimatlara göre yönetilen bir ülke hâli yaşandı.
Osmanlı’dan sonra Anadolu’yu koruyan bir halkın; uyanmaması, kendine gelmemesi, sadece ve sadece ABD ve Avrupa için bir cephe ülke olarak kalması, güçlendikçe zayıflatılması, başını kaldırıp kendine ve dünyaya bakacak mecali olmaması için, her türlü iç ve dış müdahale yapıldı.
FETÖ kullanıldı, PKK gibi etnik terör örgütleri kullanıldı, DHKP-C gibi mezhepçi terör örgütleri kullanıldı, darbeler kullanıldı, her on yılda bir ekonomik kriz bir müdahale aracı olarak kullanıldı.
Bütün bunlar, imparatorluk aklı ve genetiği olan bir ülkenin, bir toplumun, kendi bölgesinde, coğrafyasında bir güç olmaması için yapıldı. Vesayet altında olan, coğrafyası ile bile ilişkileri kesilen, her kendine gelmeye giriştiğinde parçalanma ile tehdit edilen bir ülke oldu.
Siyasi liderleri ve kadroları bile, Amerikalı, Avrupalı gibi düşünmek zorundaydı. Yerli kimlikler, mili hedefler alay konusu edildi, medya operasyonları ile aşağılandı.
Anadolu insanını küçümseyen, Batı ile tam entegre azınlık bir çevre tarafından yönetilen, aslında rehin tutulan bir ülkeydi.
ÖNCE DARBELER, SONRA FETÖ, SONRA DA TERÖR…İŞTE TARİH BÖYLE DEĞİŞİR!
Önce darbe dönemleri kapatıldı. 20. yüzyılın en kötü geleneğine son verildi. Bu işin son noktası 15 Temmuz oldu. Bu girişim, Türkiye’ye yönelik son Batılı saldırıydı.
Sadece FETÖ’nün değil, Batı ittifakının ortak saldırısıydı. Türkiye yeniden rehin alınacak, Batılı eksene oturtulacak, büyüme, güçlenme hayallerine son vermek için küçültülecekti.
Sonra ABD, Avrupa ve İsrail’in içerideki en büyük taşeron istihbarat ağı olan FETÖ çökertildi. Tasfiye edildi. Elli yıl boyunca PKK terörüyle birlikte beslenen, güçlendirilen, devletin bütün kurumlarına, toplumun sinir uçlarına yerleştirilen FETÖ, ezildi. Çoğu efendilerinin yanına kaçtı.
Bu vatansızlar grubu ile, bu Gurka’larla mücadele Türkiye’ye çok ağır bedeller ödetti.
Üçüncü adımda “Terörsüz Türkiye” planı başlatıldı. PKK ve bağlı unsurlarının Türkiye içinde ve çevresinde yok edilmesi için olağanüstü bir dönem başladı. İçeride neredeyse yok edildi. Irak’ın kuzeyinde neredeyse yok edildi. ABD silah yığınağı ile Türkiye için en büyük tehdit haline geldiği Suriye’nin kuzeydoğusunda da tasfiye ediliyor.
Terör örgütleri üzerinden Türkiye’nin bölünmesi, küçültülmesi planlarının sonu getirildi. Etnik kimlik üzerinden, mezhep üzerinden iç savaş ve bölme tehditleri ortadan kaldırıldı. Bütün bunlar ABD’nin, Avrupa’nın, İsrail’in projeleriydi. Türkiye özellikle son on yılda öyle büyük güç inşa etti ki, bu projelerin patronlarının Türkiye ve bölgedeki gücünü eritti.
Orta Asya’da Türk Devletleri Teşkilatı ile bir varlık inşa eden, Suriye’de rejimin devrilmesiyle yeni bölgesel bütünleşmenin büyük adımlarından biri daha atılan, Afrika’nın hemen her ülkesinde askeri, ekonomik ve sivil kuruluşlar üzerinden güç ve ortaklık alanları oluşturan, Ortadoğu’da ve Güney Asya’da olağanüstü dayanışma hatları kuran Türkiye’nin, içeriden, sınırının sıfır noktasından saldırılara müsamaha göstermesine ancak aptallar inanırdı.
Ve öyle oldu. Bütün bu ince ayar hesapları anlayamayan aptallar ortada kaldı.
Artık hiçbir ülke, Türkiye’yi doğrudan karşısına almaya cesaret edemeyecek. Hiçbir ülke Türkiye’yi kızdırmaya, örgütler üzerinden tehdit etmeye cesaret edemeyecek. Her ülke, dolaylı da olsa, böyle bir girişimin bedelinin çok ağır olacağını bilecek.
Bu fotoğraftan bakınca, terör örgütleri de Türkiye karşısında bir varlık inşa edemeyeceğini biliyor. Çünkü onları besleyen 20. yüzyıl şartları yok artık ve olmayacak.
Terör örgütleri ve iç cephe dağıtılırken, kuruluşundan bu yana bölünme, parçalanma paranoyası da artık sona eriyor. Türkiye için bölünme değil bölgeselleşme, küçülme değil büyüme, yeniden vesayet altına girme değil liderlik etme dönemi başlamıştır.
Terörün ve bölünme tehditlerinin ortadan kaldırılması yüz yıldır Türkiye’nin önündeki bütün duvarların yıkılmasıdır.
