15 Kasım’daAsya-Pasifikülkelerini bir araya toplayandünyanın en büyük serbest ticaret anlaşmasıimzalandı.İki milyarın üstünde nüfusuiçine alan, Doğu ve Güneydoğu Asya ülkeleri büyük bir ortaklık kurdu.ABD’nin, Batı’nın gerilemesinin ortaya çıkardığı boşluğudolduran Asya-Pasifik ülkeleri,ABD ve Avrupa’yı dışarıda bıraktı.Güç zaten Doğu’ya kayıyordu. Otuz yıldır bunu izliyorduk. Bu anlaşmayla Doğu, Batı’ya var olan gücünü tanımlama ve ilan etme yoluna gitti.Batı’nın dünya düzenine son çivi çakıldı.Yükselenekonomik
15 Kasım’da
ülkelerini bir araya toplayan
dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması
imzalandı.
İki milyarın üstünde nüfusu
içine alan, Doğu ve Güneydoğu Asya ülkeleri büyük bir ortaklık kurdu.
ABD’nin, Batı’nın gerilemesinin ortaya çıkardığı boşluğu
dolduran Asya-Pasifik ülkeleri,
ABD ve Avrupa’yı dışarıda bıraktı.
Güç zaten Doğu’ya kayıyordu. Otuz yıldır bunu izliyorduk. Bu anlaşmayla Doğu, Batı’ya var olan gücünü tanımlama ve ilan etme yoluna gitti.
Batı’nın dünya düzenine son çivi çakıldı.
Yükselen
ekonomik güç, sermaye gücü, teknoloji gücü, insan kaynağı, önlenemez dinamizm Doğu’yu, Asya’yı hızla dünyanın merkezine yerleştirdi.
Pandemi Batı’yı inanılmaz bir belirsizliğe sürüklerken Asya, Batı’nın tek yanlı dünya sistemi hayallerine
de çaktı.
Bu kaçınılmazdı. Batı için bu durum,
coğrafi keşiflerin, sömürgeciliğin başlamasından sonraki en büyük değişim, güç kayması
dır. Ve dünyanın bütün güç haritalarını tamamen tersine çevirecektir.
Son otuz yıldır Batı’nın, ABD öncülüğünde dünyaya sunduğu,
dayattığı hiçbir küresel proje başarılı olamamıştır.
Bundan sonra hiçbir şekilde başarılı olamayacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, canla başla bunu anlatmaya çalışıyor.
’ın hemen her konuşmasında vurguladığı;
“Yeni bir dünya kuruluyor, biz bu dünyanın merkezinde olacağız”
mealindeki cümleleri, aslında, bu büyük değişimi ve Türkiye’nin bu alanda verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Batı, Osmanlı çöktükten sonra Türkiye’yi sadece bir cephe ülkesi olarak kurguladı. Önce Sovyetler’e,
komünizme karşı, Soğuk Savaş’tan sonra da
“terörizmle mücadele” adı altında Müslüman dünyanın yükselişine
karşı.
mealindeki bütün sözler, söylemler aslında rolü daha iyi yapalım diye geliştirildi.
Ancak Türkiye,
okuyordu, görüyordu ve yeniden
“köprü”, “yol”, “geçiş noktası”, “cephe ülke”, “garnizon” modellemelerine asla razı olmayacaktı.
Olmadı da. Büyük bir uyanış, yükseliş dönemi başlattı. Aslında bir kez daha tarihe döndü, coğrafyaya döndü, kendine döndü.
müdahalesi, Türkiye’yi elinde tutmak için Batı’nın
“Türkiye Ekseni”nden Orta Kuşak Projesi’ne
Şimdi; bir
var. Bundan sonra stratejik değer tanımımızı kendimiz yapacağız.
ABD veya Avrupa için ne değer ifade ettiğimiz bizi ilgilendirmiyor. Türkiye için,
coğrafyamız için, iddialarımız için
ne değer ifade ediyoruz, ona karar vereceğiz.
