S. Arabistan neden SİHA istedi? Erdoğan hangi cepheyi hedef aldı? Coğrafyayı imha edecek tehdit ne?

04:0018/03/2021, Perşembe
G: 18/03/2021, Perşembe
İbrahim Karagül

Cumhurbaşkanı Erdoğan; Suudi Arabistan’ınTürkiye’den silahlı insansız hava aracıSİHA satın almak istediğiniaçıkladı. Aynı konuşmada iki ülke arasındaki sorunlarınsessizlikle çözülmesini,ısıtılmamasını istedi. Erdoğan,Mısır, Mısır halkı için debenzer açıklamalar yaptı hatta Mısır’la görüşmelere başlandığını haber verdi.Suudi uçakları Girit’e gelirken…Cumhurbaşkanı bu açıklamayı yaparken S. Arabistan savaş uçakları, Yunanistan’a destek için Girit’e geliyor,uçakların fotoğrafları ve bu“destek”, Yunanistantarafından

Cumhurbaşkanı Erdoğan; Suudi Arabistan’ın
Türkiye’den silahlı insansız hava aracı
SİHA satın almak istediğini
açıkladı. Aynı konuşmada iki ülke arasındaki sorunların
sessizlikle çözülmesini,
ısıtılmamasını istedi. Erdoğan,
Mısır, Mısır halkı için de
benzer açıklamalar yaptı hatta Mısır’la görüşmelere başlandığını haber verdi.

Suudi uçakları Girit’e gelirken…

Cumhurbaşkanı bu açıklamayı yaparken S. Arabistan savaş uçakları, Yunanistan’a destek için Girit’e geliyor,
uçakların fotoğrafları ve bu
“destek”, Yunanistan
tarafından Türkiye’ye karşı şova dönüştürülüyordu.
ABD, İsrail, Fransa ve Yunanistan Ege ve Doğu Akdeniz
’de tatbikatlar yapıyor, bu kampanyaya S. Arabistan ve
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)
de katılıyordu. Türkiye bu “
taşkınlığa
” karşı İsrail, Yunanistan ve AB’ye
nota bile verdi.
SİHA satın almak ile Ege’de Türkiye karşıtı cepheye katılmak nasıl açıklanabilir?
Bir yanda Ege ve D. Akdeniz’de Türkiye’ye karşı kurulan cepheye katılıyorsun, diğer yanda Türkiye’den silah ve askeri teknoloji desteği istiyorsun.

S. Arabistan Batı’nın silahı ile bizi vuruyor.

Sorun da, çözüm de tam da bu noktada
açığa çıkıyor.
Türkiye ile S. Arabistan arasında görünürde hiçbir sorun, çatışma yok.
İlişkilerin zora girmes
i “üçüncü taraflar”ın Türkiye ile hesaplaşma planlarına göre formatlanmış.
ABD, Avrupa ve İsrail’in,
Türkiye’yi durdurma
ya, en azından yavaşlatmaya ayarlı
bir büyük bölge stratejisi
var. Bunun sonuçlarını
Suriye ve Irak’ın kuzeyinde
gördük.
Kafkaslar’da
gördük. En sancılı şekilde
D. Akdeniz
ve
Ege’de
görüyoruz.
Onlar
Türkiye’yi “kontrol edilebilir” alana çekmeye
çalışıyorlar. Bu alana
çekemezlerse, ki çekemiyorlar, “çevrelenebilir, kuşatılabilir, çökertilebilir” alana çekmeye
çalışıyorlar. Bunu Suriye ve Irak’ta
terör örgütleri
üzerinden, D. Akdeniz ve Ege’de
devletler
üzerinden yürütüyorlar.

Türkiye’yi kuşatma, coğrafyayı kuşatma. Türkiye çökerse bütün bölge çöker, biliyorlar.