Osmanlı İmparatorluğu’nu dağıtanların 20. yüzyıl boyunca Türkiye’yi durdurmaya dönük bütün planları, inşa ettikleri bütün engeller çökertilmiştir! Doğuda, güneyde ve batıda duvarlar yakılmış, “Kapı”lar açılmıştır.
Bir zamanlar Türkiye’yi vesayet altında tutan, her istediğini dayatan, küçümseyici davranışlarla kapılarda süründüren Avrupa Birliği’nin “Bizi savunun” diye yalvarır hale gelmesi, sadece ibretlik bir durum değil. Türkiye’nin oluşturduğu yeni güç fotoğrafının en net karesidir.
Bundan sonra deneyebilecekleri tek şey kaldı: Erdoğan’ın bir dönem daha Cumhurbaşkanı olmaması için son kartları kullanmak. Son kozları oynamak...
Çünkü biliyorlar ki, o dönem, bugüne kadar yapılanların zirvesi, zafer ilanı olacak. Bunun İsrail için ne anlama geleceğini ben tahmin ediyorum ama bu tartışma için vakit henüz çok erken…
İşte içeride bir “dansöz” üzerinden son çırpınışlarını böyle yapıyorlar. Hepsinde hüsrana uğradılar. Bu sefer en ağır hüsranı yaşayacaklar. O “dansöz”e en büyük desteği işte bu yüzden İsrail verecek.
Ama ögrenecekler: Türkiye durdurulamaz.
İsrail de boyun eğecek.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
elbette çok yaralar aldık hem ekonomi hem manevi lakin işimiz henüz bitmedi hesaplaşacağımız bir israil var bir batı onedenden bu ülkeyi o DANSÖZE setlim etmemek için halk desteği ve birliği çok önemli ALLAH CC yardımcımız olsun inşallah
Kaleminize , yüreğinize sağlık İbrahim bey Kardeşim. Her zamanki gibi müthiş bir yazı.
Eyvallah hocam kaleminize sağlık..
O dansöze etek giydirip oynatır bu millet ...
İçimizdeki Siyasi, Tüccar, iş İnsanları, Barolar ve TÜSYAT gibi HAİNLER bitmedikçe her zaman bir tehlike var.
İki yüzlü avrupa , hala kendi yerine parayla ölecek birilerini aramakta. Devir değişmiştir ancak içerideki yüz yıl önce yerleştirilmiş turuva atları hala aktiftir. Acelecilik bu dönemde bütün birikimleri heba edebilir. Yönetenlerimize Allah iyiyi-kötüyü; doğruyu-yanlışı ayırabilme basiret ve feraseti versin.
Osmanlı gibi daha doğrusu Resulullah sav in Kur'an sünnet merkezli bir toplum ve o toplumunun oluşturacağı devlet yapısı kurulmadan olmaz.İslam toplumun en alt tabakasına gereği ile oğretilmeden devrimler mustekbirlere yeni dünya düzeni kuranlara başkaldırı yapılamaz.Onlara dur denemez.Osmanli sonrası İslam dünyasında ve özellikle de hilafet merkezinde oluşturulan toplumlar ve devlet düzeni ile emperyalist lere had bildirilmez onların oyunları bozulamaz.Şuan ki sıkışıklıklarina aldanmamamak gerekir.Duraganliklarina da...Mesala Osmanlı sonrası toplumu yetiştirecek kurumlar başarılı değildir.mesala dinî hayatı düzenleyen diyanet kurumu ve din adamları büyük bir bütçesi olduğu halde ve yurdun en ücra noktasında olduğu hâlde toplumun hali ortada.. Emperyalistlere karşı bir İslami bir bilince sahip değildir ne yazık ki..Toplumun İslami bilgisi çok sığ sıradan..ve Kur'an sünnet ve icma merkezli sahih din konusunda çok çok başarısız olmuş veriler var.Belki de emperyalistlerin ve onlain emir eri olanların planı tam da buydu..Yazar ve onun gibiler şuan ki siyasi askeri vb yükseliş trendini yanlış algılıyor bence.. Maç devam ediyor istikrarlı bir büyüme gelişme gereklidir.Kuran ve sünneti sahabe icmaini İslam akidesini toplumun en alt tabakası edinmeden savunma ve sonrası hücum olması düşünülemez
dansöz değil, zübük
dansoz kim merak ettim ☺️
İnşaAllah, Rabbim birliğimizi, dirliğimizi daim eylesin, içimizdeki kukla azgın azınlığın belasını versin, Amin
Allah'a şükür,Tüm ihanetlere rağmen Rabbimizin desteğiyle güçlenme büyüme devam edecek binlerce şehidin kanları canları sayesinde İslamın son kalesi korundu ve güzel günler daha güçlü şekilde gelecek ve ortalık malı çerezler temizlenecek,Selamlar
İMANSIZOĞLU adlı bu danzöz ellerinde patlayacak. İmamoğlu diye lanse ettikleri İMANSIZOĞLU bu ülkenin İsrail için yetiştirilen en azılı ve kaliteli münafık tasmalı köpeğidir. Ve makarAllah…
Dansöz.. İmamoğlu..mu acaba..o kadar çoklar ki ulkemizde
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.