Rusya’ya yaptırım, ekonomik savaş, jeopolitik hesaplaşma..

04:004/08/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
İbrahim Karagül

Dünyanınmerkezekonomilerini vuran2008 ekonomik kriziaslında birjeopolitik krizdi. Hem varolan küreselekonomik düzenin artık bittiğininhem de küresel güç kaymalarının ne kadar tehlikeli hale geldiğinin,yeni güç haritasının kaçınılmaz olduğununilanıydı. Yeni birekonomik düzen, buna bağlı yeni birsiyasi düzen, yeni güç dengesi gerekiyordu.Bu kriz, ABD ve Avrupa’nın artıktek yanlı olarak dünyayı yönetme gücünü ebediyen kaybettiğininilk açık göstergesiydi.Asya’daki yükseliş ve güç birikimiAtlantikmerkezininyakın

Dünyanın
merkez
ekonomilerini vuran
2008 ekonomik krizi
aslında bir
jeopolitik kriz
di. Hem varolan küresel
ekonomik düzenin artık bittiğinin
hem de küresel güç kaymalarının ne kadar tehlikeli hale geldiğinin,
yeni güç haritasının kaçınılmaz olduğunun
ilanıydı. Yeni bir
ekonomik düzen
, buna bağlı yeni bir
siyasi düzen
, yeni güç dengesi gerekiyordu.
Bu kriz, ABD ve Avrupa’nın artık
tek yanlı olarak dünyayı yönetme gücünü ebediyen kaybettiğinin
ilk açık göstergesiydi.
Asya
’daki yükseliş ve güç birikimi
Atlantik
merkezinin
yakın ve orta gelecekte
bu güce bir daha
ulaşamayacağına
işaret ediyordu.
Eski dünya harekete geçerken
Birinci ve İkinci Dünya savaşları sonrası oluşturulan
statüko paramparça olmuş
, ABD ve Batı Avrupa ekonomilerine ve siyasi merkezlerine
bağımlılık
azalmıştı. Yeni güç merkezleri,
yeni ekonomik ve siyasi başkentler
gelişiyor, alternatifler çoğalıyor,
eski dünya
,
medeniyet
merkezleri
Batı ile boy ölçüşebilecek
şekilde güçleniyor, yükseliyordu. Yükseliş o kadar hızlıydı ki,
çok kısa zaman aralıklarında
sarsıcı gelişmeler, değişimler oluyordu.
Bu durumda aşılması gereken
en zor engel
;
zihinlerdeki mutlak Batı bağımlılığı
, Batı’nın
rekabet edilemez
olduğuna dayanan köklü inanç ve Atlantik ekseninin dünyayı, yükselen piyasa ve güçleri
küçümseme kibirliliği
ydi.
O kibir savaşı
küreselleştirdi
Bu kibir yüzünden küresel ekonomik kriz çözülmedi
, çözülemedi. Sadece
geçici
tedbirler alındı, daha büyük kriz ertelendi,
ötelendi
, anı kurtarma yolunda bir takım adımlar atıldı. Dolayısıyla
merkez ekonomileri vuran kriz hala devam etmektedir, edecektir de
.
Neden mi? Çünkü Atlantik ekseni, dünyanın siyasi ve ekonomik patronları, krizi çözmenin,
yeni ekonomik sistemi kabul etmenin paylaşmaktan geçtiğini
biliyordu. Bunun da
küresel gücü, hükümranlık alanını paylaşmak anlamına geleceğinin
farkındaydı.
Bu histerik güce
teslim olmamak
Yeni başkentlerle, çok kutuplu dünya ile hiçbir şeyi paylaşmak istemiyorlar tam tersine
her şeye hükmetme
yolunda inanılmaz bir hırs yaşıyorlardı.
Paylaşmadılar da. Ekonomik ve siyasi
iktidar alanına kimseyi ortak etmediler
de. Ama yaşlı dünya, kendi yolunda yürüyecek,
insan ırkı kendini bu histerik güce teslim etmeyecekti
. Batı dışında ekonomik yükseliş devam etti.
Teknoloji
yükselişi devam etti.
Sermaye
Doğu’ya, başka
adreslere
akmaya devam etti.
Ekonomi güçlendikçe siyasi güç de Doğu’ya kayıyor
, güç kendi doğal seyrinde değişiyordu.
Her şeyin ellerinden