Dolayısıyla Türkiye,
İran sınırından Akdeniz’e, Ege’den Doğu Avrupa ve Karadeniz’e
uzanan bir kuşak üzerinde
“Türkiye ile çatışma hattı”
çiziliyor. Bu alanda
yoğun, kalıcı, tehdit edici bir askeri yapılanma
söz konusu.
Batı’nın Türkiye’yi kuşatması, aslında Müslüman coğrafyayı kuşatmasıdır.
Türkiye dışında bütün bölgeyi kuşatmasıdır.
Türkiye çökerse coğrafyanın çökeceğini
biliyorlar. Bunu Birinci Dünya Savaşı’nda gördüler. Yüz yıl sonra bir kez daha bölgesel bir yıkım hesabı yapıyorlar.
Bu durumun
medeniyet, kimlik, İslâm’a ve Müslümanlara karşı bir savaş
gibi algılanmaması için de
“bölge içi ortaklar”ı cepheye katıyorlar.
Çok iyi dizayn edilmiş bir plan ve şimdi uygulanıyor!

17-25 Aralık ve 15 Temmuz saldırılarını BAE finanse etti.

BAE, İsrail ile
birlikte bu projenin öncü ülkelerinden. BAE-Türkiye arasındaki kriz, iki ülke arasında bir kriz değil.
BAE’nin Türkiye düşmanlığı;
Kuzey ve Doğu Afrika’dan Ortadoğu’ya ve Güney Asya’ya kadar uzanan büyük çevreleme harekâtı ve
Batı öfkesinin, korkusunun sonucu.
Onlar, Türkiye’yi durdurma ihalesinin bölgesel organizasyonunu İsrail ile birlikte yürütüyorlar.
BAE, 17-25 Aralık müdahalesinin, 15 Temmuz darbe girişiminin de Batı adına finansörlerinden biri.
FETÖ’nün Dubai dosyası açılırsa, bölgenin siyasi tarihinde derin ilişkiler ağı da ortaya çıkacaktır.
S. Arabistan’ı Türkiye’ye karşı harekete geçiren BAE oldu.
Özellikle
Muhammed bin Zayed’
in Suudi Veliaht
Muhammed bin Selman’ı kafaya alması
yla, Riyad’ın
ekonomik ve siyasi gücünü
bu alana seferber etmeyi başardı.

Suudi Arabistan BAE’nin nüfuz alanından çıkmalı.

Veliaht bin Selman
’ın BAE, İsrail ve ABD tarafından
havaya sokulması, yeni lider profili olarak pazarlanması,
heyecanından yararlanılması S. Arabistan’ın bir büyük
bölgesel çöküş planının tam merkezine
sürükledi.
Bu krizler Cemal Kaşıkçı cinayetinden çok önce başladı.
İki ülke Türkiye’ye karşı konumlandırıldı.
Libya’dan Suriye’ye, Karabağ’dan Somali’ye her alanda Türkiye’nin karşısına sürüldü.
Çünkü artık
ikili ilişkiler değil, bölgesel hesaplar
devredeydi
ve Batı’nın geniş coğrafyaya dönük bütün girişimleri
Türkiye’ye çarpıyor,
uygulanamaz hale geliyordu.
S. Arabistan uçaklarının Girit’te konuşlanması,
krizin
açık çatışma
görüntüsünün ilk örneğidir. Bu, aslında
“bölge içi çatışma”
planlamasıdır. Bu çatışma tezi de
Bin Zayed ve Bin Selman gibi iki veliaht üzerinden yürütülmektedir.
Riyad’ı bu noktalara sürükleyen BAE’nin
nüfuz alanına
girmesidir. Daha doğrusu Suudi Veliaht’ın BAE’li Bin Zayed’in yönetimine girmesidir.

Riyad aynı anda iki ülkeye karşı cepheye sürükleniyor.

