Almanya"da gerçekten tuhaf şeyler oluyor. Özellikle Türkiye"yi, Türkleri, Almanya"da yaşayan gurbetçileri ilgilendiren konularda adalet, siyaset, ekonomi başka bir hal alıyor.
En küçük, en sıradan gelişmelerde bile "devlet müdahalesi" anında harekete geçiyor. Siyasi teamüller de, hukukun temel prensipleri de kolayca çiğneniyor, bu anormallikler kimsenin umurunda olmuyor.
Devlet bunu yaparken Alman medyası ya da bağımsız kuruluşları hiç ses çıkarmıyor, tam tersine bir nevi ulusal dayanışma ya da cephe görüntüsü veriyor.
Uzunca bir süredir, Almanya"daki bu garipliklere dikkat çeken yazılar yazıyorum. Yabancıları ilgilendiren her gelişmede devlet müdahalesinin anlamını sorguluyorum. Kundaklanan, yakılan evleri veya Türkiye"ye dönen cenazeleri, bunlarla bağlantılı tartışmaları izlerken bu müdahalenin nasıl acımasızca yapıldığını, Almanya"nın müthiş bir savunma refleksine girdiğini, bütün bunlara karşı bir tür örtülü operasyon yürüttüğünü savunuyorum.
Türkiye"de Ergenekon operasyonları başladığı anda Almanya"da ev kundaklamaları başladı. Hemen her şehirde, Viyana"ya kadar uzanan Almanca konuşulan hatta onlarca ev kundaklandı. Hiçbir kanıt bulunamadı, hiçbir hukuki süreçten sonuç alınamadı. Bunların hiçbiri bize göre sıradan olaylar değildi. Hepsinde Alman derin devletinin karartma operasyonları vardı. Sanıldığı gibi bunların hepsi Neonazi saldırıları değildi. Olsa bile her aşırı sağcı örgütün devlet içinde sağlam bağlantıları vardı.
Bu yüzden öteden beri "Alman Ergenekonu" tanımlaması yapıyorum. Saldırılar ve karartma operasyonları sıradan olaylar değil. Alman devletinin ya da sisteminin içinde bir iktidar odağı hem bu saldırıları organize ediyor hem de karartma operasyonlarını yürütüyor.
Yeni bir örnekle karşı karşıyayız. Sekizi Türk, on kişinin ölümüyle ilgili Neonazi davasında aynı tavrı görüyoruz. Münih Yüksek Mahkemesi"nde görülecek davayı izleyecek medya kuruluşları arasına Türk medyasının alınmamasına karar verilmiş. Güya kura çekilmiş, elli kişilik listeye Türkiye kökenli hiçbir yayın organı girememiş.
Gerçekten bir tiyatro oynanıyor.
Acaba Türkiye"de böyle bir dava görülürken, Almanların mağdur olduğu bir suça ilişkin yargılama esnasında, Alman çevrelerinin bu davaları takip etmesi engellense nasıl bir durum çıkar ortaya? Kıyameti koparırlar. Bırakın Almanya"yı, Avrupa Birliği"nin bütün kurumlarını harekete geçirirler, Türkiye"ye heyet üstüne heyet gönderirler, Türk medyasındaki yandaşlarına talimat verirler. Hem Avrupa medyası hem de Türk medyası üzerinden linç kampanyaları başlatırlar.
Şimdi gelelim bu yargılamaya…
Daha önce bu saldırılarla ilgili birçok detay çıktı ortaya ve buradan aktardık. O zaman saldırı ve dava sürecini tekrar hatırlatalım da "Alman Ergenekonu" ya da derin devletinin suç haritası bir kez daha bizi hayretler içinde bıraksın.
Sekizi Türk, on yabancı esnafı öldüren Neo-Nazi terör örgütünün üç üyesinden biri itirafçı olup cinayetleri anlatmıştı. Ne çıktı ortaya? Organizasyonun bir derin devlet yapılanması olduğu, dönerci cinayetlerini neo-naziler üzerinden Alman istihbaratının yaptığı… Cinayetleri işleyenler de ajanmış! Alman istihbaratının muhbirleriymiş.
Almanya"nın bu örgütlerin istihbarat bağlantıları ile ilgili soruşturma açtığı zamanlarda, "Bu soruşturmanın sonucu da, yakılan evlerle ilgili soruşturmanın sonucu gibi mi olacak? Şimdiden not edeyim, hiçbir şey çıkmayacak. Alman hükümeti bir süre sonra dosyayı kapatacak, olayları unutturacak. Türkiye"de kimse de bu olayların üzerine gidemeyecek, soruşturmanın takipçisi olamayacak" diye yazmıştım.
Şimdi yargılama başlıyor ve daha başlamadan Türkiye"den hiçbir yayın organının duruşmayı izlemesine izin verilmedi.
Açıkça söyleyelim: Bu duruşmalarda adalet tesis edilmez. Duruşmalarda Almanya"nın gizli günahları kamufle edilir, suç dosyaları kapatılır, belki sembolik cezalar verilir ve olayın üstü örtülür.
Daha önce de öyle olmadı mı?
2 Şubat 2008"de Ludwigshafen"da bir evin kundaklanması sonucu beşi çocuk dokuz kişi hayatını kaybetti. Ardından Almanya"nın hemen bütün bölgelerinde hatta Avusturya"da yüzün üzerinde kundaklama olayı oldu. Saldırılara ilişkin hiçbir kanıt bulunamadı! Kameralarla donatılan şehirlerde bir kare görüntü ya da bir görgü tanığı tespit edilemedi. En sonunda Alman Federal Savcılığı soruşturmayı tamamladı. Ne mi oldu? Savcı "Kanıt bulunamamıştır" dedi ve dosya kapatıldı.
Çünkü Alman adaleti böyle işliyordu.
Daha ne diyelim…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.