Tarih ve coğrafyabizi çağırıyor. Geçmişimiz, büyükhesaplarımız, büyükiddialarımız, coğrafya ve dünyaya dönük tezlerimiz bizi çağırıyor.Güçlü bir gelecek kuracaksak, Türkiye’yi yenivesayetgirişimlerinden koruyupo defteri sonsuza dek kapatacaksak, ülkemizin bu büyük yürüyüşüne karşıiçeride örgütlenen direnciaşıp dünyaya yöneleceksek,yeni bir yükseliş çağıbaşlatacaksak, geleceğin küresel iktidar alanını şekillendirecekana aktörlerden biriolacaksaktarihin, coğrafyanın çağrısına uymakzorundayız. Kendimizden,
bizi çağırıyor. Geçmişimiz, büyük
, büyük
, coğrafya ve dünyaya dönük tezlerimiz bizi çağırıyor.
Güçlü bir gelecek kuracaksak, Türkiye’yi yeni
girişimlerinden koruyup
o defteri sonsuza dek kapatacaksak
, ülkemizin bu büyük yürüyüşüne karşı
içeride örgütlenen direnci
aşıp dünyaya yöneleceksek,
başlatacaksak, geleceğin küresel iktidar alanını şekillendirecek
olacaksak
tarihin, coğrafyanın çağrısına uymak
zorundayız. Kendimizden, geçmişimizden, bizi biz yapan siyasi
zorundayız.
ümüze dönmek, zihnimizi
Anadolu sınırlarının ötesine
taşımak zorundayız. İçerideki
de, dışarıdan
girişimlerini de bu güçle, bu donanımla aşmak zorundayız.
“Türkiye’yi durdurma” projesi: Biz büyüdükçe kavgalarımız da büyüyor
Tam da bu dönemde, ülkemizin büyük yürüyüşü karşısında
“masum gerekçelerle” bile olsa tavır alan kişi ve çevreler
in, hareketlerin, örgütlenmelerin aslında bir
olduğunun bilincine varmak zorundayız.
saldırısının devamı niteliğindeki bütün girişimlerin
geleceğimizi karartmaya ayarlı
olduğunu, ülkemizi durdurmaya ayarlı olduğunu, küresel ölçekte
gibi bir projenin var olduğunu
, bugün bizi dar alanlara hapsetmeye dönük çabaların işte bu projenin uzantıları olduğunu bilmek zorundayız.
Türkiye büyüdükçe iddialarının da, kavgalarının da büyüdüğünü
anlamak, bu kavgaları
zorundayız. Böyle bir dönemde, Türkiye kaçınılmaz büyük kavgalarla yüzleşirken
direncimizi zayıflatan, zihnimizi bulandıran, şevkimizi kıran
, küçümseyici bir dille Türkiye’ye çamur atan, geçmişin zayıflıklarını bugüne taşıyıp
yayan herkese, her çevreye, her ülkeye karşı
halinde olmak zorundayız.
Yüzyılın rövanşı ve yeni yükseliş: Bu sefer iddialarımızla
Siyasi tarihimizin
larıyla yüz yüzeyiz çünkü. Bu hesaplaşmayı bugün yapmazsak, var olanla yetinmeyi veya
bir gücün kanatlarına sığınmayı
tercih edersek
büyük dönüşümü kaybedeceğiz
, yüz yıl sonra yakaladığımız fırsatı heba edeceğiz.
Bizi tarih dışına itecekler
ve geleceğin dünyasında bir
, bir
olma dışında bir rolümüz olmayacak.
a mahkum edileceğiz, bilelim.
Birinci Dünya Savaşı,
ı yıkımlarımızdan biriydi, bir
ydü. Kaybettik,
Atlantik kıyılarından Pasifik kıyılarına kadar bütün coğrafya kaybetti
. Bu kaybediş yüz yıl sürdü. O zaman zayıflayan, gerileyen, direncini kaybeden bir ülkeydik.
, bir kez daha önümüze çıkan tarih dönüşünde, bu sefer
yükselen, ayağa kalkan bir ülke
olarak varız. İddialarımızla, hedeflerimizle varız. Aynı coğrafyada
olarak varız. Aynı
, ülkeden ülkeye yayılacak bir duruş, bir yükseliş, güçlü bir siyasi söylem, bir
olarak varız.
Bir Selçuklu olarak, bir Osmanlı olarak,
Bu dönüşüm, bu yeni yükseliş dönemi
olacak.
Hiçbir güç, hiçbir çevre hiçbir siyasi hareket bunu durduramayacak
. Sadece Türkiye’ye bakarak değil,
, büyük
bakarak anlayabiliyoruz bunu.
Asya hızla yükselirken,
Doğu yeniden ayağa kalkarken
, güç ve refah Doğu’ya kayarken,
merkezli küresel hegemonya tarihe gömülürken,
“Yeni Roma” denemeleri hüsranla sona ererken
, Batı’nın
kendi coğrafyasına çekilirken,
güç haritası yeniden çizilirken
, ABD ve Avrupa’ya karşı küresel ölçekte
oluşurken,
“eski dünya” bütün bilgeliğiyle ve tecrübesiyle yeniden dirilirken
, gizli bir
gibi öne çıkarken işte biz tam da bu sırada tarih sahnesine yeniden hazırlanıyoruz.