kayıp gitmesinin telaşı
2008 krizinin sadece ekonomik değil aslında
jeopolitik
kriz olduğu, Batı’nın küresel
hükümranlığına çok ciddi itirazlar
içerdiği giderek belirginleşiyordu. Siyasi
yakınlaşmalar ve ayrışma
lar buna göre şekilleniyor, yeni
bloklar, eksenler
oluşuyor, bunlara bağlı olarak
siyasi iklim sertleşiyo
r, siyasi söylem yeniden şekilleniyordu.
Aslında
örtülü bir dünya savaşı yaşanırken, 2008 krizi ile birlikte bu çatışma açığa çıkmıştı
. Amerikan ekonomisine karşı savaş,
dolara
karşı savaş, piyasa anlayışına karşı savaş ve en önemlisi de
kaynaklar üzerinde savaş
dünyayı yeniden biçimlendiriyordu. Batı, ekonomik ve siyasi gücü paylaşmamıştı ama yavaş yavaş
elinden kaybetmenin telaşına
da düşmüştü.
Yerel çatışmalar
işte bu hesaplaşmanın yansıması
İşte bu büyük güç çatışması, yeryüzünün
fay hatlarını
,
kırılma
noktalarını, güç blokları arasındaki
sınır bölgelerini
hareketlendirmiş, bu bölgelerde yerel çatışmalar patlamıştı.
Bugün bizim coğrafyadaki çatışmaların büyük bölümü bu paylaşım ve güç savaşının yansımasıdır.
İdeolojik söylemler,
kimlik eksenli çatışma dili
tamamen bu büyük kapışmanın
kitlelere
pazarlanma
biçimidir. Terörle mücadele de, etnik kavgalar da, mezhep sorunları da böyledir.
Baltıklar, Doğu
Avrupa, Pasifik..
Bugün küresel ölçekte ekonomik savaş alabildiğine yayılmış,
artık yerel çatışmaların ötesine geçmiş
, merkez güçler arasındaki stres tehlikeli bir noktaya gelmiştir.
Dünyayı sarsacak olan krizler, bizim coğrafyadaki çatışmalar değil bu büyük strestir.
Ne zaman, nerede, nasıl patlayacağını bilemediğimiz, sadece bazı öngörülerde bulunduğumuz bu tehlike, yakındır, çok ciddidir. Bu yüzden
Baltıklar'a, Doğu Avrupa’ya, Asya-Pasifik bölgesine
çok dikkat ederim.
Rusya’ya yaptırım
ve ekonomik savaş
Bunları
neden hatırlattım?
ABD’nin Rusya’ya yönelik yeni yaptırım kararı
üzerine başlayan tartışmalar, aslında bize bu büyük krizle ilgili
devasa bilgiler
sunuyor.
Haritanın
büyük kısmını,
fotoğrafın
önemli bir bölümünü görmemizi sağlıyor. Nasıl bir
ticaret savaşı
, nasıl bir ekonomik hesaplaşma, nasıl bir güç kayması ve çatışması yaşandığını ortayla koyuyor.
AB temsilcisinin sözlerine bakarsak, onlar bile bu konuda ABD ile ayrışıyor, özellikle
Almanya “Menfaatlerimize dokunursa ABD yaptırımı dinlemeyiz” diyebiliyor
. Bu durum, ekonomik ve siyasi güç hesaplaşmasının
Avrupa’yı bile nasıl böldüğü, böleceği
, cephelerin sürekli yer değiştiği gibi bir durumu ortaya koyuyor.
Batı aslında kendi
içinde çatışacak…
Batı’nın kendi içinde çatışması
, merkez güçlerin kendi aralarında kapışması gerçeğini daha açık, daha
net örneklerle
tartışmamızın zamanı geçiyor.
Müslüman coğrafyayı talan edenlerin
, ülkeleri parçalayanların, en büyük huzursuzluklarının kendi içinde olduğunu biliyoruz. Bunun sonuçlarını da çok kısa bir süre sonra göreceğiz zaten…
Ama özellikle Türkiye’ye yönelik
yeni çevreleme
operasyonlarının,
yeni düşman
lık hatlarının, yalnızlaştırma girişimlerinin, Türkiye’nin bu büyük
hesaplaşmaya
katılmasıyla başladığını not edelim. Edelim de,
nasıl bir mücadelenin merkezinde olduğumuzun
farkına varalım.
#Avrupa
#Türkiye
#ABD