Atlantik kıyısından Pasifik kıyısına uzanan bir “Orta Kuşak”
. Bu kuşak ezici çoğunlukla
Müslüman. Medeniyetlerin, kültürlerin, imparatorlukların doğduğu kuşak
burası.
burası. Dünyanın en eski
ekonomik havzası, binlerce yıllık şehirlerin haritası, güçlü milletlerin vatanı
bu eksen.
Dünyanın büyük zenginliği, gücü bu eksende. Dünya sistemini bu kuşak belirler.
Sadece haritaya bakmamız yeterli.
Kara ticaret yollarının hemen tamamı, deniz ticaret yolların hemen tamamı bu kuşakta. Yeryüzünün enerji kaynaklarının büyük bölümü, enerji koridorlarının hemen tamamı,
maden kaynaklarının büyük oranı kuşakta.
Batılı dünya düzenine itirazları olan,
siyasi dil üreten, muhalefet dili üreten, gerekirse o küresel düzenle hesaplaşmaya giren kitleler
bu kuşakta. Devlet geleneği, siyasi güç mirası bu kuşakta.
Batı’nın ve Doğu’nun bütün merkez güçlerinin, yükselen güçlerinin alan mücadelesine girdiği yer bu kuşak.
Dünya sisteminin şekli, bu kuşağa hâkim olanlar üzerinden şekilleniyor.
Bu yüzden de en keskin çatışmalar, güç mücadeleleri bu kuşakta.
Türkiye eksenin tam merkezinde.
Bu güce sahip başka bir ülke yok.
nde kim daha çok güç ve söz hakkı elde ederse o yükseliyor. Dünyanın ekonomik ve siyasi düzeni bu eksen üzerindeki güç haritasına göre şekilleniyor.
Türkiye, işte bu eksenin tam merkezinde. Atlantik kıyılarından Pasifik kıyılarına, Orta Afrika’dan Orta Asya’ya,
etki alanı, siyasi ve kültürel miras ortaklığı
bu kadar geniş bir başka ülke yok.
Türkiye,
büyük imparatorluklar kurmuş bir siyasi genetiğin temsilcisidir.
İşte bu yüzden,
yeryüzünün ana eksenini hareketlendirecek,
bir güç yükselişine öncülük edebilecek birikime ve akla sahiptir. Atlantik’ten Pasifik kıyılarına kadar bütün coğrafyayı etkileyebilir. Batı’nın küresel düzenini sorgulayan güçlü siyasi dil, bu bölgelerde çok etkili olacaktır.
Batı’nın gerilemesi, Doğu’nun yükselişi arasında biz varız.
Türkiye; bir “Orta Kuşak Projesi” üzerinde derinlikli bir çalışma başlatabilir. Ulus üstü ekonomik ortaklıklar
ın temellerini atabilir. Bunu zamanla
dönüştürebilir.
Batı’nın gerilemesi, Doğu’nun yükselişi
arasında yeni bir güç yükselişinin adresi, merkezi olabilir. Doğu ve Batı arasında bir
inşa edebilir.
Her ne kadar bu kavram kullanılmasa da,
olarak ifade ettiğimiz
bunlardan bir bölümünü zaten yapıyor.
Şimdi,
güvenlik, dış politika, ekonomi, kültür ve siyasi dil bu amaca yönelik daha sistematik bir arayış
olarak derinleştirilebilir. Bu alanda kapsamlı çalışmaların temelleri atılabilir.
Eğer bu yapılırsa Türkiye dünyanın eksenini değiştirir.
Eğer bu yapılırsa
Türkiye dünyanın eksenini değiştirebilir.
Ve istenirse bu yapılabilir. Bu çerçevede kapsamlı, derinlikli çalışmalar yapılıp, kurumsal temeller atılabilir.
Türkiye olmazları yapabilen bir ülke. Yıldızlaşan bir yükselen güç.
21. yüzyıla böyle bir imza atabilir. Biz bu coğrafyayı, bu kuşağı uyandırıp harekete geçirebilirsek, sadece coğrafyanın değil, dünyanın güç haritası değişecektir.
Tarihte çok yaptık, yine yaparız. Yine yapacağız.
#Türkiye Ekseni
#Orta Kuşak Projesi
#dünya