Bir Selçuklu olarak, bir Osmanlı olarak, bir Cumhuriyet olarak hazırlanıyoruz
.
Biz yükselirken onların çöküşünü
,
yüz yıl önce bize bunları yaşatanların gerilemesini
,
izliyoruz. Daha düne kadar bize
verenlerin,
dayatanların, içerideki
üzerinden akıl satanların çaresizliklerini,
izliyoruz. O
nasıl sustuğunu, sözünün tükendiğini, etkilerini kaybettiğini örüyoruz. Patronlarının nasıl
, kendi sorunlarıyla yüzleştiğini, artık Türkiye’ye
geldiklerini izliyoruz.
Dikkat edin, yeni dünya bir kez daha
tarih yapıcı milletler üzerinden
şekilleniyor. Bugünkü
,
kurumlar ve
dağılıyor. Bugün hala varlığını devam ettiren
yapıların birçoğu kısa zamanda varlığını kaybedecek.
Her ne kadar
öne çıksa da,
yeni küresel sistemi belirleyecek ülkelerin, milletlerin tamamı kendi coğrafyasına, tarihi iddialarına ve tezlerine dönüyor
. Siyasi tarih kadar kültürel tarih,
öne çıkacak.
olan ülkelerin tamamı buradan güç devşirmeye yöneldi.
Avrupa kendi “Ortaçağ”ına dönüyor: Derebeylik dönemi
ABD tek başına dünyayı yönetmeye kalkışamayacak
. O da kendi coğrafyasına çekilmek zorunda kalacak, zayıflayacak kendi dışındaki güç oluşumlarını kabul etmek zorunda kalacak. ABD içindeki
nın, bu ülkenin
büyük oranda boşaltacağını düşünüyorum.
Artık Avrupa Birliği olmayacak
. Tek tek ülkeler kendi geleceklerini şekillendirmeye yoğunlaşacak. Buradan bir
ayrışması öne çıkacak.
sadece bir örnek değil, Avrupa’nın geleceğidir.
bugüne taşınmıştır,
bağlı yeni Avrupa haritalarını çok yakında tartışmaya başlayacağız.
yükselişi bugünkü Avrupa’nın intiharı olacak. Bizim coğrafyaya taşıdıkları kimlik savaşları onları kendi evlerinde avlayacak.
“Avrupa Ortaçağ”ı derebeyliktir, sayısız küçük devlettir
.
Yeni arayış
Türkiye ile sınırlı değil
. Yeni bir dünya şekilleniyor,
tarih yapıcı uluslar imparatorluk tezlerine dönüyor
. Biz de öyle. Biz de tarihe, coğrafyaya, zengin siyasal mirasımıza dönüyoruz. Çünkü geleceğin dünyası bunlar üzerine biçimlenecek.
Medyamız, aydınlarımız bir adım öne çıkmalı…
Öyleyse, bu yürüyüşün, yükselişin, mücadelenin, hesaplaşmanın çok
güçlü adımlarla, güçlü söylemlerle
, iddialı kadrolarla,
beslenmesi gerekiyor. Sadece ekonomik büyüme, sadece siyasi söylem bunun için yeterli olmayacaktır.
Medyamız, aydınlarımız, üniversitelerimiz, sivil toplum örgütlerimiz küresel ölçekte büyük hesaplaşmaya odaklanmalı, Türkiye’nin büyük mücadelesinde yerini almalıdır
. Kısır tartışmalarla, boş çekişmelerle,
günü kurtaracak çıkışlarl
a, kıskançlıklarla, küçük çıkar hesaplarıyla, ucuz projelerle üstesinden gelinebilecek bir şey değil bu.
Entelektüel seferberlik başlatmak zorundayız
Türkiye’nin tarihe dönüşü entelijansiyamızda da derin bir dönüşümü hazırlamalı
, eskinin
nüfuz casusları yerine yerli
, Türkiye ve dünyaya bu topraklardan bakan insanların
öne çıkmalıdır. Onlar siyasetten, ekonomi çevrelerinden çok daha büyük bir seferberlik başlatmak zorundadır.
Dünyadaki
büyük dönüşümü anlayacak, okuyacak, yorumlayacak
, buradan bir gelecek perspektifi çıkaracak, Türkiye’nin yolunu aydınlatacak bir mücadele başlatılmalıdır, bir akıl geliştirilmelidir.
Maalesef Türkiye bu alanda çok geridedir. Çok ciddi tartışmalar açılmalı, çok ciddi düşünsel üretim örnekleri ortaya çıkarılabilmeli. Bu yüzden,
Türkiye’nin büyük yürüyüşünün altını dolduracak bir entelektüel seferberlik şarttır.