Biden’ın
Yemen’de Suudilere verilen desteğin kesileceği
ni açıklaması,
iki Veliaht’ın hızlı ve heyecanlı serüveninin sorgulanmasına
yol açtı. Açıklamadan hemen sonra
Husiler
in S. Arabistan’ı hedef alan
balistik füze ve İHA saldırıları
anormal ölçüde tırmandı. Riyad’ın silah ve askeri destek arayışları yoğunlaştı.
Çünkü
Yemen savaşı, bu ülkenin istikrarını ciddi biçimde tehdit eder hale geldi. İran nüfuz yayılması,
ABD’den gelen mesajlarla daha da cesaretlendi. Bu senaryoyu kuranlar, İran-S. Arabistan çatışmasını da provoke ediyorlar.
Riyad’ı hem İran hem de Türkiye ile çatışmaya sürüklüyorlar. Ege’ye uçak göndermek, S. Arabistan’a kurulan tam bir tuzaktı,
eğer Suudiler bunu sorgulamazsa
çok daha kötü senaryolar
ın içine atılacaklar.

Niye bütün savaşlar Arap topraklarında?

Papa’nın Irak ziyareti, Sistani ile görüşmesi
Türkiye’ye karşı
Doğu’da yeni bir çevreleme
arayışıdır. Türkiye, D. Akdeniz ve Ege’ye yoğunlaşmışken bunu da hissetti. İşte biz bu kuşatma hareketlerini
çok dikkatli bir şekilde, adım adım takip ediyoruz.
Ancak çevrelenen ülke sadece Türkiye değil. İran zaten çevreleniyor.
Asıl konuşulmayan, izlenmeyen S. Arabistan’a yönelik kuşatmadır.
Son otuz yılda bütün savaşların Arap topraklarında
yaşanmasına, tehdidin S. Arabistan
sınırına dayanmasına
özellikle dikkat çekiyorum.
S. Arabistan’ın hem İran hem de Türkiye’ye karşı konumlanmasını izliyoruz şimdi.
Riyad’ın siyasi aklı,
Yemen’de bu kadar çıkmaza sürüklenmişken,
iki ülkeye karşı cepheye sürülmenin ağırlığını
kaldırabilir mi? Sanmıyorum. Sadece bunu düşünmek bile Türkiye politikalarını
BAE, İsrail ipoteğinden
kurtarmaları için yetecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Bütün bölgeyi imha edecek tehdidi önlemeye çalışıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “bölge içi çatışma”ya dayalı Batı senaryolarını biliyor.
Bu yönde atılan adımları dikkatle izliyor. Türkiye’nin Irak, Suriye ve Kafkasya’daki cepheleri dağıtması, Doğu Akdeniz, Ege’deki cepheyi dağıtma arayışı,
BAE ve S. Arabistan’a biçilen rolü
n etkisizleştirilmesi işte bu akılla formatlanıyor.
Erdoğan ayrıca; Türkiye’nin çevrelenmesine yönelik hesapların bütün bölgeyi
yıkıma
götüreceğini biliyor. İşte bu yıkımın
önüne geçmeye
çalışıyor. Uzun bir süredir hemen
bütün konuşmalarında, bu tehlikeye dikkat çeken çok önemli cümleler
var.
Türk diplomasi ve güvenlik dili
nin bu duyarlılığa dair
güçlü cümleler
le çıkış yapması da bundan. S. Arabistan ve Mısır’a dair
teşvik edici
açıklamalar bundan. Türkiye
ikili ilişkileri kurtarmanın da ötesi
için uyarıcı girişimler yapıyor.

Ankara ile Riyad arasında sorun yok. Peki, sorun ne?

Ama Türkiye, BAE ve S. Arabistan’ın
“Türkiye düşmanlığı”
üzerine inşa edilen cephelerdeki yerini derinden
sorguluyor
. Hal böyle iken, Suudiler
‘açık düşmanlık’
tezine göre hareketlere girişirken, Türkiye’nin “bölge içi
cepheleşmeleri
kırıcı
” girişimleri elbette
Riyad’ın atacağı adımlara bağlı.
Türkiye ile S. Arabistan arasında, iki ülkeyi ilgilendiren ve aşılamayacak bir sorun yok.
Sorun; bu ülkenin Batı tarafından Türkiye’ye karşı konumlanması, cepheye sürülmesidir. Bu da iki ülkeye çok ciddi zararlar veriyor. Hal böyle iken Türkiye, hiçbir zaman bu ülkeyi hedef alan çatışma dili kullanmadı.
Ama el insaf artık!
#SİHA